1.bölüm
Kızgın güneşin altında ipekten bir çarşaf gibi süzülüyordu... Küçük narin bedeni onca sıcağın altında kuruyup yanarken hiçbir şey düşünmüyordu genç kız. Atına binip güneşe ve sıcaklığına meydan okurcasına dört nala koşuyordu.
Çarşafının altından gözüken sürmeli gözleri oraya ait olmadığını kanıtlar gibiydi. Şehrin içine geldiğinde söz verdiği gibi atından inip onu güvenli bir yere bağladı ve akşam için bir şeyler almaya koyuldu.
Sokak başlarına kurulan her tezgaha baktığında iştahı açılıyordu genç kızın. Birkaç bakır ve gümüş tabak aldıktan sonra abisi için aldığı keçiboynuzlarının parasını ödeyince satıcının gözlerine bakmak zorunda kalmıştı.
Yaşlı adam “hel ente Arabi(Sen arap mısın?)”diye sorduğunda sürmeli gözlerini kaldırıp adama baktı ve başını salladı.
Yaşlı adam “min eyne ente(Nerelisin?)”dediğinde ona bakıp “Ürdün.”diye cevap verdi.
Yutkunarak bakışlarını kaçırdı. Abisi şehre inmesine izin vermezdi,vermeyince de nedenini merak ederdi. Ama şimdi ne kadar haklı olduğunu anlıyordu. O buradaki insanlara benzemiyordu.
Özellikle de gözleri!
Yaşlı adam “ ma ismüke(Adın nedir?)”diye sorduğunda genç kız “kem heda?(ne kadar?)”diye sordu alelacele.
Yaşlı “Arbaarbeyn dinar (44 dinar!)” dediğinde çarşafından kesesini çıkardı ve parasını ödeyip koşar adımlarla oradan uzaklaştı.
Saatine baktığında eve geç kaldığını anladı. Abisi muhtemelen yokluğunu fark etmiş ve deli gibi etrafta onu arıyor olmalıydı adamları ile…
Telaş içinde elindekilerle birlikte atının olduğu yere koşmaya başladı. İnsanlara çarpa çarpa aralarından geçiyorken atını gördü ve hızlı bir şekilde iplerini çözüp ona bindi. İki ayağı ile atına baskı yapıp “hah!”diye bağırdığında bir kez daha arşa çıkıyordu şimdi.
Çölün ortasında kumlarla dans eden atının toynakları havaya karışan toz bulutları ile yüzünü yalayıp geçerken gözleri ile meydan okuyordu çölün ateşine…
Çöl ne kadar sıcaksa O o kadar soğuktu. Güneş ne kadar kızılsa o kadar maviydi inadına…
Büyük eve yaklaştığında abisinin “Onu bulmadan buraya gelmeyin!”diyen kızgın sesini duydu. Yutkunarak atının dizginlerine daha sıkı yapıştığında gözlerini kıstı ve daha da hızlandı. Abisi onu gördüğünde “Durun!”diyerek adamlarını durdurdu ve gelmekte olan kardeşine bakıp “kemiklerini kırmamam için bana bir sebep söyle!”dedi.
Genç kız atı ile havaya kalkıp önünde durduğunda nefes nefese elindeki poşeti gösterdi ve kucağına atıp “bunları almaya gittim”dedi.
Genç adam gözleri ile poşetin içindekilere göz gezdirdiğinde dudaklarının kenarları kıvrıldı ve elindeki poşeti çalışanlarına verip “yemeği hazırlasınlar!”diyerek emir verdi.
Ellerini uzatıp kardeşini atından indirdiğinde elini beline koydu ve onca adamın arasından geçerken “Kızıl’ı ahırına götürün ve temizleyin!”diyerek tekrardan dikkatini kardeşine verdi.
Evin içine girdiklerinde üzerindeki siyah çarşafı çıkartan genç kız tüm asiliği ve aykırılığı ile abisine bakıyordu şimdi.
Güneş kadar kırmızı olan saçları,burnunun üzerindeki küçük benekleri ve iri mavi gözleri onlara ait olmadığını söyler gibiydi.
Genç adam kız kardeşine yaklaşıp elleri ile yüzünü avuçladı ve “Bade… Badem..”dedi alnından öperek.
“biliyorsun. Sen benim en en kıymetlimsin. Sana bir zarar gelmesini istemem.”dediğinde genç kız sesini çıkarmadan başını salladı ve “sadece senin için bir şeyler almak istedim…”dedi titreyen dudakları ile…“alma”dedi abisi. “Alma. İnsanların seni gördüklerinde sana sorular soracağını biliyorsun. Zor durumda kalmanı,zor durumda kalmayı istemiyorum.
Sana uzanacak elleri kesmek zorunda bırakma beni.”dediğinde Bade “daha ne kadar dayanacağım buna? Bir tane bile arkadaşım yok?!”dediğinde abisi simsiyah gözlerini ona dikti ve “Senin arkadaşında benim! Diğer istediklerinde! Kuralların katı olduğunun farkındayım ama yapabileceğim bir şey yok!”dediğinde Bade “odama çıkabilir miyim?”dedi.
Genç adam başını sallayıp “çık. Ama yemeğe hazır ol.”dedi ve onu bıraktı.
Kız kardeşinin merdivenlerden çıkışını izledikten sonra “eysima!”diye bağırdı.
Mutfaktan koşarak gelen yaşlı kadın genç adama bakmadan başını önünde eğdi ve “efendim efendim?”dedi.
Genç adam “Kız kardeşime yardım et. Yorulmuştur. Giyinmesine,yıkanmasına yardımcı ol”diyerek arkasına döndü ve pencereden kızıla dönen havayı izledi…
**********************
İçini çekerek kararmakta olan havaya baktığında kız kardeşi için en iyisini istiyordu genç adam. Gözlerini yorgunlukla yumduğunda misafirinin olduğunu söyleyen kadına baktı ve “tamam! Çekilebilirsin!”dedi gayet sert bir tonda.
İçeriye gelen arkadaşına baktığında kollarını iki yana açarak gülümsedi ve “Ya Khalid!”diyerek arkadaşına sarıldı.
Khalid çakmak çakmak olan gözlerini dostuna yükleyip “Melikshah!”dediğinde iki adamda uzun zamandır görüşmemelerinin hasretini birbirlerini selamlayarak gidermeye çalıştı.
Melikshah “hoş geldin. Safalar getirdin kadim dostum.”dediğinde Khalid “hoş buldum ya Shah!”dedi elini sıkarak.
Melikshah “oturmaz mısın?”dediğinde Khalid arkadaşına baktı ve “aslında yalnız gelmedim ben.”diyerek “ Sahra!”diye seslendi.
Melikshah oturduğu yerden içeriye giren kıza baktığında olduğu yerde kalakaldı. Yüzünü gizlediği peçesi sadece gözlerinin görünmesine izin veriyordu. Khalid “çıkarabilirsin. Burası da bizim evimizdir.”dediğinde usulca bir hareketle lacivert çarşafını başından çıkardı ve melikshah’a bakıp gülümsedi.
Sahra “memnun oldum.”dediğinde melikshah başını salladı. Khalid Sahrayı yanına alıp oturduğunda Shah’a baktı ve “ Son durumlar nasıl?”diye sordu.
Melikshah gayet düz bir tonda “geçen hafta 12 yaşına bastı. Şimdiden gereğinden fazla şey biliyor. Geri kalmasın diye. Özel hocalar tuttum. Usta okçulara meydan okuyan bir yapısı var…”dediğinde Khalid “Ya kılıç?”dedi.
Melikshah “hayır. Henüz onda bir ilerleme kaydedemedi. Hocaları bir şekilde kılıca karşı bir korkusunun olduğunu söylüyor. Üzerine gitmek istemiyorum. Dans ve müzik dersleri alıyor bu aralar.”dediğinde Sahra “özür dilerim sözünüzü bölüyorum ama Fas gibi bir yerde bir kızın müziğe ihtiyacı neden olsun? Yani birkaç sene sonra evlenecek zaten sadece dans edebiliyor olması yeterli değil mi?”dediğinde Melikshah Sahra’ya baktı. Onun kendisi için dans ettiğini hayal ettiğinde gülümsedi aklına gelen düşünceyle. Khalid kafasına vurduğunda “ne”dedi.
Khalid “o benim kardeşim.”dedi karşılık olarak ve merdivenlerden gelen seslere döndüler.
Melikshah ayağa kalktığında badenin prensesler gibi giyindiğini gördü ve gidip sabun kokan saçlarından öptü.
Melikshah “nasılsın”dediğinde Bade “daha iyiyim.”dedi.
Khalid ,Bade’yi gördüğünde büyük bir şok yaşadı. Çünkü bade,12 yaşından çok 18 yaşındaymış gibi gösteriyordu. Bedeni yaşından önce gelişmişti ve kesinlikle duruşu asillere özgüydü. Bakışları kendisine değdiğinde kendisinden yaşça küçük olan bu küçük kız karşısında ezildiğini düşündü genç adam gülümseyerek “İyi doğdun bade.”dedi.
Bade kibirle bakışlarını tanımadığı bu yabancıya diktiğinde daha çok yanındaki kadın çekmişti dikkatini. Ona bakıp gülümsediğinde khalid’e döndü ve “teşekkür ederim efendim.”diyerek abisinin koluna girdi.
Sahra,Bade için “prenses gibi gerçekten.”dediğinde Khalid “gerçekten öyle olduğu için öyle”diyerek dikkatle inceledi badeyi.
Yemek boyunca ağzından tek kelime dahi çıkmayan bade öylece sofrada konuşulanları dinliyor ve ne zaman dışarı çıkacağını merak ediyordu. Özgürdü özgür olmasına ama abisi kendisine bile söylemediği nedenlerden ötürü onu dışarıya salmıyordu. Kimseyle konuşmasına müsaade etmiyordu.
Bunun yerine özel hocalar tutup dil dersleri ve sanat dersleri almasını istiyordu. Sahra’nın kendisine “çok iyi ok atabildiğini söyledi abin?”demesi üzerine düşüncelerinden sıyrılıp Sahra’nın kahverengi gözlerine baktı ve “hım”diyerek başını salladı.
Sahra “bir gün seninle yarışmak isterim.”dediğinde Bade başını kaldırıp karşısındaki kadına baktı ve meydan okuyan bir gülümseme ile “beni yenebileceğinizi sanmıyorum efendim.”diyerek önüne döndü.
Sahra “öyle mi? nedenmiş o?”diye sorduğunda Bade gülümsedi ve “Siz okunuzu yarışmak için bir araç olarak görüyorsunuz bense duygularımı anlatan bir varlık olarak. Bu da beni sizden hem güçlü hem de üstün yapıyor ve buda yarışmadan yenildiğinizi kanıtlıyor.”dedi sakin bir ses tonu ile.
Khalid “Melikshah kılıcı kullanamadığını söyledi?”dediğinde Bade ona bakıp “hayır! Bu doğru değil.”dedi.
Melikshah “değil mi?”dediğinde Bade “değil. Kılıcı kullanabiliyorum. Elimde tutabiliyorum ama bir şey oluyor ve kendimi kılıcı tutarken değilde bir yastığın altında boğuluyormuşum gibi hissediyorum. O zamanda kılıcın üzerindeki hakimiyetimi kaybediyorum.”dediğinde abisi donmuş bir yüz ifadesi ile badeye baktı.
“sen… sen bunu ne zamandır hissediyorsun?”diye sorduğunda Bade “kılıcı ilk elime aldığım zamandan beridir. Sanki biri,bir kadın bağırıyor gibi hissediyorum. Tımarzade onun için bana deli dedi.”dediğinde dudaklarını büzdü.
Genç adam önüne dönüp yutkundu ve annesinin başına gelenlerin nasıl oluyor da badeye yansıyor olmasını anlayamadı. Başını kaldırıp kız kardeşine baktığında karşısında annesinin oturduğunu düşündüğünde içi rahatladı ve badenin elini tutup “ Kılıç sahibinin hissettikleri ile hareket eder. Kızıl senin için neyse kılıcın da öyle. Sen ona inanırsan o da sana inanır Bade. Onu dinlemeyi öğrenmelisin.”dediğinde Bade “henüz 12 yaşımdayım. Kuran’ı bitirdim ,benden istediğin her şeyi şikayet etmeden yerine getirdim abi,ama kılıç olmuyor. Neden öğrenmek zorundayım? Ne işime yarayacak ki?”diye söylendiğinde genç adam sinirlendi ve elini masaya vurarak “ben senden büyüğüm ve benimle nasıl konuşman gerektiğini sana hatırlatırım. Yemeğin bittiyse odana çıkabilirsin.”diyerek önüne döndü ve Bade’nin ağlamasını umursamayarak yumruklarını sıktı.
Bade koşarak odasına çıktığında kapısını kilitledi ve öylece durdu. Melikshah ise sofrada Khalid’in “sert davranmadın mı?”diyen yüzüne bakıp “Onun için gelecekler Khalid! Onun için. Öğrenecekler yaşadığını. Ve işte o zaman hazır olmak zorunda beni anladın mı? bunların hepsi onun için. Onun iyiliği için.”dediğinde Khalid “biliyorum.”diyerek arkadaşının omzuna dokundu gülümseyerek.
Bade ise yatağının üzerine yüz üstü yatmış ağlıyordu hıçkırarak. Elleri ile yüzünü kapayıp “dayanamıyorum Allah’ım. Lütfen yardım et artık bana. Ne olur.”dedi yutkunarak.
Ağlayarak sayıklıyordu sürekli. Uykuları hep kesik kesikti. Bir gece normal uyusa diğer gece huzursuz oluyordu. Ağlayarak uyuyakaldığında abisi odasına girdi ve elindeki anahtarı sehpanın üzerine bırakıp kardeşinin başına ilerledi. Yatağın üzerine yayılan saçlarına dokundu ve “her şeyi senin iyiliğin için yapıyorum. Yaşaman için. Hala bir fırsatın varken savaşabilmen için… Bade, bu hayatta yalnız kalmayacaksın beni anladın mı?”dediğinde kızı sırt üstü çevirip yatağın içine soktu ve odasından çıkıp anlamasın diye kapısını yeniden kilitledi.
Aşağıya indiğinde adamlarında recep ve azrek kendisine bakıp “efendim?”dediler.
Melikshah onlara bakıp “ne oldu?”diye sorduğunda azrek “aradığınız adamları en son Libya’da görmüşler efendim?”dediklerinde Melikshah “Libya mı? neden Libya?”dedi sakalına dokunarak.
Recep,kaşlarını çatarak “Çok güçlü bir aile var efendim. Ve soyağaçları Ürdün’de.”dediğinde Melikshah “kimler?”dedi.
Recep “Haris Altuğlu diye bir adam. Son beş yılda yapmadığı katliam kalmamış.”dediğinde Melikshah “bizimle ilgisi nedir?”diye sordu.
Azrek “Efendim. Bade hanıma ulaşabilmek için o adamla görüşülmüş”dediğinde Melikshah öfkeden deliye döndü ve adamlarına bakıp “dışarıdaki adamlara söyleyin her şeye hazırlıklı olsunlar. Sizler de öyle.”diyerek çıkmalarını söyledi.
Kimdi o adam bilmiyordu ama diğerleri kendilerine yaklaşmak üzere olmalıydı işte bunu biliyordu…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖL ATEŞİ (ESMER SERİSİ-1)
General FictionHikayenin başlangıcı... Onları bir araya getiren bir kader vardı.