y i r m i b i r !

337 46 40
                                    

Sunoo'nun ağzından

Gözlerimin ağırlığının farkına vardım önce.

Vücudumun ağrısı takip etti onu, sızlamayan yerimin olmadığını fark ettim.

Dişlerimi sıkamadığımı.

Elimi birinin tuttuğunu.

Sonra anılar geldi şimşek hızıyla.

Tanrı'm, neler olmuştu öyle?

Göz kapaklarımdaki ağırlıklar bir nebze hafiflediği zaman gözlerimi açtım. Bir süre bulanık gördüm, sonra görüşüm de yerine geldi.

Elimi tutan, Niki'ydi. Yatağımın kenarında başını koymuştu. Elimi hafifçe hareket ettirdim o uyanmadan çekeyim diye, anında uyanmıştı.

"Sunoo? Uyandın, Sunoo! Hemşire! Jungwon!"

Bağırışı sesimin içinde yankılanınca yüzümü buruşturdum.

"Başım ağrıyor."

Hemen sustu. Gözleri yüzümü tarıyordu sürekli. Kalkmaya çalışınca karnım bıçaklanmış kadar acımıştı, Niki hemen geri yatmama yardım etti. Bu kadar ciddi mi yaralanmıştım? Gerçi, gördüğüm kadarıyla çocukta motorcu botu vardı ve o demirli ayakkabısıyla vurmaya çekinmemişti.

"Ameliyat oldun, Sunoo, çok kan kaybetti dedi doktorlar. Çok korktum seni kaybedeceğim diye. Kimse nasıl bu kadar yaralandığını anlayamadı. Benim gördüğüm iki üç kişi vardı, o yüzden fazla ciddi olmaz diye umdum ama revir hemşiresi çok ciddi dedi, çok korkuttu beni. Madem böyle bir tehdit vardı, niye söylemedin bize? Niye kendi başına halletmeye çalıştın? Bize söyleseydin, bana söyleseydin böyle bir şeyin olmasına asla izin vermezdim, Sunoo."

Gözleri dolmuştu.

Ve ben bunu ilk defa görüyordum. Nishimura Riki'nin ilk defa gözleri benim önümde dolu doluydu ve bu benim yüzümdendi.

Güldüm, gülerken bile acı çekiyordum ama.

"Hallettim ya işte. Sen bir de karşı tarafı gör. Ayrıca, size daha ne kadar yük olacağım?"

İstemeye istemeye güldü Niki de, yük olma kısmıyla dalga geçip aptal, dedi sadece. Sessizce birbirimizin gözlerinin içine baktık. Sonra tuttuğu elimi dudaklarına götürdü yavaşça göz kontağını bozmadan, ve öptü nazikçe.

Domates gibi kızardığıma emindim.

Dudakları elimin üstünde dinlenirken karnımda oluşan hareketlenmeler kesinlikle ameliyattan veya yaralanmalardan kaynaklı olamazdı.

Okuduğum kitaplardaki, izlediğim film ve dizilerdeki gibi, kelebekler harbiden de uçuşuyordu.

Bu sefer karşılıksız bırakmamak adına, kesinlikle içimden geldiği için değil (!), elini dudaklarıma yaklaştırıp öptüm ben de. Bakışmamız derinleşirken kapı aniden gürültüyle açıldı, ikimiz de kızarmış suratlarla birbirimizden uzaklaştık. Tabii, daha çok Niki uzaklaştı. Benim hareket edebilme yeteneğim çok kısıtlıydı şu an.

İçeri giren ve nefes nefese kalmış Jungwon beni uyanık görür görmez hüngür hüngür ağlamaya başladı. Ağlamaktan olduğunu tahmin ediyordum, yüzü şişmişti ama hala ağlayabiliyordu.

Kollarımı açtım, incitmemeye dikkat ederek sarıldı. Sırtını pışpışladım rahatlasın diye. Kulağına fısıldadım.

"Geçen kısa süreli hastane ziyaretimde öpüşmüştünüz, bunda neler neler olmuştur."

İkimiz de kendimizi tutamadan güldük. Karnım acımasaydı daha çok gülecektim. Niki aceleyle ittirdi Jungwon'u.

"Güldürme çocuğu, canı acıyor işte. Dikkat biraz."

Gerçekten kızmıştı. Kaşlarımı kaldırıp güldüm. "O kadar da değil ya..." diye mırıldanmama kalmadan fısıldayarak bağırdı, nasıl yapabildiyse.

"Ölümden dönüyordun Sunoo! Senin canın her şeyden önemli benim için şu an. Jungwon nefes almayıversin."

"Sağ ol kanka." dedi Jungwon başını iki yana sallayarak.

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Asla kendini tutmuyordu ve bu, benim fena hoşuma gidiyordu.

Niki hoşuma gidiyordu.

Jungwon ikimize bakıp güldü.

"Sonunda ya. Shipim gerçek oluyor."

Niki'yle gözlerimizi kaçırdık birbirimizden. İkimiz de bir şeyleri kabullenmiş gibiydik, evet ama açık açık söylenince garibime gitmişti.

"Sahiden Sunoo, nasıl bu kadar yaralandın? Hatırlıyor musun?"

"Jungwon! Daha yeni uyandı, yormasana!"

Niki'nin ani çıkışları beni güldürürken ona dur işareti yapıp Jungwon'a döndüm.

"Gerizekalıda motorcu botları vardı, demir kaplıydı her yeri. Tekme atarken gördüğümde hissedeceğim acıyı ve etkisini tahmin etmiştim zaten."

Niki'nin elleri sıkıldı. Elimi uzattım ulaşabildiğim eline, ve tuttum. Eli gevşediğinde parmaklarımı geçirdim parmaklarına. Bir süre ellerimize bakakaldı. Odada Jungwon'un olduğunu tamamen unutmuştuk ki kendini belli etti.

"Ben sizi rahatsız etmeyeyim, Sunoo hemşire de gelecek şimdi. Bir güne falan taburcu olur uyandıktan sonra demişlerdi. Geri gelirim."

Elimi çekecektim ama sıkıca tuttu Niki ve ben daha bir şey diyemeden "İyi olur." dedi hızlıca. Jungwon güldü ve çıktı. Şaşkınlıkla ona baktım.

"Arkadaşımızı odadan kovdun."

"Seninle yalnız kalmaya ihtiyacım var."

Sustum.

"Senin yok mu?" diye sordu alacağı cevaptan korkarcasına.

"Var, ama bundan sonraki bütün zamanlar bizim." dedim cesurca.

Gözleri parıldadı. Birbirimizle konuşma esnasında zaten yakınlaşmıştık, biraz daha yakınlaştırdı büyük cüssesini. Dudaklarıma kaydı bakışı, elimde olmadan dudaklarımı dilimle ıslattım. Şu an heyecandan ne yapacağımı bilmiyordum, tek bildiğim kaçmayacağımdı.

Niki'den artık kaçmayacaktım.

Elini yanağıma koydu usulca, okşadı. Olabildiğince sakin ve nazik olmaya çalışıyordu, hissediyordum. Kalbinin atışı aramızdaki mesafe kapanırken gittikçe daha çok sarsıyordu onu. Benimkini duyacak kadar yakınlaştı, onun için atan bu kalbi, ona ulaşmak için çırpınan bu kalbi duyuyor mudur diye merak ettim. O sırada diğer eli kalbime gitti, utandım bu kadar hızlı atışına şaşırdığında.

"Sen de beni seviyorsun." dedi şaşkın ifadesi değişmeden.

Güldüm. "Ben de seni seviyorum." dedim sesim çatlayarak. Sabit tutmak çok zordu.

Tekrar gözlerime baktı, ve dudaklarıma.

Gözlerimi kapatıp yakınlaşmasını bekliyordum ki kapı tekrar gürültüyle açıldı, biz de şimşek hızında uzaklaşmak zorunda kalmıştık. Tekrar.

Kalbimin atışları hala düzene girmemişken içeri gelen hemşireyi dinlemekte zorlanıyordum. Polise ihbar etmekle alakalı bir şeyler zırvalıyordu. Polise gidecek olsam en başında giderdim, o lanet olası kadın da bundan faydalanıp beni Amerika'ya postalardı. Gözcüsü olarak. Rüyasında görürdü.

Hemşireye kimsenin karışmamasını, yine de teşekkür ettiğimi içeren kısa bir konuşma yaptıktan sonra odadan çıkmasını izledim. Hemşire odadan çıkar çıkmaz ikimizi de bir gülme aldı. Karnımın ağrısını umursamadan oturur pozisyona geçtim, Niki gülmekten fark etmemişti. Niki'nin yakasına ulaşır ulaşmaz tek elimle kavradım ve hızla kendime çekip dudaklarımızı birleştirdim.

Çok uzun sürmedi.

Çünkü Niki bayıldı.








nikiye bisi olmadi merak etmeyin ama kalpten gidicidi valla zor tuttuk sunooyla

bad idea, sunki ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin