Karşısındaki meleğin gün geçtikçe artan kırmızı tutamlarına göz gezdirdi. Bir renk bu kadar yakışmamalıydı herhangi bir varlığa. Ayrıca nerden bulmuştu bu siyah deri pantolonu? Beyaz teni yetmiyormuş gibi bir de beyaz gömlek giyinmişti. Saten yapısı yüzünden ay ışığında yer yer parlıyordu.
Hyunjin zaten hep parlıyordu.
Chan oturduğu yerde biraz aşağı kayarak gözlerini çardağın tavanına dikti. Yalnızca birkaç gün sonra bitecek olan çiftleşme dönemi yüzünden gerek fiziksel gerekse zihinsel olan çok hassastı. Hyunjin, güzelliği bir kenara bu şekilde giyinmeye devam ederse tir tir titreyecekti sinirinden şeytan.
"Kafayı buldun değil mi?" Minho kıkırdayarak Felix'in omzuna ufak bir yumruk salladı. Kuzeniyle yazın son günlerini dışarda biraz alkolle geçiriyordu.
Tek sorun biraz alkolü geçeli birkaç alkol olmuştu.
Felix de kıkırdayarak gözlerini ovuşturdu "Hayır kendimdeyim."
"Yalancı." dedi Chan gülerek.
"Seungmin niye bana vurdu ya?" Minho dibi gelen şişesini diğer boşların yanına koydu "Kötü bir şey yapmadım ki ben. Sevmek bu kadar kötü mü?"
Felix kaşlarını çatarak söylenilenleri anlamaya çalıştı bir süre. Kulakları hafifçe uğulduyordu. Hem Minho genel olarak bu kadar derin konular hakkında soru sormazdı "Hayır hyung sadece.." Gözlerini birkaç kez sıkıca kapayıp açtı düzgün kelime seçebilmek için "Bu çok yeni bi şey."
Hyunjin gözlerini devirdi bu cevap için. En azından kalbini bir kez daha kırmamıştı kuzeninin ama bundan daha iyisini söyleyebilirdi "Küçük bir kasabada yaşıyorsunuz Felix, her türlü insana saygılı olmak buraya geç uğrar elbette."
Felix benzer bir şekilde konuşmaya başlarken Chan hiçbir şey yapmıyordu. Tek odağı Hyunjindi ve biraz daha neredeyse fısıldar gibi konuşmaya devam ederse tutup öpecekti. Şimdiye kadarki en sancılı çiftleşme dönemini geçiriyordu resmen.
"Doğduğum yere bak." Minho sinir dolu bir nefes verip "Şansımı sikeyim." diye bağırdı. Felix'in irkilmemesi neredeyse tamamen sarhoş olduğunun belirtisiydi.
Hyunjin ufak bir kıkırtı bırakarak başını Felix'in omzuna yasladı. İnsanların kafayı bulduğunda cidden komik olduklarını fark etmişti. Aslında kendini kaybedecek kadar alkol kullanmak kötüydü ancak iyiyle kötüyü karıştıralı çok uzun zaman olan Hyunjin için arada bir bu duruma gülmek normal olmuştu.
Chan içinde yükselen ve henüz ne olduğuna karar veremediği duygu yoğunluğuyla birden ayaklandı "Felix yeter yürü gidelim." Bakışları melekle anında kesiştiğinde dişlerini sıkmaktan gerilen çenesini biraz daha rahat bırakmazsa kırılacaktı.
"Ne?" Hyunjin anlam veremedi birkaç saniye.
"Gidelim dedim biraz daha burda kalırsa hastalanacak." Gözlerinden çıkan ufak kırmızı ışıltılardan sonra Felix midesinin bulamadığını hissedip yerinde doğruldu.
"Hyung benim mide pert ya, gel gidelim hadi."
Hyunjin şaşkınlığını gizleyemeden şeytana bakıyordu. Az önce şeytanlığını bir kenara mı bırakmıştı o?
"Hyunjin düşüncelerine hakim ol onu düşündüğüm falan yok." Neredeyse çizgiye dönmüş göz bebeklerini meleğe dikti "Biraz daha burda kalırsam aklımı kaybedeceğim, kendimi düşünüyorum yani." Ellerini cebine atıp yalpalayarak giden Felix'in peşine takıldı.
"Kendine yediremiyorsun bence." Aynı şekilde ellerini cebine koyup Chan'ın yanına yetişti "Ne var sanki arada ben de kötü şeyler düşünüyorum ama bir meleğim değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sinner | Hyunchan
ФанфикBir şeytan olan Chan'a ne bir insan ne de bir melek karşı koyabilirdi. -- *Uyarısız Yetişkin İçerik* -slow update-