3.BÖLÜM-
Bade iki gündür evde tıkılıp kalmıştı. Sahra geleceğini söylediği halde gelmemiş ve haber de göndermemişti. Abisinin kendisine asla izin vermeyeceğini bildiğinden ona Sahra’ya gitmek fikrini bile söyleyememişti. Sıkıntı ile iç geçirdiğinde Eysima geldi ve “Tımarzade aşağıda sizi bekliyor.”demesi üzerine “ona gelmeyeceğimi ve kılıç kullanmak istemediğimi söyle.”diyerek boylu boyunca yatağına uzandı. Yaşlı kadın içini çekerek odasından çıktığında Bade oflayarak yüz üstü döndü ve kendisi ile konuşmaya başlayarak “bu evde çürüyeceğim. Çok sıkıldım çok!”dediğinde kapısı vurulup tekrardan açıldı ve “bende Bade neden beni hiç çağırmıyor?”diyen Sahra’nın sesini duydu genç kız. Yüzünü gülümsemesi ile aydınlanırken kollarını açarak Sahra’nın bedenine doğru koştu ve sımsıkı ona sarılarak “Neredeydin? İki gündür neden aramadın? Neden geleceğini söylediğin halde gelmedin?!”dediğinde sesi hem üzgün hem de mutlu çıkıyordu. Bade’nin ki öyle bir ihtiyaçtı Sahra bunu tek başına dolduramayacağını biliyordu. Bade,korunmaktan çok daha fazlasına ihtiyaç duyuyordu. Sevgiye! İlgiye! Yaşamaya ama en önemlisi de nefes almaya! Bade,yüzünü Sahra’nın boynuna gömüp kıkırdadığında küçük ince elleri ile mengene gibi yapışmıştı bedenine. Sahra “buradayım küçüğüm. Seni kaçırmaya geldim.”dediğinde Bade boğuk bir sesle “tımarzade aşağıda. Kılıç dersim için beni bekliyor!”dedi ümitsiz bir şekilde. Sahra “seni kaçırmak için buradayım dedim ya!”dediğinde Bade yüzünü gömdüğü sıcaklıktan çıkardı ve gözlerini kırpıştırarak “Abim benim dışarı çıkmama bile izin vermiyor. Sen nasıl beni kaçırmayı planlıyorsun?”diye sorduğunda Sahra “bana güveniyor musun?”dedi gözlerini kısarak. Bade başını salladığında Sahra “güzel. Hadi giyin üstünü ve beni takip et.”diyerek odadan çıktılar. Ve avlunun ortasına geldiklerinde “Bade benimle birlikte gelecek! Eğer soran olursa Sahra Faizi ile birlikte olduğunu söylersiniz!”diyerek Tımarzade’ye ters bir bakış attı ve Bade’nin elinden tutarak onu ahırlara doğru yönlendirdi. Sahra,Bade’yi atına oturttuğunda gözleri ile kendisinin binebileceği bir at aradı ve az ilerisinde kişnemekte olan siyah renkli atı gördü. Bade ona bakarak “aa,o at abimin. Çok hırçındır.”dedi. Sahra “güzel”diyerek atın yanına doğru gittiğinde içeriye girdi ve atın iplerini çözüp eyerini yerleştirmeden üzerine bindi. Bade’nin yanına geldiğinde kapılar ardına kadar açıldı ve iki genç kız da atları ile birlikte kızıl köşkten ayrıldılar. Bade,kendisini ilk defa böyle özgür hissediyordu. İlk defa böylesine huzurlu. Çölün içindeki küçük kum fırtınası bile onu korkutmuyordu. Parmaklarının arasından geçen küçük kum tanecikleri genç kızı güldürüyordu. Sahra,onun yanında durup atı ile onu izlediğinde Bade havaya karışan sevinç naralarını gördü. Yüzünü güneşe kaldırıp havayı içine çeken Bade gözlerini aynı renkte olan gökyüzüne açtı ve “sence bizimkinden farklı hayatlara sahip olan insanlar var mıdır?”dedi birden. Sahra başını sallayarak “asla ama asla hiçbir adem oğlunun hayatı