Anif ,Badeyi Ecelin sırtına bindirmeden önce Bade ona baktı ve "Beni gönderme ne olur. Çok korkuyorum."dedi. Genç adam hıçkırarak ağladığında "Çok üzgünüm. Onu koruyamadığım için. sizi koruyamadığım için prenses."dediğinde başını eğdi ceza almayı bekleyen çocuklar gibi. Bade ona sarılarak "Beni bırakmayın lütfen."diye inledi acı ile. Anif ,onu belinden tutarak Ecel'in sırtına bindirdiğinde "seni almaya geleceğiz Bade. Senin hep yanındayız. Ama bugün burada olanları unut olur mu? Bir abin hiç olmadı senin! Beni hiç tanımadın! unut burada olanları bade! Kapat yüreğini! Çık buradan!"dediğinde kızın küçük ellerinden öptü ve atın kalçasına vurarak onların uzaklaşmasını izledi.
"Ecel.."diye fısıldadı ... "Ona iyi bak..." dedi ve arkasını dönerek eve geri döndü. Bade kızgın güneşin altında sızlayan yaralarının acısına daha fazla dayanamıyordu. Atının yelelerini bırakarak toprağa düştüğünde usulca doğruldu ve az ilerisindeki evine baktı. Daha birkaç saat öncesine kadar gülüp oynadığı evine... Gözlerini kapadı... abisi... Sahra... Ajmal... Faisal... Khalid... Naim... Ahmet... Azrek... Anif... Hıçkırarak gözlerini açtığında evinden yükselen dumanları gördü. Bugün kızıl köşk hepsi için cehenneme dönmüştü. Tüm ailesi gözlerinin önünde teker teker katledilmişti. Ecel şaha kalkıp nallarını gösterdiğinde bade elleri ile yüzünü kapadı ve hıçkırarak ağlamaya başladı.
Ellerini gökyüzüne kaldırdığında Ecel'e bakarak "Öldür beni."dedi. At sanki onun acısını almak istermiş gibi onunla birlikte bağırarak defalarca şaha kalktığında sonunda dizlerini kırarak Badenin yanında diz çöktü ve yanağını kızın yüzüne uzattı. Bade onun sıcaklığını hissettiğinde "Abi.."diye fısıldadı.. Uzaktan çok uzaktan gelen bir ses "Ben buradayım abicim."derken Bade gözyaşları içinde gülümsedi ve daha çok sokuldu Ecelin varlığına. Gözyaşları sel misali hızla akarken Bade artık kendisi için geri dönülmez bir yola giriyordu. Sessizliğinin içine gömülüyor ve bir daha asla ama asla konuşamayacağı o girdapın içine kendini hapsediyordu...
"Unut Bade! Çık Buradan..."
Sessiz adımlarla ilerliyordu takım elbiseli adamlar... Daha bir sene önce adım attıkları bu şahane ev şimdi bir mezar yerini andırıyordu adeta. Ayaklarına yapışan kan gölleri ve havaya yayılan leş kokuları midelerini bulandırmaya yetiyordu. Siyah saçlı kadın iri mavi gözlerini kısarak "Aramaya devam edin!"diye etrafındaki adamlara emirler verdiğinde kapıdan içeri giren yaşlı adam ağlamak üzereydi.
Hastalığının getirdiği sonuçlar yüzünden güçsüz düşen bedenine inat onlara yetişebileceğini ümit etmişti... Adamlarından birkaçı kucaklarında aradıkları ile geldiklerinde önüne yatırdılar boylu boyunca..."Faisal..." diye fısıldadı genç adamın beyaz yüzünü severek... Sonra diğerine döndü ve "Ajmal..."dedi... Biraz ileri gittiğinde melek gibi uyuyan kadına baktı ve başında eğilerek "Sahra..."dedi.
Engelleyemiyordu kendisini... Gözlerinden akan yaşlar o kadar kuvvetliydi ki karşısında cansız bedenleri ile yatmakta olan bu üç insan evlatlarına bakarken onlara yapılanlara tahammül edemiyordu. Paramparça edilmişti bedenleri... Elleri ile yüzünü sıvazladığında evin kapısından "Volga Bey?"diye seslenen kadını duydu ve başını kaldırıp ona baktı. Genç kadın "Bunu görmelisiniz efendim."dediğinde Volga ayağa kalktı ve içeriye girmeden önce adamlarına bakarak "Shah'ın adamlarını ayrı bir köşeye koyun. Hak ettikleri gibi gömülecekler."dedi. Adamlarından İsraf "Peki ya diğerleri?"diye sorduğunda Volga Pehlivan ağlamaktan kızaran gözlerini adamına çevirdi ve tıslayarak "Hepsini yakın ve küllerini sahiplerine ulaştırın!Kiminle uğraştıklarını anlasınlar!"diyerek içeri girdiğinde kendisini bekleyen kadına baktı ve "Ne oldu?"diye sordu. Genç kadın eliyle merdivenin başında yatmakta olan adamı gösterdiğinde Volga hemen oraya doğru koştu ve "Naim!"diye inledi. Genç adam gözleri açık bir şekilde öylece yatıyordu. Volga "diğerlerinin yanına alın."diyerek merdivenleri çıkmaya başladı ve çok geçmeden Khalid'i gördü. "Evlat?"diyerek ona uzandığında genç adamdan tek bir kıpırdama dahi çıkmadı.
Genç kadın yanında eğilerek nabzına baktığında "Nabız yok."dediğinde Volga Pehlivan ağlamaya başladı. "Çok geç kaldık Afra. Çok geç kaldık."diyerek yürümeye başladı ve karanlık odadaki seslere doğru koştu. Shah'ın cansız bedeninin başında kanlar içinde yatan Anif'i gördüğünde sevinsin mi ağlasın mı bilemedi. Genç adam şoka girmiş bir halde duvara bakarak "Hepsini öldürdüm dostum. Tek tek..."diyor ve kanlı bir şekilde öksürüyordu. Tam karnında büyük bir demir parçası vardı.
"Shah.."diye inledi ve "Badeyi kurtardık dostum."dediğinde Volga Pehlivan "Anif?"dedi. Anif onu duymayarak başını geriye attığında Volga yeniden "Anif?!"dedi. Genç adamın gözleri girdiği boşluktan kurtulduğunda Volga'ya odaklandı ve ardındaki kadına bakarak "Cennette miyim?"diye sordu. Afra,sesini çıkarmadan gülümsediğinde Anif ,Volgaya baktı ve "Hepsini öldürdüm."dedi. Sonra ağlamaya başladı.Volga "Seni kurtaracağız."dediğinde Anif "Badeyi bul."dedi. Volga "Nerede?"dediğinde Anif "Bilmiyorum."dedi. Gözleri yavaş yavaş kapandığında "Anne..."diye fısıldadı... Ve Volgaya bakarak "Osman Kohen'in işini bitirdiğini görmek istiyorum."dedi ve sesi kesildi. Volga "Anif!"diye bağırarak onu sarstığında genç adamdan ne soluk ne de bir kalp atışı alabildi. Soğumaya yüz tutan bedeni ile öylece uyuyan Anif'e bakarak ağladı... Shah'ın elini tuttuğunda "Çok özür dilerim.."diyerek yere çöktü.
Afra,"Efendim?"diyerek Volga Pehlivan'a doğru hamle yaptığında yaşlı adam sağ elini kaldırdı ve "Bana o adamları bulun Afra! Hepsini bugün burada bu işe karışan herkesi bulun!"dedi ve ayağa kalktı. Afra,ölü bedenlere bakarak "Peki ya onlar?"diye sorduğunda Volga "Onlar buraya gömülecek! Ait oldukları yere.."dedi ve dışarı çıktı.
Aşağıya indiğinde adamlarına bakarak "Kızıl köşkü temizleyeceksiniz! Sahibi geri döndüğünde burası onun için hazır olda bekleyecek!"dediğinde İsraf "Sahibi mi? Biri daha mı var?"dedi. Volga Pehlivan öyle bir gülümsedi ki sanki gökyüzünde bir yıldız kayar gibi oldu ve adamlarına bakarak "Biri daha var. Ve o biri zamanı geldiğinde buraya geri dönecek."dedi ve adamlarından aldığı çakmağı çakarak üst üste yığılan ölü bedenlerin üzerine attı.
**
Genç kız daha ne kadar ilerleyebileceklerini bilmiyordu. Tepesinde beliren güneş açıkta olan yaralarını kavururken,dudakları susuzluktan çatlamış ve kanayarak kabuk tutmuştu. Atının dinlenmeye ve suya ihtiyacı vardı. Ve ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Atının dizginlerini bırakarak kumların içine düştüğünde atı deli gibi bağırmaya başladı. Kumların arasından çıkan çöl akrepleri kızın vücudunda dolaşmaya başladığında Ecel deli gibi naralar atıyordu şaha kalkarak. Bade ise gözlerini gökyüzüne açmış boş gözlerle gökyüzüne bakıyordu. "Unut bizi! Bir abin yok!"cümlesi sürekli aklında dolanıp duruyor ve düşüncelerini ikiye bölüyordu. Sıcak havadan ve susuzluktan ve aldığı darbelerden canı o kadar çok yanıyordu ki delirmek üzereydi. "Abi.."diye fısıldadığında gözlerini kapadı acı ile.
Akreplerin her bir ısırığı kıza çığlık attırırken zehir tüm vücuduna yayılmış bir halde onu kıvrandırıyordu. Bileğine doladığı bezi güçlükle çıkararak bileğindeki ince bilekliğe baktı ve gülümsedi. "Anahtar..."dediğinde kolyeyi bileğine doladığını hatırladı güçlükle... Kesik kesik inleyerek ağlamaya başladığında "Bu bir kerbela"dedi yüreği... Dudakları bildiği tüm duaları okumaya başladığında ölümün gelip kendisini almasını bekliyordu şimdi. Derin".. dedi dudaklarını güçlükle aralayarak... Bana ihanet ettiniz... Beni öldürdünüz... Parçalara ayırdınız... sizin yüzünüzden tutsak hayatı yaşayan ben şimdi göçebe oldum... Abimi öldürdünüz... Sahra'mı aldınız benden... Ailemi aldınız... Deli gibi gülmeye başladığında kendisine engel olamıyordu artık.Bade"ahhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh! Ahhhhhhhhhhhhhh! Bırakın beni!" akreplerin bedeninde yarattığı baskıya daha fazla dayanamıyordu artık. Canı canından gidiyordu. açık olan yaraları tekrardan kanamaya başladığında toprak ıslanmaya başladı. Kendi kanında boğuluyordu şimdi.. "Abi.. Anif.. Yardım edin"diye her bağırışında vücudu gerim gerim geriliyordu. Ecel,ona inat yardım etmek ister gibi koşmaya başladığında atın gözlerinden yaşlar akıyordu. Bade dayanamazdı... Bade bu kadarına dayanamazdı... Gözleri yavaş yavaş canlılığını kaybederken "Anne.."diye mırıldandı... "Anne..." dedi yeniden ve daha fazla dayanamadı... Bıraktı kendisini çölün acımasızlığına... Güneşin öldüren ve delirten sıcaklığına...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖL ATEŞİ (ESMER SERİSİ-1)
General FictionHikayenin başlangıcı... Onları bir araya getiren bir kader vardı.