Her bir yanı titriyordu Han Jisung'un. Sebebi ise tamamen sinirdendi ve bu durum kendisine zarar verse de umursamıyordu.
"Kanatlarındaki tüyleri tek tek yolmadığıma dua et Hyunjin." Öfkeden kızarmış yanaklarını tatlı bulmuştu Hyunjin ancak bunu söylemenin ne yeri ne de zamanıydı. Öyle bir enerji yayıyordu ki baş meleği, ağzını açabilecek cesareti bile yoktu.
Çıplak göğsüne sarılmış sargı bezinin kenarlarındaki ipçiklerle oynuyor, kafasını kaldırmıyordu. Jisung yer yer açılmış yaralarına pansuman yapmıştı. Hyunjin o kısımlarda baygın olduğundan pek hatırlamasa da emindi kendisine yardım ettiğinden. Kısa sürede kendine gelmiş olsa da hemen sonrasında azarlanmaya başladığından uyanmamayı bile dilemişti.
Jisung, sırtını yatak başlığına yaslanmış meleğin sağ dizini de sardıktan sonra malzemeleri toplayıp geniş kitaplığının bir köşesine kaldırdı. Neden böyle bir kutusu vardı diye düşünmekten kendini alamamıştı Hyunjin. O bir baş melekti, istese birkaç dua ve dilekle halledebilirdi tüm bu yaraları.
"O boynuzlu yaratık beynini yıkıyor senin." Hyunjin'in gözleri anlık olarak kırmızıya dönüp eski haline gelmişti. Eşleştiği kişi hakkında kötü konuşulması içgüdüsel olarak sinirlendiriyordu güzel meleği "Benliğini söküp almaya çalışıyor Hyunjin ve sen buna izin veriyorsun!"
Kolundan tuttuğu gibi tüm hırsıyla çekip almıştı Chan'ın kollarından. Öyle ki şeytan, oturduğu koltuğa sertçe doğru savrulmuş, ne olduğunu anlayamadan gözlerine perde inmişti. Hyunjin burnundan sızan mor sıvıyı elinin tersiyle silerken Han Jisung onu götürmeden önce gördüğü son şey Chan'ın göz kürelerinin tamamen siyah olduğuydu. İlk defa gördüğü bu garip olay karşısında şaşırıp kalırken kendisini ahşap yoğunluklu odada buldu.
Hemen sonrasında dizlerinin üzerine çökmüş ve bilincini yitirmişti. Saçlarındaki kırmızı tutamların yoğunluğundan bihaber olsa da Jisung gayet farkındaydı ve öfkesine tuz biber olmuştu.
"Ondan uzak durman gereken yerde gidip inatla yapışıyorsun! HYUNJİN SEN BİR MELEKSİN KENDİNE GEL ARTIK! BU DELİ SAÇMASI OYUNLARA GELMEYECEK KADAR ZEKİ BİR MELEKSİN HEM DE!" Kafasını tavana dikerek seslice ofladı "Aklım almıyor..."
"Belki de o kadar zeki değilimdir." Daha çok kendi kendine mırıldandığı bu sözcükleri elbette duymuştu Han Jisung. Hâlâ sargının kenarıyla oynayan meleğine yaklaşıp yatağın kenarına oturdu.
"Hayır Hyunjin, kendinin farkında değilsin.." Parmak uçlarıyla çenesine uzandı ve hafifçe yukarı ittirdi "Sen oldukça zeki ve güçlü bir meleksin."
"Tch." Alay dolu gülüşünün ardından başını sağa çevirip çenesindeki parmaklardan kurtuldu "Beni bu kadar iyi tanıdığınızı nereden biliyorsunuz? Sürekli övgü şeyler söyleyip dursanız da ben ortada böyle bir şey göremiyorum."
Jisung birden konulan saygı bariyerine afallamadan edememişti. Aslında Hyunjin, gözetmesi gereken diğer meleklerden çok daha farklı bir bağ ile bağlıydı Jisung'a "Hyun-"
"Lütfen. Sorularımın hiçbirini cevaplamayan şeyler söyleyecekseniz nefesinizi tüketmeyin. Ben artık belirsizliklerden yoruldum. Oradan bakılınca bu hallere düşmeye bayılıyor gibi mi duruyorum?" Yüzüne dökülen perçemlere hızla kulaklarının arkasına verdi "Kusuruma bakmayın ancak sizin boynuzlu yaratık dediğiniz o varlık bana herkesten daha net konuşuyor."
Dişlerini sıkan baş meleğin çenesi de ruhu da acımıştı "Bir şeyleri bilmiyorsan bilmemen gerektiğindendir." Derinden gelen sesinin ardından kalkıp çalışma masasına geçti ve dünyasını açtı "Seni korumak için attığım her adımı belki de bin kez planlıyorum Hyunjin. Bu yolda bana köstek olmayı bırakırsan ikimiz için de sağlıklı olacak." Hologram dünyayı parmak uçlarıyla çevirip bir noktada durdu "Mesela şu an o palyaço kılıklıyı zihninden kovmakla başlayabilirsin."
Hyunjin kafasını kaldırıp baş meleğine baktı. Chan'ın kendisiyle konuştuğunu nasıl bilebildiğini sorgulamayacaktı. Han Jisung tahmin ettiğinden de fazla şey yapabiliyordu. Bir baş melekten daha fazla...
Dünyasında odaklandığı noktayı yaklaştırarak birkaç cümle mırıldandı. Bir kısmı Hyunjin'e tanıdık gelmişti, sanırsa yakın zamanda öğrenmişti bu dua benzeri mırıltıyı.
"Zamanı geldikçe her şeyi anlatacağım Hyunjin. Benim dışımda hiçbir şeye güvenmemelisin anladın mı?" Noktadan uzaklaşarak sandalyesine yerleşti "Bu garip, gizemli tavırlardan ben de hoşlanmıyorum ama yapabileceğimin en iyisi bu."
"O zaman size güvenmem için bana bir şey söyleyin." Jisung kaşlarını çatarak yaslandı ahşap sandalyeye "Madem yalnızca size güvenmemi istiyorsunuz, bana tutunacak bir dal verin ben de size inanayım."
Baş melek bakışlarını gezdirdi odasında. Haklıydı, öylece etrafındakilere kulak asmayıp kendisine tamamen bağlı kalmasını bekleyemezdi. Bir şeyler vermeliydi ki bir şeyler alabilsindi.
"Ebeveynlerini hatırlıyor musun Hyunjin?"
"Evet neden hatırlamayayım? Küçüklüğümden beri beni büyüten-"
"Bir kişi vardı değil mi?" Hafif bir gülümseyişle sorduğu soru üzerine gözlerini kırpıştırdı güzel melek "Yalnızca bir ebeveynin vardı Hyunjin."
"Evet ama-" Kaşlarını çatıp önüne döndü. Sahiden bir ebeveynini hatırlıyordu. Şakaklarını ovuşturarak zorladı hatırlamak için. Bu nasıl olabilirdi? Sanki Jisung bunu söylemeden hemen önce tüm aile anıları yerini tek ebeveynli bir çocukluk hayatına bırakmıştı "B-bu nasıl olabilir?"
"Bu yalnızca zihnindeki küçük bir perdeydi Hyunjin ve yaptığım ise burayı hafifçe aralamak." Gülümseyen baş meleğine kaldırdı yeniden bakışlarını "Devamını öğrenebileceğin tek kişi benim."
"Çok daha öncesinde tanışıyoruz değil mi?"
Başını salladığı ve dünyasına geri döndü "Gördün mü, sana zeki olduğunu söylemiştim. Umarım bu zekanı güvenmen gereken kişileri seçerken de kullanabilirsin."
----
Merhabalar~
Nispeten kısa ama olaylara bodoslama daldığımız kısımlara geçtiğimiz bir bölüm oldu AY HEYECANLANDIM OKEJGORLKGF
Buraya tahminlerinizi alalım sizce Jisung tehlikeli biri mi? Siz olsaydınız Chan'a mı Jisung'a güvenirdiniz?
En güzel anılar sizin olsun✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sinner | Hyunchan
फैनफिक्शनBir şeytan olan Chan'a ne bir insan ne de bir melek karşı koyabilirdi. -- *Uyarısız Yetişkin İçerik* -slow update-