-7.BÖLÜM-
Günler hızla geçiyordu Fas'ta. Zamana inat etrafındaki insanların hepsi sözleşmiş gibi mutluluk oyunu oynuyorlardı. Ve Shah, bununla daha ne kadar başa çıkabilirdi bilemiyordu. Evine almış olduğu Monasba Altuğlu’nun akıbeti ile ne yapması gerektiğini bilmiyor ve bu durum karşısında başı ağrıyordu. Anif ve Ajmal onun serbest bırakılmasını söylüyorken,Naim ve Faisal öldürülmeli diyordu genç adama ısrarla.
Ama Shah,bu zamana kadar nedensiz bir insan öldürmemişti. Hep bir şeyler olmuştu,hep birşeylerin bedeli ödenmişti… Ama şimdi eli kana bulanmaya bu kadar yaklaşmışken bunu Bade’nin yanında nasıl yapacağını bilmiyordu.
Yatağının içine biraz daha gömüldüğünde yanında uyumakta olan kadına baktı. Raya,ona dünyevi zevkleri yaşatıyor ve sadece ama sadece bir anlığına o muhteşem mutluluğu yaşatıyordu. Sonra,çürüyen meyve misali tüm mutluluğu da acıya dönüşüp kendisini yakıyordu. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi,bir de Sahra vardı. Onu ,Monasba ile dövüşürken gördüğünde o kadar çok etkilenmişti ki; gözlerinin ona küçük bir kızmış gibi bakmamasına şaşırmıyordu. Öte yandan bunun içi kendisine kızıyordu da. Sahra,tehlikeliydi.
Sahra,onun tüm ihtiyaçlarını,bastırdığı ve yok etmek zorunda kaldığı maneviyat duygusunu ortaya çıkaracak olan tek kadındı.
Kadın!
Sahra,kendisinin miydi? Hayır,değildi. Ama uzun süredir onunla ilgili kurmuş olduğu düşlerinin arasında Sahra hep onundu. Gözlerini sıkıntı ile kapadığında kaşlarını çattı ve dua etmeye başladı. Artık eve çok uğramıyordu genç kız ama gelmemezlikde yapmıyordu. Ve onun gidip gitmeyeceğini de hala öğrenememişti. Sahra,kendisinden uzak duruyor ama Bade’ye gereken yakınlığı sağlıyordu.
İkisi de birbirlerini çok seviyordu. Ama badenin masumiyetinin yanında Sahra’nın karanlığı genç adamı korkutuyordu. Sahra,badenin yaşadıklarını yaşamıştı. Annesi öldüğünde ve babası iki ayrı kadınla evlendiğinde zor bir çocukluk geçirmişti. Khalid onu yanına alıp bakımını üstlendiğinde onun Fastaki diğer kızlar gibi olmadığını biliyordu. Gözü pekti Sahra’nın. Öleceğini de bilse bataklığın içine girmekten korkmayan bir yapısı vardı. Başkaldırışları herkes tarafından bilinir ve kendi hanesindeki arkadaşları bile ki özellikle Faisal onu kılıçta yenemediği için falakaya yatırılması gerektiğini söylüyordu.
Sahra,isyanın diğer adıydı. Öte yandan Bade’nin kendisini bulmasını sağlayan bir yol gösterici ve aynaydı da. Yüzünü ekşitip “Kahretsin!”dedi ve yataktan çıktı. Pantolonunu giydiğinde yerde durmakta olan gömleğini eline alıp aşağı indi. “Atımı hazırlayın!”dediğinde muhammed’e seslendi ve “Ben dolaşmaya çıkıyorum. Oradan Kızıl köşke geçeceğim. Burası sana emanet Muhammed.”diyerek sinirle evden çıktı. Atına bindiğinde deli gibi koşuyordu. Kaçmak istiyordu artık. Yok olmak istiyordu. Sihirli bir değnek bulmak istiyordu küçük bir çocuk gibi. Yada Alaaddin gibi bir lamba bulup hayatını baştan aşağı değiştirmek istiyordu. Gün akşama döndüğünde kum taneleri yüzüne çarpmaya başladı. Başka yerlerde kış kendisini göstermeye başlamış olmalıydı… rüzgar hafif uğultusu ile az ilerden kum fırtınasının geleceğini kulaklarına fısıldadığında genç adamın dudakları meydan okuma edasıyla kıvrıldı ve gözlerini şeytani bir şekilde kısarak ,atının dizginlerine sıkıca sarıldı.
“Hah!”diye her vuruşunda at şaha kalkıyor sahibi ile birlikte arşa çıkıyordu. Kızıl köşkün kapısı ardına kadar açılıp içeri girdiğinde Ajmal önüne geldi ve “Bunu görmelisin.”diyerek onu avluya yönlendirdi. Shah,poşusunu çıkarıp meydanın ortasında Faisal ile dövüşen Sahraya baktığında yüzündeki tüm kaslar seğirmeye başladı.
Faisal,edepsizdi. Edep kurallarını hiçe sayan bir yapısı vardı. Batılı gibi davranıyor ve yapmaması gereken hareketler yapıyordu. Sahra ile yer değiştirdiklerinde genç kızın kalçasına şaplak attığında tüm gülüşmeler anında kesilmişti. Shah,kız kardeşini izlemekte olan Khalide döndüğünde genç adamın Faisal’ı öldürmek için ayağa kalkışını izledi ama Sahra öyle hızlı davranmış ve öyle zekice davranmıştı ki,Faisal yüzü kan içinde yere yığılmıştı. Anif ve Ajmal kahkahalarla Faisal’ın yerde yatan bedenine bakarken Sahra zafer edasıyla önce kendisine sonra da Badeye bakmıştı.
Shah,içini çekerek eve girdiğinde Sahra da bade ile birlikte Badenin odasına gitmişti. Bade,yatağının üzerinde durmakta olan kılıca bakıp “neden kılıç kullanmak zorundayım?”diye sordu.
Sahra,üzerini temizlerken Bade’nin sorusu ile durdu ve “Kılıç kullanmak iyidir. Özgüvenini arttırır.”dedi.
Bade “ama kılıç keskin. Ben onu tutacak kadar güçlü değilim.”dediğinde Sahra “Her kılıcın kını onu içine alabilecek kadar esnektir. Sahipleri de öyle Bade. Sert olan bir cismin başka bir sertlikte olan cisimle eşleşmesini bekleyemezsin. Benimle çalışabileceğini biliyorsun. Kılıç kendini korumanın en iyi yoludur.”dediğinde Bade ona baktı ve “Kılıç güzel isim.”dedi.
Sahra,bazen badeyi anlayamıyordu ama onun zekasının farklı çalıştığını da biliyordu. Onun merak eden bir yapısı vardı ve en basit isimlerin bile anlamlarını deli gibi merak ediyordu. Başını sallayarak “evet,öyle.”dedi.
Bade “keşke herkesin isimleri aynı olsa”dediğinde Sahra “hayır. Bu dediğin imkansız. İsimler taşıdıkları varlıkların yansımaları gibidir. Derinlerdir. Ancak derin insanlar derin isimleri taşıyabilirler. Kılıç da buna dahil. Bir isim olarak bir insana verildiğinde o insanın da kılıç gibi olması beklenir. Aksi takdir de isim sahibinin ruhunu beğenmezse o varlık işkence görür.”dedi yüzünü buruşturarak.
Bade “Doğadaki herşeyin bir anlamı var değil mi?”
Sahra “elbette.”
Bade “peki benim aşırı korunmamın?”
Sahra “senin için zor ama abin için dayanmalısın yeni bir dünyaya gözlerini açacağın zamanlarda gelecek. Ama şimdi önünde duran hayatı yaşamalısın”diyerek alnına bir öpücük kondurdu genç kızın.
Bade “gidiyor musun?”dediğinde Sahra onun üzgün yüzüne baktı ve “yarın seni bu evden çıkarmalarını sağlayacağım.”dedi gülümseyerek.
Bade “boşuna uğraşıyorsun.”dediğinde Sahra kıkırdadı “eğer izin vermezlerse hepsini döverim.”dediğinde Bade'nin gözleri ışıldadı “sahi mi? Ama abime dokunma”dediğinde gözleri doldu. Sahra,”merak etme,ona dokunmam”diyerek yine geldiği yoldan ahırların olduğu yöne doğru yürümeye başladı. Abisinin Faisal’a ettiği küfürleri duyabiliyordu genç kız. Gülümseyerek atının başına gittiğinde bir karaltı gördü.
Gözlerini yumarak “Uzun zamandır ortalıklarda yoksun?”dedi.
Shah “Fransaya gidecek misin?”
Sahra “oldukça sinirlisin neden?”
Shah “Fransaya gidecek misin?!”
Sahra bu soruyu geçiştirmeye çalışarak “Raya sana istediğini vermiyor anlaşılan.”dediğinde Shah onu kolundan tutarak ahırların içine soktu ve duvara yaslayarak “Cevap ver!”diye tısladı.
Sahra ona bakarak “bu benim bileceğim iş.”dedi.
Shah “işin sonunda bade üzülecek ama.”dediğinde Sahra “merak etme. Gitmiş olduğumda bade sandığımdan da güçlü olacak.”diyerek Shah’tan kurtuldu ve atına binerek köşkten çıktı.
Kapıdan içeriye bağırarak giren Ahmet “Melikshah!”diye bağırdığında evdeki tüm kahkaha anında kesildi. Altı adamda evin dışında çember oluşturduklarında Ahmet nefes nefese “ Altuğlular. Sınırı geçememişler.”dedi.
Anif “Eee?”
Ahmet “Eesi? Kendilerine oyun oynandığını biliyorlar. Son hızla buraya geliyorlar. İlhan ve Osman Kohen de yanlarında.”dediğinde Shah “allah kahretsin!”dedi. faisal “Sınırı geçmelerine engel olan şey nedir?”diye sorduğunda Ahmet “bilmiyorum. Tek öğrendiğim Türkiye deki ailenin organize olarak çalıştığı. Kızın ismini verdiğimiz aile güçlü. Babaları muhtemelen onun durumunu biliyor olmalı. Ben bile denedim ama hiçbir şey öğrenemedim.”dediğinde Anif “plan elimiz de patladı.”dedi.
Shah “Adamlara söyleyin hazırlıklı olsunlar.”dedi. khalid “Sahra da burada kalsın.”dediğinde shah “o gitti.”dedi. beş adamın gözü aynı anda Shah’a çevrildiğinde derin ve korkutucu bir sessizlik oluştu. Azrek’in bağırarak gelmesi ile sessizlik bozulduğunda altı adam kıyametin başlamasına neden olan varlığı öğrendiler.
Azrek “Monasba… Kaçmış!”dediğinde Anif “nereye gitmiş olabilir ki?”dedi. shah ve khalid birbirlerine baktıklarında “Sahra…”dediler ve atların olduğu yöne doğru koşmaya başladılar…
**
Sahra,eve geldiğinde atını demirliklere bağladı ve seislere seslendi. Ses gelmemesi üzerine evin merdivenlerini çıkan genç kız evin kapısının bu saatte açık olduğunu görünce “Ayşe,ben size bu kapıyı açık bırakmayın demedim mi?”diye söylenip içeri girdiğinde tüm çalışanlarının kanlar içinde üst üste yattığını gördü.
Korkudan gözleri iri iri açılan Sahra ayak seslerini dinledi bir süre. Kısık ,aptal bir ses kendisine yaklaşmaktaydı. Tam arkasını dönecekken boğazına dayanan bıçakla olduğu yerde kalakalan Sahra,şimdi Monasba’nın elinde onun tarafından maruz kalacağı işkenceye katlanmak zorundaydı…
Monasba “Sen ve ben…”dedi dişleri ile kızın kulağını ısırarak “Biraz eğleneceğiz…”dediğinde gülmeye başladı… Onun gülümsemesine eşlik eden şey ise Sahra’nın sağ kolunu kesen bıçağın genç kızın vücudundan çığlık olarak çıkmasıydı…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖL ATEŞİ (ESMER SERİSİ-1)
General FictionHikayenin başlangıcı... Onları bir araya getiren bir kader vardı.