-SON SÖZ-
Genç kız,bavulunu yeni evine koyduğunda anahtarlarını masanın üzerine bıraktı. Camlara doğru ilerleyerek perdeleri sonuna kadar açtığında ayaklarının altına serilen olan Şehremeni'ye baktı bir süre. İnsan kalabalığı gözünü korkutsa da sesleri hoşuna gitmişti. Başını hafifçe sağa doğru çevirdiğinde tıp fakültesini gördü. Okulu da muhtemelen oradan birkaç blok ötedeydi.
"Efendim,benden istediğiniz bir şey var mı?"diye soran yaşlı kadına baktığında "hayır,teşekkür ederim."dedi. tekrardan dışarıya çevirdiğinde bakışlarını,saatine baktı. Okula gitmek için o kadar da geç değildi. Sadece birkaç gün öncesinden okula gitmiş ve evraklarını vermişti. Özel bir okuldan kalkıp devlet lisesinde okuyacak olması okul müdürünü şaşırtmış ve kendisine tam üç kere "emin misiniz?"sorusunun yöneltilmesine neden olmuştu. Henüz hiçbir şey bitmemişti ancak geçmişine bakarak da yaşamak istemiyordu ve bunun için ne yapması gerekiyorsa onu yapacaktı. Yavaş adımlarla odasına doğru ilerlediğinde okul formasına baktı. Gri piti kareli eteğini eline alıp yatağın üzerine koydu ve pantolonunun düğmelerini açmaya başladı. Uzun ince bacaklarına geçirdiği ten rengi çorabının üzerine giyindiği kolej çoraplarıyla oldukça güzel görünüyordu. Kısa eteğini üzerine geçirdiğinde bacaklarının uzunluğu ve biçimliliği ortadaydı şimdi.
Eylül bilerek eteği kısa ve pileli seçmiş ve bunun kendisini iyi hissettireceğini söylemişti. Aklına gelen bu düşünceyle gülümsedi ve aynadaki aksine baktı. Uzun saçları beline kadar uzanıyordu. Beyaz belden oturtmalı gömleğini giyerek kravatını taktı ve süveterini üzerine geçirerek saçlarını yana savurdu. Gülümseyerek saçlarından bir tutamı eline aldı ve krem rengi bir kurdele ile tutturdu ve diğer tutamları açık bırakarak dalgalandırdı. Çantasını eline alarak boynundan geçirdiğinde içini çekti ve kendi kendisine "her şey iyi olacak. Söz verdin ağlamak yok."dedi ve başını dikleştirdi. Telefonunu çantasına koyduğunda mutfakta kendisi için bir şeyler hazırlamakta olan kadına baktı ve "ben çıkıyorum. Akşam görüşürüz lala."diyerek evden çıktı ve merdivenleri inmeye başladı. Sokağa, kalabalığın arasına karıştığında kendisini birden öğrenci yığınının içinde buldu. Beyaz önlüklü insanlar sokaklarda cirit atıyor, liseliler de okullarına yetişmeye çalışıyorlardı. Onlarla beraber yokuştan aşağı indiğinde gri kapılı büyük okulun önünde durdu. Kalbi şimdi ritmini şaşırmış bir halde küt küt atarken nefesini düzenlemeye çalıştı bir süre.
Demir kapının açılıp etrafından koşarak içeri giren öğrencileri gördüğünde neye uğradığını şaşırdı bir an. İçlerinden biri kendisine dönerek "Yeni mi geldin?"diye sorduğunda başını salladı usulca. Genç adam "evet, biz de yeni geldik. Ben Özkan Tunagil. Hadi gel beraber girelim."dediğinde genç kız "sen git"dedi. Bir süre daha okula baktıktan sonra içeri adımını atacağı sırada yanında bir araba durdu. Kapının tam açılması için kornaya basıldığında Bade, gözlerini arabaya çevirdi. Arka camı yavaş yavaş aşağıya indiğinde kızın gözleri ile karşılaştı ve olduğu yerde donakaldı. Onu tanıyormuş gibiydi Bade. Yemyeşil gözlerinde kendisine tanıdık gelen bir his vardı şimdi. Ama aynı zamanda korku da... Bade,yıllar öncesinden hayatının tuhaf bir şekilde o kıza bağlandığını bilmeden gelmişti bu zamana.. Şimdi onun hayatı ve kendi hayatı o yeşil gözlerin derinliklerindeydi. Hissettiği ürperti ile bir adım geri gittiğinde kendisine bakmakta olan kız gülümsedi ve tüm kara bulutlar dağıldı...
Araba sabah güneşinin altında yavaş yavaş okula girerken Bade'nin gözüne vuran yansıma ile genç kız yeniden yüzünü kızıl saçlı kıza çevirdi. Bade'nin gözleri kızın boynuna takılı kalmışken, kız da sanki onu tanıyormuşçasına bakıyordu şimdi. Araba yavaş yavaş içeri girerken ikisinin gözleri son kez birbirleri ile buluştu ve Bade gülümseyerek, kendinden emin bir şekilde içeriye adımını atarken Eylül güneşinin tadını çıkardı doya doya. Başını gökyüzüne kaldırıp gözlerini gökyüzünün maviliğine açtığında gülümsedi. Yeni bir hayata adımlarını atıyordu şimdi... Kulaklarına dolan seslerle gülümsedi... Çığlıklar havada uçuşuyor, kahkaha sesleri ruhuna işliyordu bir bir. Uzaklardan çok çok uzaklardan bir ses gelip kulaklarına dolduğunda duyduklarıyla gülümsedi genç kız. "Güvendesin Bade... Burada kimse sana dokunamaz... Güvendesin..."
"Doruk!"diye bağırıldığını duyduğunda gözlerini kırpıştırdı ve sesin geldiği yöne çevirdi bakışlarını... Önce yanakları kızardı, sonra elleri soğumaya başladı. Çekildiğini hissediyordu yerin ayaklarının altından... Bir tanıdıklık hissi vardı içinde... Tamamlanmışlık... Adanmışlık... Uyuşmaya başladığını hissediyordu... Sonra bir şey oldu ve arabanın içinde gördüğü o kız arabadan dışarı çıkıp, çocuğun elini tuttu... Çok ince... Çok hassas bir ip şimşek hızında gelip gitti... Önce bir şeyler koptu içinde... Sonrasında ise ip kırmızıya boyanıp yeşile döndü... Nefes alamıyordu... Çocuğun kahkahası kulaklarına ulaştığında dizlerinin bağı çözüldü, kızın gözlerini gördüğündeyse dili tutuldu, konuşamıyordu şimdi... Beyni yanıyor, kulakları isyankâr bir sesin sahibi ile savaşıyordu... Sonra birden "Güvendesin..."dediğini duydu o sesin. Ve başını kaldırdı usulca... İçinde kopan her ne varsa şimdi büyük bir hızla ve yenilikle yeniden birleşiyor ve ayağa kalkmasına neden oluyordu...
Yeniden başlıyordu Bade... Yeniden doğuyordu... Geçirebileceği tüm evreleri geçirmişti ve şimdi ayağa kalkma zamanıydı... Neden bilmiyordu ama bunun o ikisi ile ilgili olduğunu biliyordu... Az önce ki korkusu yerini dinginliğe bıraktığında gülümsedi... Kendinden emin bir şekilde onlara doğru yürüyerek yanlarından geçip gittiğinde üzerinde bıraktıkları o hoş esintiyi içine çekti... Burada ait olma duygusu vardı... Ve Bade kendini buraya ait hissediyordu... Ellerini açarak gözlerini kapadı yeniden... Sanki bir ayinin ortasındaydı ruhu... Suyla oyun oynuyor, rüzgârla sevişiyordu... Yanıyordu ama canı yanmıyordu... Sınıfına girdiğinde büyük camların olduğu yere geldi ve tüm okulu ayaklarının altına alan o eşsiz manzaraya baktı. Gülüyordu... Kahkaha atıyordu deli gibi... Gözyaşları gözlerinden akarken içinde dörtnala koşan o atın sesini duyabiliyordu...
Sustu!
Dinledi!
Gördü!
Ağladı!
Yaşadı!
Kalbi paramparça oldu!
Öldü!
Yeniden dirildi!
Gülümsedi!
Her bir gözyaşında yeniden kendisini buldu!
Bağ!
Oluştu!
Oluşuyordu!
Hayatının bitti dediği yer aslında şimdi başlıyordu!
Yeniden başlıyordu! Var olmasının nedenini bilmeyen ruhu aitliğine koşuyordu! Biz buraya aidiz diyordu! Başı geriye düştü!
Kardeşlik! Demir... Erdem...
Fedakârlık! Acı! Acı! Acı 'Bade' diye bağırıyordu!
Bade! Bade! Sessizlik! Sessizliğin içinde bir çığlık! Çığlığın içinde küçük bir kız! Bade! Çölün ortasında açan nadide bir çiçek! Bir sahra! Hayal ile gerçek arasında... İki ucu keskin bıçak! Ateşin ortasında doğan bir ruh... Yok, olmanın ve var olmanın acısı... Bilinmezliğin ve kötülüğün adı... Kan... Yaşam... Hatıralar... Korku... Fedakârlık... Sıcaklık...
Hiç bitmeyecek bir yangındı o... Hangi nefes, hangi su söndürebilirdi ki onun varlığına üfleyen sıcak nefesi... Hangi beden öldürebilirdi bu dünyaya gönderilmiş olan bedenini... Hangi ruh ona eş olabilirdi acı çekmeye bin gönüllü... Hangi gözyaşı onunla yarış edebilirdi... O Ateş'ti... O yanan bedende yanmayı göze alandı... O asla sönmeyecek olandı... Düşecek, ölecek ama yeniden doğacak olandı... Bir ZümrüdüAnka gibi küllerinden doğacak olandı...Cennetti o... Cennetin diğer adı...
Bağ... Bağ... Bağ... Bağ...
Çığlık atıyordu ruhu tamamlanıyordu adına ÇÖL ATEŞİ dediği tapınma ayininde...
Masmavi gözleri hüzünle ve acıyla birleşmenin verdiği o duyguyla irileştiğinde "BAĞ" diye bağırıyordu... Bağlanıyordu... Bağlıyordu... Yüksek sesle nefes alıp, başı önüne düştüğünde, gözlerine bakmakta olan kızın gözlerine takıldı gözleri ve sadece şunlar döküldü dudaklarından...
Bade "BİZİ KARDEŞ YAPAN BİR KADER VARDIR... KİMSE TEK BAŞINA YÜRÜMEZ YOLUNDA... BAŞKALARININ YAŞAMLARINA KATTIĞIMIZ HERŞEY... GERİ DÖNER KENDİ HAYATIMIZA..."
"Döndüm!"
![](https://img.wattpad.com/cover/308432771-288-k540437.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖL ATEŞİ (ESMER SERİSİ-1)
Fiction généraleHikayenin başlangıcı... Onları bir araya getiren bir kader vardı.