seul'de ne olacak?
yeosang'ın bakış açısı,
Bir insanın odası, kişiliği hakkında çok bilgi verirmiş.
Eğer bu doğruysa benim hakkımda büyük ihtimalle hiçbir şey öğrenemezdiniz. Çünkü buradaki odamda bir yatak, masa ve her şeyi sıkış tepiş koyduğum dolap haricinde bir şey yoktu. Kendi evimdeki oda ise tamamen düzenli ve içinden deterjan şelalesi akmış kadar temizdi. Benden çok eski sevgilimi yansıtan bir odaydı.
Ama Mingi'nin odasının her yanı sahibini belirtir gibiydi. Kocaman, içinde romanlar ve mangalar bulunan, anime figürleriyle süslenmiş kitaplık, masaya dağılmış birkaç moda dergisi, toplanmamış uzun ve geniş bir yatak ve duvarlardaki çıkartmalarla ; en çok da bunların göz yormayan bir şekilde birleştirilmiş olmasıyla, bu oda kesinlikle Mingi'yi yansıtıyordu.
Kulübedeki bol konuşmalı ve sevgi dolu günümüzün sabahında Mingi'nin "Ev boş, duş almak için bize gidelim." sözüne uyarak buraya gelmiştim ve şimdi de üstümdeki çiçek işlemeli misafir bornozuyla dağınık yatakta bağdaş kurmuş oturuyordum.
Bir ihtimal zihninin bir köşesinde neden duşa beraber girmediğimiz sorusu olanlar için minik bir açıklama yapayım.
Duş minicikti. Benim bile zorlukla sığdığım yere Mingi'nin nasıl girdiği hakkında pek bir fikrim yoktu. Dip dibe olmak ise -bir de eğer duştaysanız- korkunç bir şey haline gelebiliyordu. Saçınızı şampuanlarken kollarınız çarpmasın diye birbirinizi bekliyordunuz ve sabunlu zeminde normal bile duramıyordunuz. Eh, doğru bir karar verdiğimi düşünüyordum.
Ama canımı sıkan bir şey vardı.
Mingi'nin başucu kitabı ve o kitabın konusunu gördüğümde gözlerim sanki güzel bir düşten uyanmış gibi açıldı. Bir kadın ve bir erkeğin oldukça romantik ve biraz da dramatik aşk hikayesinin anlatıldığı roman bizim ilişkimizle karşılaştığında bir peri masalı gibi kalıyordu. Bir gün bu yasaksız yerden ayrılıp tabularla örtülü Seul'e döndüğümüzde Mingi hala beni sevmeye devam edecek miydi? Üstümüze dikilen rahatsız edici bakışları fark ettiğinde benden uzaklaşır mıydı? Kendine bu kitaptaki gibi bir hikaye bulmak ister miydi?
Hayır, Seul kesinlikle burası gibi olmayacaktı. Ben dedikodulara ve arkamda dolanan fısıltılara alışıktım ama Mingi değildi. Belki de bu yaşa kadar bu kitaptaki gibi parlak bir aşk yaşayacağı birini bulmak için beklemişti ama ben hayatının tam orta yerine dalmıştım.
"Geldim!"
Mingi'nin neşeli sesini duyduğumda kitabı aldığım yere koyarak yatakta yer açtım. Beline sardığı havluyu düzeltip yanıma oturduğunda gülümsedim. Genelde havluyu bu şekilde sarmadığını, bornoz giydiğini biliyordum. Sesini de benimle konuşurken daha havalı hale getirdiğini fark etmiştim. Beni etkilemeye çalışıyordu ve bundan memnundum. Yine de bu, onunla uğraşmayacağım anlamına gelmezdi.
"Normalde havluyu böyle sarmıyordun sanki."
"Evet. Normalde bornoz giyerim ama yepyeni bornozumu başkasına vermek zorunda kaldım. O yüzden bununla idare ediyorum."
"Kime?"
Bir süre duraksadıktan sonra aydınlanmış bir şekilde başımı salladım ve güldüm.
"Bana verdin, doğru."
Belime sarıldığında kollarımı nazikçe omuzlarına yerleştirdim. Yeni yıkandığımız için etrafımızı saran şampuan kokusu mayıştırıyordu. -Birbirimize sarılı halde yatağa uzandığımızda kollarımı daha sıkı sarıp iyice boynuna sokuldum.