10,

58 11 20
                                    

beni seviyordu, onu seviyordum

mingi'nin bakış açısı,

"Yani, her ne kadar memleketim olsa da Pohang hiç bilmediğim bir yer. Hayatımda büyük bir dönem Gwangju'da geçti diyebilirim. Babam Pohang'a dönmek istiyordu ama işte... Şimdi de Incheon'da bir ev aldık. Sanırım hiç de dönemeyeceğiz."

"Buralıyım ama Incheon içinde böyle bir yer olduğunu bilmiyordum. Yani nasıl desem... Ben buradayken her taraf toz topraktı. Bu şekilde bir yere dönüşeceğini ummazdım. Gerçi, Kore'de böyle bir yer olabileceğini hiç ummazdım da..."

Yeosang ateşi yakmayı bırakıp başını omzuma koyduğunda rahat etmesi için omzumu hafifçe yana eğdim. Bu buluşmamızın teması benim "ipleri elime almam" olduğu için kendi koyduğum kuralı zor olsa da bozmamıştım ve her akşam pencerelerimizde yaptığımız gibi hayatlarımızdan, geleceğimizden ve birçok şeyden konuşmaya başlamıştık.

"Ee... Neden geldin peki buraya?"

"Neden geldim... güzel bir soru. Her ne kadar bir ayrılık yaşayıp gelmişim gibi görünse de aslında yorulmuştum sanırım. Seul'de herkes benden bir şeyler bekliyordu. Bilirsin, öğretmenim çalışkan olmamı, çevrem eğlenceli ve iyi biri olmamı, sevgilim de belki daha anlayışlı olmamı bekliyordu. Ve olmadığımda ise puff! diye uçup gidiyorlardı. Ben de buraya geldim. Ailemin de benden beklentileri var ama onlar en azından yanımdan uçup gitmeyecekler. Yani... gitmezler umarım."

"Sen peki? Neden buradasın?"

"Ben... Aslında seninle neredeyse aynı sebepten geldim. Kendimden bir şeyler bekledim ama hiçbirini yapamadım. Ama ne yazık ki insan kendinden puff! diye gidemiyor. Ben de çevremden kaçtım."

"Kendinden ne beklemiştin? Özel değilse tabi."

"Kendimden pek çok şey bekledim. Çok küçükken bir şarkıcı olmak istiyordum, olamadım. Sonra modacı olmak istedim, onu da olamıyorum. Keşke en baştan biri bana yapamayacağımı söyleseydi de ben de bu kadar uğraşmasaydım."

"Hayır öyle deme! Yapabilirsin. İleride emeklerinin karşılığını alacağına eminim."

"Yeosang... Ben artık başarmak da istemiyorum. Yani... ben başarsam ne olacak ki? Hayallerime baktığımda merdiven değil boşluk görüyorum. Böyle nasıl desem... Olsa da mutlu etmeyecekler, olmasa da mutlu etmeyecekler beni. Ama yine de nedense çabalıyorum. Buraya da çabalamaya devam etmek için geldim. Berbat bir his."

"Boşluk hissinden çıkmanın en iyi yolu parlamaktır! Çünkü ışık boşlukta yayılan şeydir!"

Heyecanla bağırdığında kahkahamı tutamadım. Yeosang ise bir süre duraksadıktan sonra kızaran yüzünü kapatarak oturdu.

Yeosang dışarıya havalı ve iletişimde iyi görünen biriydi ama pencereden yaptığımız konuşmalarda aslında utangaç ve kısa cevaplar veren -biraz çekingen- birisi olduğunu anlamıştım. Hislerini çok açmıyor ve çok ekstrem tepkiler vermiyordu. Şimdi böyle heyecanla konuşması ise onluk bir hareket değildi ve biraz komikti. Yine de beni asıl güldüren şey sesi olmuştu. İlkokulda fısıltıyla konuşsam bile öğretmenin yakaladığı biri olduğum için Yeosang'ın bağırmasına rağmen kısık çıkan sesi çok şirin gelmişti.

Gerçi... Yeosang'ın her şeyi bana şirin geliyordu.

"Az önce dediğimi unut. Teselli vermekte berbatım biliyorum, sadece aklıma geliverdi."

"Olsun gülmüş olduk. Çok tatlısın!"

Ellerini yüzünden çekip saçlarını düzelterek yanıma oturduğunda gülmemi hala durduramamıştım.

a lucky find ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin