Bade...
Bursa'ya gelişinin üzerinden bir ay geçmişti ve hala ortama ayak uydurmakta zorlanıyordu. Attığı her adım olay oluyor söylediği her söz bir ok gibi kendisine geri dönüyordu. Yarım yamalak konuştuğu Türkçesi ile evdekileri kendisine daha çok bağlıyor olsa da biri vardı ki kendisinden hiç hoşlanmıyordu.
Erdem...
Genç çocuk,Bade evlerine geldiğinden beridir ne onlarla yemek yiyor ne de onlarla birlikte etkinliklere katılıyordu. Demirin Badeye olan aşırı ilgisinden nefret eden Erdem bunun tek sorumlusunun Bade olduğunu düşünüyordu. Kızı gördüğü her an içinden onu boğazlamak geçiyor ve kolundan tuttuğu gibi sokağa atmak istiyordu. Demir, O, eve geldiğinden beri onunla birlikte uyuyor, O ne derse onu yapıyordu. Bahane hazırdı! "O daha küçük ve dilimizi bilmiyor!"
"Gerizekalı!"diye elinde ki kitabı duvara fırlattı genç çocuk birden. Bu evin bu kasvetli havasına tahammül edemiyordu. Burası onun eviydi ve ilgi her zaman onun üzerinde olmalıydı ne yediği belirsiz bir kızın üzerinde değil! Acıktığının sinyalini veren midesi guruldadığında yüzünü buruşturarak ayağa kalktı ve kapıyı açarak odasından dışarı çıktı. Merdivenlerden aşağıya indiğinde yemek masasında gülerek birbirlerine bir şeyler anlatan sevimli küçük ailesini(!!) gördüğünde bakışlarını mutfağa çevirdi. Emine hanım "Erdem,oğlum hadi gelsene."dediğinde genç çocuk sesini çıkarmadan mutfağa girdi. Yemek tencereleriyle uğraşan kalfaya bakarak "bana ekmek arası bir şeyler yapar mısın?"dediğinde çatık kaşlarına ters orantıda bir ses tonu ile konuşuyordu. Yaşlı kalfa küçük çocuğa baktığında tebessümle gülümsedi ve çenesini tutarak içini çekti. "Neyli istiyorsun?"diye sorduğunda Erdem "her zamanki gibi işte."dedi.Yaşlı kadın başını sallayarak buzdolabının kapısını açtı ve kaymakla çikolatayı eline alarak tezgahın üzerine bıraktı. Büyükçe bir ekmeğin arasına güzelce sürmeye başladığında Erdem öylece onun hareketlerini izliyordu. Kaymağın üstüne sürülen çikolatayı çok seviyordu.
Yüzünde beliren o tatlı tebessümle sesi birden eskisi gibi oldu ve kalfanın ellerine bakarak "Annem de böyle sürerdi" dedi birden.
Kalfa'nın hareket halindeki elleri ekmeğin üzerinde durduğunda Erdem de söylediği şey sonrasında durdu. Kaşlarını çatarak gözlerini mutfak camına çevirdi ve "eskiden..."diye fısıldadı. Kalfa ekmeği tabağa koyduğunda yanına da sıcak süt ekledi tabağına koyduğu kestane şekerleri ile... Titreyen sesi ile "hazır."dediğinde Erdem ona döndü ve "Ben iyiyim kalfa anne."dediğinde yaşlı kadın güldü ve çocuğa giderek ona sarıldı. Emine Hanım kapının girişinden onları izlediğinde dolan gözlerini yumdu ve sesini dengeleyerek "Erdem.."dedi. Erdem,yüzünü gömdüğü karından çekip Emine hanıma baktığında genç kadının gözlerinin dolu dolu olduğunu gördü ve "Ya,yok üzülme anne. Gerçekten bak iyiyim ben."diyerek kadının boynuna atladı ve yanağından öptü. Ne kadar kızarsa kızsın kıyamıyordu Emine annesine... Genç kadın Erdem'i güçlükle kaldırarak kucağına aldığında "hobala."dedi ve kalfanın elindeki tabağa bakarak "masaya koy lütfen."dedi.
Erdem "kocaman erkek oldum ben ya. Neden hala kucağına alıyorsun ki?"diye debelendiğinde Emine hanım "sus bakalım. Sen hala benim gözümde küçüksün küçük bey."dedi çocuğu sandalyesine oturtarak. Erdem "orta ikiye gidiyorum ve sen bana küçük bey diyorsun öyle mi?"dediğinde Demir güldü ve "Anneler işte. Evlensek bile hala onların küçük çocukları olarak kalacağız."dedi.
Erdem,Demirin sesini duyduğunda gözlerini ona dikti. Demir salatasını ağzına attığında gülümsedi. Erdem dikkatle ona baktığında ekmeğini de eline aldı ve büyük bir lokma ağzına attı. Bu sırada ise gözleri kendisine kilitlenmiş olan Badeye kaydığında ağzında çiğnediği lokmayı yutamadı. Kız kendisine öyle bir bakıyordu ki Erdem sanki birileri boğazına bıçak batırıyormuş gibi hissetti. Gözlerini yumdu ve dişlerinin arasından "Ona söyle bana bakmasın!"dedi. Demir şaşkınlıkla Badeye baktığında Erdeme döndü ve "fazla uzatmadın mı sence de?"dedi. Erdem elindeki ekmeği tabağına koyduğunda Badeye baktı ve "Bunu mu istiyorsun?! Al ye! Senin olsun! Her şeyi aldın zaten!"diye bağırdığında Demir "erdem!"diye bağırdı.
Emine hanım "Çocuklar. Sesinizi yükseltmeyin."diye bağırdığında Bade oturduğu yerde küçülmeye başladı. Erdem'in sesi onu ürkütüyordu ama tanıdık da geliyordu. Dikkatle ona bakmaya devam ettiğinde Erdem ona döndü ve gözlerini kısarak "Senden nefret ediyorum çöl faresi! Beni duydun mu? Geldiğin yere dönsen iyi olur!"diye bağırdı. Demir "bu kadar yeter!"diye bağırdığında Erdem masadan kalktı ve elindeki peçeteyi Demire fırlatarak "Haklısın bence de yeter! Keyfinizi bozduğum için üzgünüm Demir."dediğinde Demir kalbine bir ok saplanmış gibi hissetti. Erdem ona oldum olası hep 'abi' diye hitap etmişti ve şimdi kendisine adı ile seslenmiş olması genç adamı kırmıştı.
Bade "Özür dilerim."diye söylendiğinde Erdem durup ona baktı ve işaret parmağını ona doğru sallayarak "Ne için! Sakın bana o iğrenç sesinle konuşma.Bakma! gözümün önünde durup beni çıldırtma!"diye bağırdığında Emine Hanım "Erdem..."dedi. Erdem "Bu ..."dedi parmağı ile Badeyi göstererek "Bu,bu eve geldiği günden beri hepiniz değiştiniz. Küçük olmasını bahane ettiniz. Dil bilmiyor dediniz. Sen..."dedi Demire bakarak.
Erdem "Sen onunla uyur oldun. Sanki emekleyen bir çocukmuş da ona yürümeyi öğretiyor gibisin. Yemeğini sen yediriyorsun. Okulda kimse onu sevmeyecek! Tıpkı benim gibi! Benim olanlara el koyuyor!"dediğinde Demir "kimse senin olanlara el koymuyor."dediğinde Erdem "öyle mi? Dün neredeydin Demir? Yada ondan önceki gün? Düzenli çalışmalarımız vardı. Her ders çalışmamızdan sonra playstation oynuyorduk. Şimdi? İki dudağının arasından çıkan tek kelime onun ismi! Benim cehennemim!"dediğinde sesinin titremesine engel olamıyordu. Demir,Badeye baktığında gözlerinin dolduğunu gördü ve Erdeme dönüp "onu korkutuyorsun."dedi.
Erdem ,Badeye bakmadan "O korkmuyor Demir. Sadece hatırlamıyor. Ben onun gözlerine baktığımda korkuyu görmüyorum. Kocaman bir boşluk görüyorum."dedi ve arkasını dönerek sokak kapısına doğru koştu. Demir arkasından koştuğunda "Erdem!"diye bağırdı ama Erdem durmak yerine hızla yağan yağmurun altında koşmaya devam etti. Nereye gittiğinin bir önemi yoktu sadece içindeki bu öfkenin dinmesini istiyordu. Açık olan kapıdan Erdemi izleyen Demir içini çekerek gözlerini kapadığında onu izleyen biri daha vardı.
Bade,Erdem evden koşarak çıkınca cama doğru koşmuş ve buğulanan camı eliyle silerek Erdem'in koşmasını izlemişti ağlayarak. Dudakları titreyerek "gitme..."diye fısıldadığında sesinin tekrar kulaklarına dolmasını bekledi sebatla... Demir kapıyı kapayıp içeri girdiğinde annesine baktı önce. Annesi düşünceli bir ifade ile önüne bakarken bakışları ağır ağır Badenin olduğu tarafa yöneldi. Demir,Badeye döndüğünde ona doğru ilerledi ve elini omzuna koyduğunda "Her şey iyi olacak. Erdem'in kusuruna bakma o da en az senin kadar yaralı."dediğinde Bade Demire döndü. Demir Badenin önünde eğildiğinde ıslanan yanaklarını sildi ve "neden ağlıyorsun?"diye sordu.
Bade,yutkunarak "Onda..."dedi Demirin anlayabileceği bir ifade ile "Onda bana tanıdık gelen bir şey var" dedi eliyle başını işaret ederek.
Demir kaşlarını çattı ve "Ne demek istiyorsun?"diye sordu. Bade hıçkırığını içinde tutmaya gayret göstererek "Sesi çok tanıdık. Sanki tanıyormuşum gibi."dediğinde hıçkırmaya başladı.
İnsanlar çift yaratılırdı... Farklı zamanlarda farklı yerlerde olsalar da bu doğanın kanunuydu... Bade'nin yaşadığı da buydu... Erdem'in sesi ona uzun bir müddet hatırlayamayacağı birinin sesini hatırlatıyordu... Melikshah... Belki de içten içe bu yüzden ona dikkatle bakıyordu...
rüyalarına giren karagözlü adam o değildi belki de ama sesi onun sesiydi... Ve bu da içinde bir yerlerde canının yanmasına neden oluyordu...
**
Erdem ise bir bankta oturmuş başını ellerinin arasına almış öylece taş zemine bakıyordu. Gözlerinden akan yaşlar ıslanan yüzünde yağmurla birlikte dans ediyordu. Burnunu çekerek başını kaldırdığında etrafına bakındı. Herkes bir yerlere koşuyor gibiydi. Herkesin ait olduğu bir yer vardı ne de olsa... Dudaklarını büzerek ellerini yumruk yaptığında dişlerini sıktı sinirle... Aslında öfkesi kıza değildi... İçten içe bunu biliyordu ama yine de kabullenemiyordu işte... En çok sevilmesi gereken zamanda yapayalnız kalmıştı dünya denen yerde... Ve şimdi bu zamanda tüm bu sevginin birden eve gelen kıza yöneltilmesi onu içinden çıkılmaz bir girdabın içine sürüklüyordu...."Nefret ediyorum!"diye bağırdı dişlerinin arasından sonra başını gri bulutlarla kaplı gökyüzüne çevirdi ve "Duyuyor musun beni? Nefret ediyorum!"diye bağırdı.
Gözlerini acı ile yumduğunda başını yere eğdi yeniden. Koparmak istercesine çekiştirdi saçlarını... "Aptal!"diye fısıldadı... "Aptalın tekisin sen.."dedi kendi kendisine... Derin bir nefes alarak ayağa kalktı ve başını yerden kaldırmayarak kapüşonunu başına geçirdi. Kulaklığını kulağına taktığında müziğin sesini son ses açtı ve yürümeye başladı müzikle eş zamanlı...
"Çoban oldum gidiyorum. Yapayalnız bu diyardan. Kırbacın vurma yüzüme... Üşüyor halim zor ah. Karın oldum eriyorum. Güneş olma yamacımda. Irmağın olurum senin sularım önünde durma.
Yolum uzun gör güzelim. Vakit doldu ben gideyim. Küçük yaşta ağlar oldum. Fırtınamsın benim. Sen estikçe ben titrerim."
Bade ise evde yatağına yatmış titreyerek uyumaya çalışıyordu. Emine hanım "Bu gece onun yalnız uyumasına izin vermek zorundasın Demir. Doktorunun ne dediğini duydun."dediğinde Demir annesine baktı ve "biliyorum." Dedi ve odanın kapısını kapatarak Badeyi yatağının içinde yalnız bıraktı. Demir, koridor da annesi ile yürürken "Erdem'in gönlünü almam gerek."dedi. Emine hanım oğlunun bu haline gülümseyerek baktı ve "o sana darılmaz ki inan bana."dedi oğlunu alnından öperek çalışma odasının yolunu tuttu. Demir ise Erdem'in odasına doğru yürürken Emine Hanım "ah, bu arada. Bade yarın sizinle okula başlayacak haberin olsun."dedi. Demir kaşlarını çatarak "Yarın mı? Yarım dönem mi okuyacak?"diye sorduğunda Emine hanım "sadece şimdilik."dedi gülümseyerek. Demir annesine doğru bir adım attı ve "anne?"dedi. Emine hanım "onun için planlarım var oğlum. Bir tane kızım var bırak da onunla ne yapacağıma ben karar vereyim" dediğinde Demir güldü ve "Lütfen bana onu süs köpeklerine benzetmeyeceğini söyle."dedi. Emine hanım "hiii,edepsize bak ya. Kaybol gözümün önünden serseri."diyerek ayağındaki terliği Demire fırlattığında ikisi de kahkahalarla gülüyordu.