basit değildir. Düşün şu küçücük kum tanelerinin bile havaya süzülmesinin bir anlamı varken bizden uzakta olan insanların bizimkinden kolay bir hayat yaşadığını düşünebilir misin?”dediğinde Bade gülümsedi ve “Sence ben evlenebilir miyim?”diye sordu. Sahra,bu beklenmedik soru ile gülmeye başladığında Bade “öf! Ben de böyle abi olduğu sürece kim sever ki beni hem?”dedi ve tekrardan içini çekerek gökyüzüne baktı. Dilekleri vardı Bade’nin… Kendini asla inandırmadığı ama yine de dilediği dilekleri vardı… Belki bir umut diye… Belki gerçekleşir diye… Buradan uzaklaşmayı istiyordu… Sahra gibi bir süre bu kumdan kalelerden çıkıp dünyayı görmek istiyordu… Gözlerini kapadığında “Sahra…”dedi kaşlarını çatarak. Sahra dikkatle ona bakarken “efendim?”dedi. Bade,başını eğip ona baktığında “sence bir gün buradan gidebilecek miyim?”dedi. Sahra “buradan gitmek mi istiyorsun?” Bade “hayır,öyle değil. Abimde gelsin elbet benimle ama yapayalnızım burada. Beni anlayan kimseyok. Eysima yada diğerleri abim ne derse onu yapıyorlar…” Sahra “ben hariç.” Bade “sen hariç! Ama bu bile yeterli gelmiyor bazen.” Sahra “buradan uzaklaşacak olman Bade sana içindeki boşlukları doldurmanda yardımcı olmayacak. Kaderimiz biz doğmadan yazılmıştır. Gitmek de kalmak da böyledir. Neyin ne zaman olacağını bilemeyiz.”dediğinde Bade eğilip atını öptü ve “Kızıl.”dedi. Sahra gülümseyerek ona baktığında “eğer bir gün aşık olursan aşık olduğun adamın atının adı da siyah olacaktır. Buna inanıyorum.”dediğinde Bade ona baktı kızaran yanakları. Güneşin altında durmaktan yanan cildi sızlamaya başladığında sahra “eve dönelim. Bayağı oldu.”dediğinde Bade uysal bir şekilde başını salladı ama evde kopan fırtınadan haberi bile yoktu. Shah deli gibi avlunun içinde bağırıyor ve etrafındakilere tehditler savuruyordu. “Sen!”dedi kapıdaki korumaya “benim iznim olmadan! Benim haberim olmadan! Onu … benim en kıymetlimi?! Herkesten sakındığımı nasıl dışarı bırakırsın sen ha? Nasıl?!”dediğinde adama yumruk attı. Öfkeden ve korkudan kaskatı kesilen bedeni Tımarzadenin “Sahra hanım ile birlikte”demesi üzerine daha da gerildi. O kızı öldürecekti. Önce kırbaçlayacak sonra da boynunu kesecekti ve ibret olsun diye köşkün kapısına asacaktı! Kimin kardeşi,kızı olduğu umurunda bile değildi! Kimse onun izni olmadan kardeşini bu evden, bu kaleden dışarı çıkartamazdı! Kuralları vardı ve herkes bu kurallara uyardı! O da uyacaktı! Eysima “Efendim?”dediğinde Shah inip kalkan göğsü ile yaşlı kadına döndü ve “Ne?”dedi. Sesi daha çok bir kükremeyi andırıyordu. Eyşima “Sahra hanım sizin atınız ile birlikte çıktı buradan!”dediğinde Shah “neyle?!”dedi. daha çok soruyu anlamamış gibi davranan Shah Eysimaya doğru bir adım atarak “Neyle?”dedi tekrardan. Yaşlı kadın yutkunarak “atı…atınızla…”dediğinde Shah’ın ağzından çıkan kelimeler bütün havayı delip geçti. Çok uzaktan olmayan nal seslerini işiten kulakları avını bekleyen avcı konumuna geçtiği sırada eysima’ya baktı ve “Bade’yi alıp odaya çıkacaksınız! Kimseyi ayağımın altında gözümün önünde görmek istemiyorum! Ve eysima eğer aynı şey bir daha olursa hepinizi ipe dizer,boncuk gibi sallandırırım!”dediğinde sesi bir seri katilinki kadar soğuk ve sakindi… Ve bu oldukça tehlikeliydi… Açık olan kapılardan gülerek içeriye giren Bade ve Sahra kendilerini beklemekte olanları gördüğünde sustular. Bade’nin neşe ile parıldayan gözleri abisinin öfkeli gözlerine sabitlendiğinde,korkarak yutkundu. Sahra,BadE’nin korkmuş olduğunu gördüğünde kaşlarını çattı ve Eysima’ya bakarak“Bade çok yoruldu. Onun dinlenmesini sağla lütfen.”diyerek uzanıp bade’nin sırtına dokundu. Bade,kuma bulanmış çarşafını evin içinde çıkardığında endişe ile dudaklarını dişlemeye başladı. Eysima “hadi odana.”dediğinde ilk defa ona itiraz etmedi. Çünkü abisi hiç bu kadar kendisine öfke ile bakmamıştı. Köşk o kadar büyüktü ki Sahra diğer çalışanların ortadan bir anda kaybolmasına aldırmadı ve umursamayan bir ifade Bade’nin atının iplerinden tutup,Shah’ın atı ile birlikte ahırlara doğru ilerlemeye başladı. Shah da peşinden kendisini yavaş adımlarla takip ettiğinde; sahra atından indi ve önce Bade’ninkini sonra da Shah’ın atını ahırına koydu. İki at da uysal bir şekilde yerlerine geçtiklerinde Shah,Sahra’nın arkasındaki yerini almıştı. Genç kız arkasında hissettiği gerilimli bedenle karşılaşmak için dirayetinin son kırıntılarını topladı ve “kıyafetlerinizi odanıza bırakmalarını söyledim. Ayrıca atınız…”demesine izin vermeden Shah Sahra’nın çenesini sıkıca kavradı ve “eğer bir daha benim haberim olmadan ve iznim olmadan,hangi sebeple olursa olsun,kimin kardeşi olursan ol,seni öldürürüm! Seni önce döver sonra kumların içine gömerim. Asarım seni! Recm ettiririm!”dediğinde içindeki öfkeyi olabildiğince dışarı kusuyordu genç adam. Sahra onu itip ellerinden kurtulmaya çalıştığında sendeleyerek sırtını ahırın kapısına vurdu ve ona bakarak “Bade’nin korunmasından çok sevgiye,her şeyden önemlisi nefes almaya ihtiyacı var!”dedi. Shah “onun ne istediğini ben biliyorum!”dediğinde Sahra “hiçbir şey bildiğin yok senin! Onu korumaya çalıştığın tehlike evde! Bade’yi burada tutarak onun kendini keşfetmesini engelliyorsun. Burada,bu evde,onca insanın içinde o kılıcı tutmak istememesinin tek sebebi özgür olmaması. Onu ata binerken gördün mü? Nasıl da mutlu! Nasıl da kendinden emin! Bade’yi özgür bırakmak zorundasın!”dediğinde Shah ona doğru bir adım attı ve “sözlerine dikkat et. Ben abin değilim!”dedi. Sahra “doğru değilsin! Ağabeylik yapacak kadar da iyi değilsin!”dediğinde Shah “seni boğarım!”dedi. Sahra “boğabilirsin!”dedi. Shah “….” Sahra gözlerini kapadığında “Bade’yi özgür bırak. Dışarı çıkar!” Shah “hayır!” Sahra “o zaman bunu ben yaparım!” Shah “sen benim az önce dediklerimi anlamadın galiba!”dediğinde Sahra “çok iyi anladım ama buna izin veremem.”dediğinde Shah “kendi bildiğini yapmaya öyle bir alışmışsın ki şu haline bak!”dedi. Sahra “ne demek bu?” Shah “Muhammed’e onun gururunu inciteceğini bildiğin halde söylediğin şeylerden bahsediyorum!”dediğinde Sahra “bunun konumuzla ilgisi ne?”dedi. Shah “abin seni yurt dışında başı boş bıraktığından buradaki geleneklere karşı çıkıyorsun!”dedi sesindeki küçümsemeyi belli ederek. Sahra’nın gözleri öfke ile kısıldığında güçlükle konuştu. “Bunu bana evli olmadığı halde bir kadınla zina yapan bir adam mı söylüyor!”dedi. Shah,Sahra’nın sesindeki kızgınlığı sezmişti. Ona bakarak “Bade’den uzak duracaksın!”dedi. Sahra “hayır. Her gün onun yanına geleceğim. Onu göreceğim. Ve sen buna engel olamayacaksın! Benimle uğraşma Melikshah Kohen! Kabusun olurum senin!”dediğinde tüm terbiye ve saygı kurallarını yerle bir etmişti Sahra. Shah ona dikkatle bakarken “senin bile farkında olmadığın bir vakit bade buradan kaçacak ve bir daha da geri gelmeyecek! Beni anladın mı? işte o zaman kendisini asıp öldüreceğin kişi sen olacaksın!”dediğinde Shah’ın gözlerinin içinde beliren keskin acıyı gördü. O anda nefesi kesilen Sahra dilinden dökülen sözlerin kılıç kadar keskin olduğunu fark etti. Shah’a doğru bir adım attığında elleri birbirine dolaştı,dudaklarını ısırarak,eliyle peçesini aşağıya indirdi ve “özür dilerim. Gerçekten… ben…” Shah “git buradan!” Sahra onun bir anda böylesine kederli bir halde bürünmesine dayanamamıştı. Yüreği sıkışıyordu genç kızın. Tekrardan özür dilediğinde Shah ona baktı ve “git dedim git!”dedi kükreyerek. Sahra elleri ile Shah’ın yüzüne dokunduğunda ikiside dondu kaldı. Zaman durmuştu sanki. Tek bir ses bile duyulmuyordu. Sahra bir anlık yaptığı bir şeyin hata olduğunu anladığında ellerini hızlıca çekmek istedi ama Shah’ın büyük ellerinden kaçamadı. Genç adam kızın bileklerinden tutup kendisine çektiğinde Sahra nefes almayı unutacak noktaya gelmişti. Shah’ın inip kalkan göğsü kendi bedenine temas ettiğinde dudaklarını araladı. Bir şeyler söylemek zorundaydı… söylemeliydi ama ne bilmiyordu… Shah’ın ellerinin arasında titreyen bedeni eğer biraz daha ona yaklaşacak olursa paramparça olacak,eriyip bitecekti… Shah’ın elleri sıcacıktı. Heyecandan buz kesen ellerine temas eden elleri cehennem kadar sıcaktı. Cehennemin ne kadar sıcak olabileceğini o an aklına getirdiğinde Shah’ın kendisine yaklaşmakta olduğunu gördü hızla… Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu şimdi… Burunları birbirine değdiğinde Shah’ın o kendisine has olan kokusunu duydu bir an… Ölüyorum sandı… Gözlerini kapadı,rüya olduğunu farz etti ve bekledi. Onun olanlara dokunması için bekledi… Ama sonra bir şey oldu… büyük kahkahalarla köşkün içine bir sürü atlı adam girdi. Shah’ın elleri bir anda ellerini bırakıp gelenlere baktığında Sahra kısa bir an şok yaşadı. Ama Shah tekrardan Sahra’ya döndüğündeyse gördüğü tek şey hızla koşan bir siluet oldu. Bu akşamı nasıl unutacaktı bilmiyordu ama bunu sonraya bırakmalıydı çünkü beklediği kişiler sonunda gelmişlerdi ve bu her şeyin başlangıcıı ve bitişi demekti…
bölüm sonu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖL ATEŞİ (ESMER SERİSİ-1)
General FictionHikayenin başlangıcı... Onları bir araya getiren bir kader vardı.