Sahra,gözünü açtığında büyükçe bir yatakta buldu kendisini... Ne ara buraya gelmiş ne ara burada uyumuştu hatırlamıyordu. Çöl rüzgarının kurutan havası açık olan pencereden içeri süzülürken başını usulca cama doğru çevirdi ve onu gördü. Bedenini duvara yaslamış,kollarını birbirine dolamış bir halde kendisine bakıyordu. Siyah iri gözlerinde tuhaf birşeyler vardı. Yüzünü hafif bir tebessüm edası kapladığındaysa genç kız kalbinin duracağını zannetti. Eli ile kalbini yoklayarak bulunduğu yere yeniden baktı. Dün gece olanlar birer hayal miydi diye kendisini yokladığında genç adam gelip yatağın yanı başına oturdu. Eliyle yatağa dayanıp ağırlığını verdiğinde Sahra geriye doğru düştü. Shah gülümseyerek onun bu hallerine baktığında genç kız "Gerçekmiş."dedi fısıltı ile. Shah "Gerçek olmasını gerektirmeyecek ne var?"diye söylendiğinde Sahra ona bakarak "Bilmiyorum. Yani,şey yani biz gerçeğiz değil mi? Dün olanlar..."dediğinde durdu. Shah başını yana eğerek "Ne olmuş dün?"dediğinde gülümsüyordu. Sahra'nın aklının karışık olması ve kendisine bakamıyor olması genç adamı eğlendiriyordu. Onun hakkında öğrenmesi gereken çok şey vardı ve bunların hepsini onunla birlikte yaşayarak öğrenecekti. Eliyle genç kızın beline kadar uzanan kalın siyah saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdığında inatçı bir perçem genç kızın inatla alnına yapıştı. Shah ne kadar arkaya iterse saç o kadar öne atıyordu burası benim yerim der gibi. Sahra gözlerini yukarı kaldırmış dudaklarını ısırarak Shah'ın elleri ile saçının kavga edişini izlerken birden Shah'ın gözleri ile buluştu gözleri. Genç adam saçla uğraşırken Sahra'nın gözlerini kaldırıp uğraştığı şeye bakması genç adamı durdurmuştu. Şimdi onu daha farklı bir şekilde inceleyen Shah,genç kızın dudaklarının güzelliğine bir kez daha bakıyordu. İstekle,açlıkla... İri kahverengi gözleri kendisine bakyorken boğazından aşağı inen yumru Shah'ı güldürmüştü. Ona doğru yaklaşmaya başladığında genç kıza "Kımıldama."dedi. Sahra,hipnotize olmuş gibi Shah ne derse onu yapıyorken genç adamın dudaklarını dudaklarında hissetmeye başladığında kontrolünü yitirdi. Bedeninin hakimiyetini elinden kaybettiğinde elleri ile omuzlarına tutundu genç adamın. Shah,tutku dolu bir öpücükle dudaklarını mühürlüyorken o içinden geldiği gibi davranıyordu ona. Bir eli genç adamın kaslı sırtındayken diğer eli adamın ensesinden saçlarına doğru ilerliyordu. Shah onu,büyük bir istekle öpüyorken Sahraya da bunu istetiyor ve hissettiriyordu. Genç kız yoğunlaşan duygularıyla birlikte genç adamın saçlarını çektiğinde Shah'ın genzinden bir homurtu yükseldi. Dudaklarına doğru "Beni tahrik etme."dediğinde Sahra onu duymadı. O tahrik oluyorsa o olmuyor muydu yani? Sinirlendiğini hissediyordu ve bu sefer Shah'ın saçını çektiğinde genç adam gerçekten bağırmak zorunda kalmıştı. Boynuna gömdüğü yüzünü nefes nefese verdiği soluklar arasından konuşmaya çalışrken bulduğunda kendisini başını kaldırıp hiddetle kendisine bakan küçük kadına baktı. Sahra'nın dudakları incelmiş,gözleri kısılmıştı. Bir çöl kaplanı gibi yırtıcı ve vahşi görünüyordu. Hamle yapmak için tetikte beklediğini anladığında usulca sordu Shah "Niye yaptın?"diye.
Sahra "Birinin saçlarını çekerek seni tahrik etmesine alışık olabilirsin ama ben birinin beni böyle öpmesine ve bu şekilde hissettirmesine alışık değilim. İçimden geldiği gibi davranıyorum çünkü başka ne yapmam gerek bilmiyorum."dediğinde sıkıntıyla iç geçirdi. Shah,ona uzun gelen bir süre boyunca genç kıza baktıktan sonra doğrulmuş ve "hım"demişti. Sahra ona dönerek "Bana hım deme!"diye tısladığında genç adam halinden çok memnun gözüküyordu. Sahra ayaklanarak yataktan çıktığına eliyle kapıyı gösterdi ve "Git!"dedi. Shah arkasına yaslanarak "Burası benim odam."dediğinde Sahra "tamam o zaman ben giderim."dedi. Shah'ın gülümsemesi yüzünde donup kalırken Sahra kazanmış olduğu zaferle gülümsedi. Shah,yerinde doğrularak ona kısmış olduğu gözleri ile bakarak "eğer o kapıdan adımını atacak olursan,seni döverim."dedi. Sahra "Sahi mi? Bunu nasıl yapacaksın peki?"dediğinde geri geri gitmeye başladı. Shah,başını sallayarak gülümsediğinde ayağa kalktı ve ona doğru ilerleyerek "Khalid gelir gelmez. Bu meseleyi onunla konuşacağım."dedi. Sahra "ben herhangi bir mesele değilim. eğer ben bir sorunsam..."dediğinde Shah elleri ile dudaklarının üzerine kapandı ve "Sus artık"dedi. Kendisine bile yabancı gelen bir ses tonu ile konuşuyordu Sahra ile,öyle ki Sahra onun baştan aşağı değişmesine neden oluyordu ve Shah bunu her hissettiğinde onunla daha fazla zaman geçirmek istiyordu. Boğazını temizleyerek bir adım geri gitti ve ellerini ceplerine sokarak "Kahvaltıya bekliyorum."diyerek odadan çıktı. sahra,dünkü kıyafetlerinin hala üzerinde olduğunu fark edince temiz çamaşır almak için odadan çıktı ve badenin kaldığı odaya doğru yürümeye başladı. Usulca içeri girdiğinde uyumakta olan Badenin başına gitti ve onu öperek uyandırdı. Sahra "Uyan bakalım prenses."dediğinde Bade gülümseyerek cam mavisi gözlerini açtı ve Sahraya sarılarak "günaydın"dedi. Yattığı yerden doğrulduğunda "Yaraların nasıl?"diye sordu. Sahra,yaralarının sızladığının farkındaydı ama Bade söyleyene kadar onların acısını unutmuştu. Yüzünü ekşiterek "daha iyiyim tatlım. hadi kalk elini yüzünü yıka da kahvaltıya inelim."dedi ve dolabın başına giderek kendisine uygun bir kıyafet aldı. Yarım saat sonra Badenin saçlarını balık sırtı örerek ,odadan dışarı çıktıklarında Sahra,Badenin sessiz olmasına şaşırarak "Neyin var?"diye sordu. Bade,utanarak başını önüne eğdiğinde dudaklarını ısırdı ve "Ben...şey..."dedi. Sahra "hadi tatlım."dediğinde Bade "Dün gece Anife onu öpüp öpemeyeceğimi sordum."dediğinde Sahra "bunda ne var? hep öpmüyor musun zaten?"dedi. Bade başını sallayarak "Hayır,öyle değil. buradan"dediğinde Sahra şaşkınlıkla ona baktı ve "O ne dedi?"diye sordu. BAde "içime şeytan girmiş olduğunu söylüyor."dediğinde Sahra gülsün mü ağlasın mı bilemedi. Bade dudaklarını büzmüş reddedilmenin acısını içinde yaşarken Sahra dizlerinin üzerine eğildi ve Bade'ye bakarak "Bazen bizim istediklerimiz bizim olmaz. Olduklarında ise hemen olmaz. Tatlım,teorikte Anif senin abin sayılır. Senin bu yaşta ona hayranlık beslemen normal ama öpüşmek işte bu yanlış."dediğinde Bade "biliyorum günahmış. Eysima cayır cayır yanacaksın."dediğinde gözleri dolmuştu.
Sahra başını sallayarak "Hayır,ah hayır Bade. Bunu da nereden çıkarmış haşa o Allah mı? Hem sen beni dinle. Daha küçüksün ve önüne gerçekten seveceğin,seni sevecek biri çıkacak.O zaman diyebilirsin işte bu soruyu."dediğinde Bade öylece Sahra'ya baktı ve "Sahi mi?"dedi. Sahra başını sallayarak "İnan bana burada tecrübe konuşuyor."diyerek aşağıya avluya inen merdivenlere geldiğinde kapı ardına kadar açıldı ve içeriye Ahmet girdi. Omzu boydan boya kandı. Bade,onu öyle görmenin verdiği korku ile deli gibi çığlık attığında Sahra aşağı inmek için hamle yaptı ama birden Ahmet'in arkasından içeriye doluşan adamları görünce otomatik olarak Badeye siper oldu ve var gücü ile bağırdı.
"Melikshahhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh!" Kalabalığı yarıp içeri giren bir adam ise Sahraya bakarak "Bu kadar gürültüye ne gerek var anlamadım doğrusu?"dediğinde Sahra'nın gözlerinden ateş çıkıyordu.
"Kimsin sen?!"diye tısladığında ellerini yumruk yapmıştı. Adam yarılayan yaşına rağmen genç gözüküyordu. Başını eğerek çimen yeşili gözlerini Sahra'nın arkasında ki kıza Badeye çevirdiğinde gülümsedi ve "Bu o mu?"dedi. Çok geçmeden diğerleri geldiğinde ve Shah,Sahranın önüne geçtiğinde kararan bakışlarla bakıyordu kendisine bakan adama.
Adam "Sen Melikshah olmalısın."dediğinde genç adam başını dikleştirdi. Kara gözlerinden hiddet ve ölüm okunuyordu.
"Sen kimsin?"diye tısladığındaysa adam gülümseyerek sırtını dikleştirdi ve ona doğru bir adım atarak "Ben Volga! Volga Pehlivan..."diyerek gözlerinin içine baktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖL ATEŞİ (ESMER SERİSİ-1)
Narrativa generaleHikayenin başlangıcı... Onları bir araya getiren bir kader vardı.