Sabah önlüğünü giyen Bade aynanın karşısına geçmiş kendisine bakıyordu dikkatle. Nasıl olmuştu da buraya kadar gelebilmişti? Hiç tanımadığı bu insanların yanında kendisini nasıl huzurlu ve güvende hissediyordu. Gözünün kenarından haberi bile olmadan akan bir damla yaş usul usul gerdanına doğru kayarken buz gibi parmaklar o damlacığı yakaladı. Bade, içini çekerek gözlerini kapadığında Demir "Hazır mısın?"diye sordu.
Genç kız başını sallayarak yutkundu ve "Evet."dedi. Bugün yeni okulundaki ilk günüydü ve nasıl geçeceğini gerçekten çok merak ediyordu. Hayatı, her zaman bilinmezliklerle dolu olmuştu ve şimdi hiç tanımadığı insanların arasına karışacak olması onu çok korkutuyordu. Demir'in çantasını omzuna atması ile birlikte odadan çıktıklarında, kahvaltı masasında sessiz bir şekilde yemeğini yiyen Erdem'e takıldı gözleri. İçi tuhaf bir şekilde rahatlayan genç kız masaya doğru ilerlediğinde her zamanki yerine geçerek "afiyet olsun."dedi.
Emine Hanım; gülümseyerek "Sağ ol tatlım."dediğinde Erdem cevap dahi vermedi. Demir ona ters bir bakış attığında Erdem " Afiyetliğinin bir önemi kalmadı!"diyerek bakışlarını Bade'ye dikti. Badenin gülen yüzü Erdem'in öfke ile bakan gözleri ile karşılaşınca yüzü asıldı ve önüne döndü.
Kahvaltı boyunca, Erdem dik dik Bade'ye bakmış ve Demirin tüm söylediklerini kulak ardı etmişti. Sonunda saatin gelmesi ile masadan kalkan çocuklar anneleri ile vedalaşarak Badeyi yanlarına almıştı. Erdem, onları beklemeden önden giderken Demir, Badeyi kolunun altına almış yürüyordu. Genç kız başını gökyüzüne kaldırarak gözlerini kırpıştırdı ve aksi bir yüz ifadesi ile "Neden hep yağmur benim tepemde?"diye söylendi. Bunu duyan Erdem ona yan bir bakış attığında dudaklarının kenarları kıvrıldı. Demir ile göz göze geldiklerinde "Salak!"dedi ve adımlarını hızlandırarak kendilerini okula götürmek için bekleyen arabaya bindi.
Demir ise Bade'ye bakarak "Aslında, bu yağmur senin düşmanın değil."dedi.
Bade "Değil mi?"
Demir gülümseyerek başını salladı ve "Evet, değil. Aslında bu bir doğa olayı."dedi.
Bade "bunun anlamı ne?"dediğinde Demir "Sen sıcak bir ülkede doğup büyüdüğün için, yağmur ile dolayısıyla kış mevsimi ile tanışmamışsın. Ama burada işler çöldeki gibi yürümez."diyerek arabanın kapısını açtı ve önce kızı bindirip ardından kendisi de yanında ki yerini aldı ve devam etti " burada biz dört mevsim yaşarız. Önce ilkbahar gelir sonra yaz. Sonra sonbahar gelir ve sonra da kış. Biz şuan kış ayındayız ve bu mevsimde yağmur yağması çok normal bir şey. Hatta kar bile yağabilir."dediğinde Erdem "Ailemizin coğrafyacısı Demir konuşuyor. Sabah sabah kapat şu lanet çeneni!"diye söylendi. Bade, bunun üzerine kıkırdağında Erdem ona aynadan baktı ve "Sanıldığın kadar aptal değilsin fare."dedi.
Okula giden yol boyunca konuşmayan çocuklar sonunda okula geldiklerinde arabadan indiler ve koşarak okula girdiler. Demir, Badeyi yanına alarak müdürün odasına girdiğinde Erdem onların arkasından bakakalmıştı.
"Tanrım! Gerçekten doğruymuş?"
Arkasından gelen tiz sese dönen genç çocuk tek kaşını havaya kaldırdı ve "Ne haber Eylül?"dedi. Eylül aynı siteden arkadaşlarıydı ve çok vurdumduymaz bir kızdı. Erdem onu çok sevse de Demir hep kendisinden bir şekilde uzak tutmaya çalışırdı. Genç kız Erdemin yanına gelerek "Doğru muymuş?"dediğinde Erdem "Sirke hoş geldin."dedi. Demir ve Bade müdürün odasından çıktıklarında Eylül "İnanmıyorum ya"dedi kollarını göğsünden birleştirerek. Demir yarım ağızla "NE haber Eylül?"dediğinde Eylül Demire bakıp gülümsedi ve onu görmezlikten gelerek Badeye doğru ilerledi.
"Merhaba."dedi elini uzatarak "ben Eylül. Sen kimsin?"dediğinde Bade kaşlarını çattı ve Demire baktı. Demir elini sırtına koyarak ona güven verdiğinde Bade, Eylül'e döndü ve "İsmim Bade."dedi.
Eylül "hım, memnun oldum."dedi.
Demir "müsaade et de kızı sınıfına çıkarayım."diyerek Eylüle omuz attı. Eylül arkalarından baktığında Erdeme dönerek "bunun sorunu ne? Aşık falan mı oldu?"diye sordu. Erdem omuz silkerek çantasına asıldığında "bana ne ya! Ne yaparsa yapsın!"diyerek sınıfına doğru yürümeye başladı. Bade'yi sınıfa bıraktıktan sonra kendisi de sınıfına giden Demir, yerine oturdu ve defterini çıkardı. Erdem bir şey demeden öylece önündeki kitaba bakarken Demir "hadi söyle"dedi.
Erdem "beslenmesini de hazırladın mı?"dedi kaşlarını çatarak. Demir "ondan neden hoşlanmıyorsun sen?!"dediğinde sesindeki kızgınlığı gizlemiyordu artık Demir. Erdem, Bade ona hiçbir şey yapmadığı halde ondan nefret ettiğini sözcükleri ve hareketleri ile gösteriyordu.
Erdem "aptal ne yediği belirsiz bir kızı hayatımıza soktun. Başımıza bir iş gelirse ne olacak?"dediğinde Demir "seni endişelendiren bu mu?"dedi.
Erdem "ah, kahretsin ama ya! Beni ilgilendiren sana zarar gelecek olması seni moron! Bana değil. Ben sizin aileden bile değilim."dediğinde demir sustu. Bu son cümle canını yakmaya yetmişti. Erdem, ona baktığında "hadi ama öyle demek istemedim biliyorsun demir."dediğinde genç çocuk önüne döndü ve fısıltı ile "Bazen hayatın neresinde durmam gerektiğini bilmiyorum. Seni seviyorum ancak senin böyle davranıyor olman beni üzüyor. Bir erkek kardeş olarak yanımda olmalısın karşımda değil. Hiçbir şey bilmeyen bir insana bir şeyler öğretmeye çalışıyorum. Ve üstelik bunu tek başıma yapıyorum. İnan bana dışarıdan gözüktüğü kadar kolay olmuyor Erdem. Onu buraya getirirken annemin desteğinden çok senin desteğini düşünmüştüm."dedi ve sustu.
Erdem ise duydukları ile şoka uğradı. Duyduklarını hazmetmeye çalışırken bugün Badenin başına gelebilecekleri hesaplamaya çalıştı.
"Ah!"diyerek başını hızla sıraya vurduğunda Demir "yine ne oldu?"dedi. Erdem "yok bir şey"diyerek önüne döndüğünde sınıfa giren hoca ile oturuşlarını düzelttiler ve arkalarına yaslanarak dersi dinlemeye başladılar.
