22,

60 5 5
                                    

gizli bir yer

yeosang'ın bakış açısı,

Ağustos geldi. Artık pencere karşısında yatan bedenlerimiz daha çok üşüyecek ve açılmış belimizi daha serin bir rüzgar okşayacak. Okulum başlayacak, gerçeklik geri dönecek ve bir süre beni mutlu eden hayatı yeniden ben mutlu etmeye çalışacağım.

Yine de karamsarlık ve sonları peşine takıp gelen ağustos güzel. Çünkü...

"Doğum günüm! Az kalsın unutacaktım."

Mingi ile son zamanlarda neredeyse her gün yaptığımız gibi aşağı, ilçe meydanına inmiştik. Bir fark vardı, Nero da bize büyük çantasının içinden eşlik ediyordu. Kucağımda çantayla bugün kurulmuş pazarda dolaşırken buranın aslında medeniyetten o kadar da uzak olmadığını düşündüm.

"Kıyafet almak ister misin?"

"Olur. Daha doğrusu olurdu... Yanımda yeterince para getirmedim."

"Ben de... Ama bizi tanıyorlar, sorun olmaz."

Bir süre düşündükten sonra başını iki yana salladı. Ödemediği bir şeyi almayı sevmiyordu. Daha doğrusu sevmediği şey bunu "tek başına" yapmaktı. Eğer ben de kıyafet alacak olsaydım ve Mingi'yi kolundan tutup bir tezgaha götürseydim sorun etmeden alışveriş yapabilirdi. Bağımısızlığına düşkün olsa da yönlendirilmeye alışkındı. Bunu biliyordum, ben de böyleydim. Bu da Wooyoung ve Yunho gibi "yönlendiren" arkadaşlar edinmemize sebep oluyordu.

"Yarın para getirip alırız."

"Olur. Daha burada gezecek günlerimiz var."

"Seni bir yere götüreceğim."

Aniden kolumu tutup koşmaya başladığında kucağımdaki çantayı düzelterek peşinden gittim. Pazar yerinden çıkmıştık ve Nero'nun çantanın minik deliğinden uzanmış minik burnunu görebiliyordum. Bir süre koştuktan sonra vardığımız yer yeşil, çimlerle dolu bir tepeydi. Kucağımdaki çantayı yere koydum. Nero da içinden çıkıp yanımıza geldi.

"Burası senin gizli yerin mi?"

"O sadece filmlerde olmuyor mu? Ben küçükken annem beni göremeyeceği, uzak bir yere asla göndermezdi."

Gülümsedim. Benim de annem böyleydi. Bu yüzden tek "gizli yer"im yastıkların arasında kurduğum kaleler olmuştu.

"Peki neden buradayız?"

"Güneş battıktan sonra ağaçlardaki renkli fenerler yakılıyor. Görmeni istedim."

"Kimse de yok. Baş başayız."

Başını sallayıp yanıma uzandı. Ben de ona uyarak hafif nemli çimlere yattım. Toprak sertti, bir süre sonra Mingi'yi kaldırmazsam sırtı incinebilirdi. Dudaklarımı, kirpiklerimi ve saç diplerimi okşayan rüzgara yenik düşerek gözlerimi kapattım. Nero'nun tüyleri yanağımda geziyordu.

"Önceki ilişkini merak ediyorum ama bunu sormam yanlış... değil mi?"

Gözlerimi araladığımda Mingi meraklı gözlerle bana bakıyordu. Duraksadım. Seonghwa'yı mı kötüleyecektim? Memnun olmadığımız halde bir ilişkiyi sürdürmek ikimizin de hatasıydı. Elbette bunun yanı sıra yıprandığım başka şeyler de vardı. Yine de hepsi şu an önemsiz birkaç parça anıydı, arada hatırlıyordum ve derin bir nefes veriyordum.

Kimseyi kötülemeden, basitçe anlatacaktım. Anlatmaya ihtiyacım vardı. Mingi her şeyimi bilmek zorunda değildi, romantik ilişkilerde de insanların özeli olurdu. Ama ben anlatmak ve hislerimi paylaşmak istiyordum.

a lucky find ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin