"Bana açıklama yapman karşılığında saçlarımı kesebileceğini söylemiştim ama henüz tek bir sözcük bile duymadım?" Hyunjin kaşlarının hizasındaki makasa çıkardı bakışlarını. Böylesine insan yapımı bir aleti niye kullandığını sorgulamıyordu bile. Han'ın aklına yıldırım gibi düşen bu düşünceyi kabul etmesinin tek sebebi açıklığa kavuşmasını istediği şeylerin olmasıydı ve cevaplarının da baş melekte olduğunu adı gibi biliyordu.
Dilini dışarı çıkarıp yaptığı işe odaklanan Jisung ise söylediklerini pek duymuş gibi değildi. Bir an önce kurtulması gereken kırmızı saç uçları vardı çünkü "Hı hım.."
"Changbin çok güzel bir melek değil mi?" Başını yavaşça aşağı yukarı sallayan baş melekle sırıttı Hyunjin. Biraz eğlenmenin kimseye zararı yoktu "Üstelik henüz biriyle de eşleşmemiş." Aklına bir fikir gelmiş gibi gözlerini heyecanla açtı "Hey neden ona teklif etmiyorsun. Genelde büyük süs havuzunun kenarında oturuyor, konuşsana onunla?"
"Hyunjin kımıldama, yamuk keseceğim şimdi."
"Peki konuşacak mısın?"
"Evet Hyunjin konuşacağım bekle biraz."
"Sahi mi!?" Beklenti dolu bakışları Jisung'a anlamsız gelmişti.
"Bir dakika ne?" Hyunjin'in kıkırtısı kulağına ulaştı. Bu melek cidden sınırlarında dolanıyordu "Durumu anlatmak için seninle konuşacağım biricik meleğim, eşleşmek için birileriyle konuşmayacağım. Şimdi cinsel hayatım hakkındaki önerilerin bittiyse.." Elindeki makası sallayarak gözlerini belertti. Hyunjin ağzına hayali bir fermuar çekerek Jisung'un işini bitirmesini bekledi.
Uzaklaşıp meleğinin etrafında dönerek kestiği saçlara göz attı. Birkaç minik tutamı düzeltip makası bir anda gözden kaybetti. Hyunjin'in kalkmasına fırsat vermeden hemen karşısına oturarak dudaklarını ıslattı "Bak Hyunjin." Gözleri odanın her yerinde geziyordu. Anlatması gereken tonlarca şey varken nereden başlayacağını bir türlü kestiremiyordu "Az önce neler gördüğünü anlatabilir misin?"
Artık kısa olan siyah tutamlarını geriye atıp huzursuzca kıpırdandı güzel melek "Cha-" Boğazını temizleyerek yerinde dikleşti "Bir vadinin ortasındaydım."
Jisung poker face olamayışı sebebiyle birçok konuda başı yanmış bir melekti. Mesela Hyunjin'in daha söylediği ilk cümlede durumun vahim olduğunu apaçık belirten bir yüz ifadesi takınmıştı.
"Ne oldu? Yanlış bir şey mi gördüm? Gördüm değil mi?!"
"Hyunjin bana ne gördüğünü tamamiyle anlatmadan bir yorumda bulunmam doğru değil. Lütfen devam et."
Baş meleğine gözlerini kırpıştırarak baktıktan sonra kafasını salladı onaylar biçimde "Dediğim gibi bir vadi vardı. Ortasında güzel bir nehir akan iki büyük dağın ortasındaydım. Başta her yer çok güzeldi ama.." Gözlerini odanın belirsiz yerlerinde gezdirdi "Bir anda sol tarafımdaki dağın tepesinden lavlar fışkırdı ve her yer alev aldı."
"Ve?" Baş melek burada bitmediğini biliyordu "Hyunjin devamında ne yaptın?"
"Biliyorsun zaten. Neden bildiğin şeyleri tekrardan soruy-"
"Hyunjin, bir daha lafımın üzerine söz söyleyip sınırlarını aşma." Oturduğu yerden kalkmıştı. Başının hemen üzerindeki haresi görünmüş, bembeyaz parlıyordu "Ben baş meleğinim, ne sorduysam cevaplamalısın. Şimdi lütfen devam et."
"Yanan tarafa adım atmaya çalıştım ama ilk adımımda inanılmaz bir acı çektim. Burnumdan olduğunu zannettiğim mor bir sıvı geldi sonrasında biri beni geri çekti ve uyandım. Hepsi bu." Kollarını göğsünde bağlayarak oturduğu sandalyesine yaslandı "Şimdi sayın baş meleğim, bunların ne anlama geldiğini söyler misiniz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sinner | Hyunchan
FanfictionBir şeytan olan Chan'a ne bir insan ne de bir melek karşı koyabilirdi. -- *Uyarısız Yetişkin İçerik* -slow update-