Bade ise yeni hayatındaki ilk gününde oldukça çekingendi. Sınıfa girdiğinden beridir tüm bakışlar üzerindeydi. Çocuklar gelip saçını çekiyor, kokusu hakkında bir şeyler söylüyor ve gözlerine laf ediyorlardı
Ağlamamak için dudaklarını dişlemeye başladığında öğretmenine baktı ihtiyaçla. Genç kadın çocukları gelişi güzel bir şekilde azarladıktan sonra dersine kaldığı yerden devam ettiğinde Bade susmuş ve başını önüne eğmişti. Arkasında oturan çocuğun gelip saçlarını çekmesi ile canı yanan ve bunun üzerine çığlık atan Bade "ne yapıyorsun?"diye bağırdı.
Çocuk "pis çilli! İğrençsin sen! Öğk, midem bulanıyor ve pis kokuyorsun."dediğinde Bade'nin gözleri doldu. Ne demek pis kokuyordu? Pis kokmanın anlamı neydi? Durup düşünmeye başladığında yeniden öğretmene çevirdi bakışlarını ve ama oralı olmadığını görünce çantasını da yanına alarak sınıftan koşar adımlarla çıktı. Merdivenlerin başına geldiğinde hıçkırmaya başlayan Bade sert bir cisme çarptığında yere düştü popo üstü. Elleriyle yüzünü kapadığında kaldığı yerden devam etti hıçkırmaya. Kolundan tutulup sert bir şekilde ayağa kaldırıldığında sürüklenerek lavaboya getirildi. Musluğun açılması ile sudan korkan genç kız hıçkırıklarının arasından çığlık attı ama kolunu tutan elin sahibi kaçmasına müsaade etmedi. "Sakin ol."dediğinde Bade ağlamayı bıraktı. Kendisine yardım eden kişi Erdem'di. Başını kaldırıp ona kızaran gözleri ile baktığında dudaklarını büzdü önce. Erdem, kaşlarını çatmış ona bakarken Bade yeniden ağlamaya başladı ve yüzünü karnına yaslayıp elleri ile sımsıkı sarıldı. Erdem, yüzünü ekşiterek bakışlarını kızıl saçlara indirdiğinde bir eli havaya kalktı ve kızın saçlarına değdi.
"ağlama."diye fısıldadığında diğer eliyle de kızın omzunu tuttu ve kendisinden ayırdı. Önünde eğildiğinde yüzünü sildi cebinden çıkardığı mendille.
"Sana ne yaptılar?"diye sorduğunda Bade hıçkırıklarının arasından zar zor konuştu.
Bade "saçımın rengi iğrençmiş. Gözlerim de acayip maviymiş. Çillerim çok iğrenmiş ve pis kokuyormuşum."dedi hıçkırarak. Erdeme bakıp "ben pis mi kokuyorum? Bunun anlamı ne ki?"diye sorduğunda Erdem gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. O bacaksız veletleri tahtaya çivileyecekti şüphesiz. Ama sonra!
Badeye bakarak "sen pis falan kokmuyorsun. Belki geldiğin yerden kalma kendine has olan o kokun onlara biraz itici gelmiş olabilir ama bu o kadar da önemli değil. Çillerinde önemli değil. Herkesin çili vardır."dediğinde Bade biraz olsun sakinleşmişti.
Şaşkınlıkla "sahi mi?"diye sorduğunda Erdem "tabi. Mesela benim k*ç*mda var."dediğinde Bade bir süre ne demek istediğini anlamaya çalıştı sonra gözlerini iri iri açarak gülmeye başladı. Erdem "hoşuna gitti bakıyorum."dediğinde Bade başını salladı. Ve aynaya dönerek "gözlerimin nesi var?"dedi.
Erdem "bana sorma ben bilemem. Ama eğer istersen lens kullanabilirsin."dediğinde ikisi de göz göze geldi. Bade "lens nedir?"diye sorduğunda Erdem "bana sorma demedim mi ben sana?! Hadi gidelim Demir abin özlemiştir seni!"dedi ve kızı aynı hoyratlıkla lavabodan geri çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖL ATEŞİ (ESMER SERİSİ-1)
General FictionHikayenin başlangıcı... Onları bir araya getiren bir kader vardı.