18*,

85 10 10
                                    

sevgililer günü özel bölüm

şubat, 2021

yeosang'ın bakış açısı,

Mingi ile geçen iki senemde hayatım güçlü bir yükselişteydi. Mutlu olduğumuz işleri yapıyor ve çılgınlar gibi para kazanıyorduk. Bu seneki sevgililer günü için ise İspanya'ya uçacaktık ve Akdeniz'in kırmızılı ışıklarına karışmış hoş çiçek kokuları eşliğinde yemek yiyecektik.

Merhaba! İşte benim minik hayalim!

Ekranda gördüğüm "Coğrafi Keşifler ile Değişen İspanyol Ekonomisi" başlıklı, intihalin adeta içinden geçen ödevi okurken bu hayalleri kuruyordum. Kolalı kahvemin son yudumunu kafaya diktiğimde derin bir nefes aldım. Notları girmeyi sonunda bitirmiştim ve saat dörde geliyordu. Havada ise siyahla maviye karışan minik bir parlaklık gitgide tepeye uzanmıştı.

Esneyip kollarımı önümde gerdiğimde yaşaran gözlerimi silip pencereleri kapattım. Şubat, ilkbaharın kışa nazlandığı bir ay olduğu için havalar fazlasıyla soğuktu. Bu soğuk her ne kadar beni uyanık tutsa da hastalıklarımın da en birinci nedeniydi. Önüme gelen saçlarımı kulak arkasına attıktan sonra salonun köşesinde minik bir kule oluşturan kutuların yanına gittim. Vitamin takviyelerinden birini rutin hareketlerle aldıktan sonra gözlerim köşedeki kutulardan birine kaydı.

Passiflora şişesini kutudan çıkardıktan sonra hafifçe salladım. Azalmıştı, yenisini almak gerekir miydi? İnternetteki yorumlarda hafif bir şey olduğu yazsa da birkaç ay önce içmeye başladığı bu şurup Mingi için bir plasebo etkisi yaratıyor olmalıydı. En azından rahatça uyuyabiliyordu, bu yeterliydi. Doktora gitmeyi bir şekilde ertelemekle doğru mu yapıyorduk?

Gözlerim tekrar vitaminlere gittiğinde derin bir nefes verdim. Yoruluyordum. Gerek psikolojik gerek başka açılardan yorgundum. Bu yorgunluk karşısında hayatımda tek bir adım bile atamamış olmam bir yanda dursun, ne için yorulduğumu ve neye çabaladığımı bile bilmiyordum.

Bilgisayardaki ödevleri ve not sistemini kapattıktan sonra yeleğimi çıkarıp sandalyeme astım. Okurken üniversitede çalışmak gibi bir düşüncem olmamıştı ama okulu bitirdikten sonra hem annemin "Özelde çalışma, harcarlar seni." lafıyla hem de pandemi nedeniyle üniversiteye alımın oldukça kolay olmasıyla kendimi bu işte buluvermiştim. Gerçi diğer akademisyenler ve sistem de beni özel sektörü aratmadan harcıyordu.

Bu yoğunluğumun arasında güzel şeyler de oluyordu elbette. Mingi ile birkaç ay önce beraber yaşama kararı almıştık. Bu konuda başta ne kadar itirazı olsa da daha sonradan kabul etmişti. Sabah kalkıyor, birkaç tasarım yapıyor ve yeniden uyuyordu. Arada birkaç işe girmeye çalışsa da bu işlerde mutsuz olduğunu bildiğimden onu elimden geldiği kadar engellemeye çalışıyordum. Hayalindeki gibi tasarımlarını yapmalı ve bu alanda gitmeliydi.

Daha önceden pek hayalim olmasa da şu anki tek hayalim Mingi'nin hedefine kavuşmasıydı.

Ama hayat bir peri masalı olmaktan uzaktı. Mingi tasarımını nereye gönderirse göndersin bir geri dönüş alamıyor ve hangi kapıyı çalarsa çalsın iş bulamıyordu. Bunun iki ana nedeni vardı. Biri, Mingi'nin alanla ilgisiz bir diplomasının olmasıydı, diğeri ise şirkettekilerin şirkete Mingi yerine akrabalarını ve tanıdıklarını doldurmalarıydı. Bu iki neden dururken kimse tasarıma, elbiselerin kalitesine bakmıyordu.

Mingi ise yavaş yavaş yetersizlik ve boşluk hissine sürükleniyordu. Bunu görüyordum ama ne kadar çabalasam da bir şey yapamıyordum. Bu şurupları her ne kadar uyumak için aldığını söylese de bir kaçış yolu ya da bir rahatlama hissi aradığının farkındaydım. Ve farkındalık hissi bir şey yapılamadığı zamanlarda insanı çıldırtırdı.

a lucky find ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin