13*,

72 10 3
                                    

yılbaşı özel bölüm, part bir

yeosang'ın bakış açısı,

aralık, 2019

Küçük bir çocukken yılbaşı benim için okuldaki çekilişle başlar ve hediyeler verildiğinde biterdi. Eve aldığımız çok kişilik yılbaşı oyunlarını annem ve babam uyuduğu için ablamla oynamaya çalışırdım ama onun da benim için pek vakti olmazdı. Ben de televizyonun karşısında bekler, başıma yılbaşı şapkalarından takar ve ondan geriye sayım başladığında herkesi salona çağırırdım. Yeni yıla girdikten birkaç dakika sonra ise herkes yeniden salondan giderdi. Yani, yılbaşında ne yapılacağı konusunda pek de bilgili bir çocuk sayılmazdım.

Şimdi de salondaydım ve kimse yılbaşını kutlamak için yanımda değildi.

"Son Otuz Yıl Kore Ekonomisi Üzerine Medyanın Etkisi"

Bilgisayarımın ekranına baktığımda sıkıntıyla ofladım. Evet, işte yılbaşında yapacağınız en iyi aktivite budur!

Yaklaşık iki ay kadar devamsızlık yaptığım okuluma döndüğümde bir dizi ödev ve birbiri ardına gelen hatta birbiri üstüne binen derslerle boğuşmuştum. Ve aralık ayında biten eğitim yılımı kendime biraz daha işkence etmek için üniversitede kalarak taçlandırmaya karar vermiştim. Nedeni belliydi, dışarıda bir iş bulmak benim için zor olacaktı. Bu yüzden oturup düzgünce çalışarak üniversiteye girmeli ve keyfime bakmalıydım.

Diğer yandan, bu durumumun keyifle hiçbir alakası yoktu. İktisattan nefret eden ben, bu son ay içinde yaklaşık yirmi tane iktisat kitabı incelemiştim. Yorucu ve yıpratıcıydı. Üniversitede görevli olup ders anlatamayanlara kızmamam gerektiğini anladım. Bu yolu geçtikten sonra kimseyle iktisat hakkında konuşmak istemeyecektim.

Mingi de benimle aynı durumdaydı. Sanırım aramızdaki tek fark onun nispeten daha eğlenceli bir bölüm okumasıydı. Ah, bir de o üniversitede kalmayacaktı. Hatta okul öncesinde bile çalışmayıp moda şirketlerine girmek gibi bir hedefi vardı. Bu bana bazen boş biriymişim gibi hissettiriyordu. Bilirsiniz, hayalim olmadan sadece orta halli bir hayat yaşamak için çabalıyordum.

Gözlerimi bilgisayardan koltuğun önündeki sehpaya çevirdiğimde gülümsedim. Kırmızı bir çerçeve içinde Mingi'nin staj yaptığı yerlerden birinde bir çocuğun çizdiği resim duruyordu. Mingi, ben ve Nero'dan oluşan minik bir aile tablosuydu. Ne yazık ki Nero komşularımızın kedisiyle oynamaya gitmişti ve Mingi de yanıma gelemeyecek kadar yorgun olmalıydı.

Yeni bir şey değildi. Yılbaşını yalnız geçirmeye alışıktım. Seonghwa'nın katı bir ailesi vardı ve oğullarının gay olduğundan haberleri yoktu. Bu yüzden onlarla oğullarının şirin mi şirin ev arkadaşı olarak tanışmıştım. Seonghwa da yılbaşını doğal olarak ev arkadaşıyla değil, ailesiyle geçirirdi. Belki de bu, Hong Joong ile takıldıktan sonra bana söylediği bir yalandı. Wooyoung ve San ise beraber yılbaşı geçirmek için -eğer üçüncü kişi sendromu yaşamak gibi gizli zevkleriniz yoksa- çok yanlış seçimdi.

Bilgisayarı bir kenara bırakıp koltukta uzandığımda ellerimi köprücük kemiklerimde gezdirdim. Zayıflıyor muydum yoksa saçlarımı kesmek ve boyatmamak beni daha mı zayıf göstermişti? Kendimi incelerken kafamdan düşen sıcak su torbasıyla ofladım. Mingi'nin benim için diktiği koyu mavi ipek pijamanın ilk düğmesini açarak kapalı televizyon ekranındaki yansımamı izledim. Oraya buraya atılmış birkaç yılbaşı topu -ağaç almaya para yettirememiştim, bu toplar Nero oynasın diyeydi- atıştırmalık çöpleri ve koltukta uzanan ben. Binbir güçlükle telefonuma ulaşıp sakin bir şarkı açtığımda ise ortam hazırdı!

a lucky find ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin