"Buraya gel." Genç adam parlak kırmızı renkteki kadife koltuğa kendini bırakarak araladığı bacaklarından birine vurdu "Otur."
Felix aklı karışmış halde adamın işaret ettiği yere baktı. Kafayı çektiğinden olsa gerek görüşü biraz bulanık gibiydi. Yerinde kıpırdandığında normalden daha yavaş hareket ettiğini fark etmişti.
Şu an neden bu adamın kucağına oturmak için ilerlediğini bilmiyordu. Sahi bu adam kimdi böyle? Yüzünü net biçimde seçemiyordu.
"Aferin küçüğüme." Saçlarından geçen parmaklarla içi titredi çilli gencin. Oturduğu kucağa tezat olarak buz gibilerdi ve saç derisine mentol işliyor gibi hissediyordu.
Çenesinin altına yerleştirilen bu soğuk parmaklar başını hafifçe yukarı itmişti. Gözlerini aralayarak önündeki sulu boyaya benzer görüntüye baktı. Tüm duyuları tam kapasitede çalışırken görüşünün böyle olması sinirini bozmuştu.
"Çok az kaldı bebeğim." Rahatlatıcı sesi gencin kulaklarına masaj gibi geliyordu "Çok yakında birlikte olacağız."
Felix bir şeyler söylemek için dudaklarını aralasa da adam baş parmağıyla buna engel olmuştu "Şşşş." Birkaç kez parmağının altındaki dolgun kırmızılıkları okşadı "Henüz zamanı değil."
Çilli gencin kalbi ağzı atıyordu. Gözleri yukarı kaymadan önce parlayan bir çift göz görmüştü.
Yaz mevsiminin sonları geldiğinden akşamları nispeten serin oluyordu. Felix yatağında nefes nefese uyanarak kalbini tuttu. Açık penceresinin önündeki uzun tül perde odasının içine doğru uçuşuyordu.
Bu da neyin nesiydi böyle? Nasıl bir rüyaydı bu?
Fazlaca gerçekçi olmasının yanı sıra bu kadar etkilenmesi çok garipti. Doğrularak ter içinde kalmış kahverengi saçlarını geri attı. O sırada fark ettiği zonklama hissiyle gözlerini büyütüp yarısı çoktan yere sürtünen pikeyi üstünden sıyırdı. Cidden gördüğü rüyadaki erkekten etkilenip bir de üstüne büyümüş müydü?
Önündeki kabarıklık bunun tersini iddia edemeyeceğini söylüyordu. Kafasını toplamak için sağa sola salladı ve komodinindeki suya uzandı. Bir anlığına bu sahnenin aynısını yaşadığını hissetti. Uzandığı yerde durarak bardağa baktı bir süre, belki de düşerdi "Cidden deliriyorum."
Kendisine göz devirerek suyu alıp içti "Hem onun bir erkek olduğunu nerden biliyorsam." Kalan son birkaç yudumu avcuna dökerek parmaklarını saçlarından geçirmişti "Ne diye bir erkeğin kucağına çıkayım ben.."
Chan dudaklarını ıslatarak sırıtışına devam etti. Çalışma masasının üstüne yayılarak oturmuş, başını duvara yaslamıştı. İnsanının bu aciz görüntüsü çok hoşuma gidiyordu "Çok az kaldı."
Hyunjin göğsünde bağladığı kollarını göz devirerek çözdü "Eğlendin mi bari." Yatağın ucundan kalkarak Felix'in yanı başına ilerledi. Birkaç küçük kabus meleğini savuşturmuştu.
"Çok." Chan kıkırdayarak meleğin gözlerinden çıkan mavi parıltılara baktı.
Felix içindeki temizlenme arzusuna yenik düşerek banyoya gitmek için kalktı yatağından "Bu ne sikim böyle ya.. Noluyo bana?" Söylene söylene üzerindeki kıyafetlerin hepsinden kurtularak soğuk-ılık bir su ayarladı kendine. Şampuanını eline alsa da geri bırakmıştı. Önce halletmesi gereken bir şişlik vardı.
"Her seferinde işleyişte bir açık nasıl bulabiliyorsun?" Hyunjin'in hafif sinirle sorduğu bu soru şeytanı daha da keyiflendirmişti "Ona temas edememen gerek."
"Güzelim.." Hyunjin'in uzamaya başlayan saçını kulağının arkasına verdi "Ben hâlâ ona dokunamıyorum."
Güzel meleğin inanmamış bakışlarına karşılık elini kendine çekerek dar siyah pantolonunun ceplerine soktu ve açık banyo kapısından kendini rahatlatmaya çalışan Felix'e baktı. Ses çıkarmamak için az önce Chan'ın dokunduğu alt dudağını dişleri arasına almıştı "Ben bir şey hissedemiyorum, o hissediyor. Ben sadece... Nasıl desem, boşluğa dokunur gibiyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sinner | Hyunchan
FanfictionBir şeytan olan Chan'a ne bir insan ne de bir melek karşı koyabilirdi. -- *Uyarısız Yetişkin İçerik* -slow update-