**
Erdem gecenin bir yarısında eve geldiğinde Emine hanım gözlüklerini çıkartarak yukarıya çıkan ayak seslerini dinledi pür dikkat. Gece gece ona kızmak ve cezalı olduğunu söylemek istemiyordu bunun içinde yerinden kalkmadan önündeki işlere döndü ve cezalı kısmını halletmesi için oğlu Demiri görevlendirdi. Emindi Demirin ona uygun ve güzel bir ceza vereceğine...
Erdem ise odasına girdiğinde sırılsıklam olan çoraplarından kurtuldu önce. Işığı yaktığında Demir ile karşılaşan genç çocuk şaşkınlıkla "hayırdır? Yatağını mı şaşırdın?"diye sordu. Demir "yoo,aslında tam da yerimdeyim."dedi tavana bakarak. Erdem gözlerini kısarak Demirin baktığı yere baktığında "tavanda bir şey mi var?"diye sordu.
Demir "hım,olabilir. Nasıl baktığına bağlı."dediğinde Erdem "aç bir tarafınla dalga geç"dedi ve üzerindekileri çıkarıp kirli sepetine attı tek seferde. Kuru giysiler giyindiğinde çalışma masasına oturdu ve yarınki derslerin kitaplarını çantasına tıkıştırdı. Tipik erkek öğrencilerden farklı bir profil çiziyordu Erdem. Çantası her daim sırtında ve içinde ders kitapları olan,Anadolu liselerine girebilmek için çözülmesi zorunlu olan test kitapları vardı. Demir bir müddet onu izledikten sonra "özür dilerim."dedi. Erdem "önemsiz"dedi. Demir "Erdem?"dediğinde genç çocuk ona baktı. Mavi gözleri öfkeden laciverte dönmüştü.
Erdem "ne var?"dedi. Demir "ona iyi davranamaz mısın?"dediğinde Erdem gözlerini kıstı ve "kıza karşı farklı hislerin mi var senin?"diye sordu. Demir bu duydukları karşısında sinirlense de sesini çıkarmadı ve Erdeme bakarak "lütfen."dedi. Erdem "Neden? Neden ona iyi davranmak zorundayım?"dedi. Demir "çünkü o küçük. Ve savunmasız. Boşluğu gördüğünü söyledin. O boşluğu doldurmama yardım edemez misin?"dediğinde Erdem geri çekildi ve "hayır."dedi. Demir "lütfen."dedi.
Erdem "lanet olasıca o farenin nesi bu kadar önemli söyler misin?!"diye bağırdığında Demir dişlerini sıktı ve ayağa kalkarak "bak gerizekalı! O da aynı senin gibi. Ailesi yok! Tamam mı? Benim gibi! Babası yok! Yarım! Bu ne demek biliyor musun? Ha?"dedi Erdemi iteleyerek "Bizim gibi. İkimiz gibi. Bir tarafı tamamen yarım. Ne var ona biraz şefkat göstersen"dedi. Erdem,Demirin elini üzerinden çekerek ayağa kalktı. Şimdi ikisi de aynı uzunluktaydı. Dudaklarının kenarları yukarıya kıvrıldığında "Asla."dedi alayla. Demir odadan çıkmadan önce durdu ve Erdeme dönerek "Bade yarın bizimle okula gelecek Erdem! Eğer ona bir şey olacak olursa ilk dalacağım kişi sen olursun! Beni anladın mı?!"dedi. Erdem kaşlarını çattı ve cevap vermedi. Bunun üzerine Demir Erdemin önüne gelerek "Bade'ye bana bakıyormuşsun gibi bak Erdem! Beni savunduğunu hayal et! Eğer o kızın gözünden tek damla yaş gelirse seni üzerim!"dedi ve odadan çıktı.
Erdem ise tıslayarak yüz üstü kendisini yatağına bıraktı ve gözlerini açarak "Küçük fare gel bakalım. Senin için hazırlanan kapanlardan kurtulabilecek misin merak ediyorum!"diyerek gözlerini kapadı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖL ATEŞİ (ESMER SERİSİ-1)
Ficção GeralHikayenin başlangıcı... Onları bir araya getiren bir kader vardı.