*-9-*

616 97 20
                                    

Orta yaşlı kadının hıçkırık sesleri tüm koridoru turluyordu. Arada aldığı derin nefeslerine göz yaşları karışmıştı "Nasıl.." Chaeryoung annesinin sırtını sıvazlarken boş bakışlarıyla beyaz hastane zeminini izleyen abisine çevirmişti gözlerini. Bundan sonra ne olacaktı?

Felix düşüncesizce davrandığını kavrayabilecek bir durumda değildi henüz. Ellerini bacaklarının hemen yanına dayadığı ahşap hastane sandalyesinde hareketsiz şekilde oturuyordu. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki bıçağı ne ara aldığını ve adama doğru savurduğunu hatırlamıyordu. Hatta bunu yapmaya ne zaman ve nasıl karar verdiğini bile bilmiyordu.

Kasabanın, birkaç nüfuzlu ailesi sayesinde bir kasabaya göre daha büyük inşa edilen hastanesinde nispeten gürültülü adım sesleri duyuldu. Gecenin bu saatinde bomboş hastanede annesinin hıçkırıkları dışında duyduğu bu sesle bakışlarını kaldırmıştı çilli genç.

"Teyze?" Minho fısıldar gibi çıkan sesiyle kadınla boyunu eşitlemek için dizlerini kırdı "Bir şeye ihtiyacın var mı?" Kadının ağlayışı şiddetlenirken kafasını sağa sola salladı. Ancak bu reddetmekten çok yaşanan olaya karşı bir tür serzenişti.

"Nasıl yapar bunu?"

Minho teyzesinin havada kalan sorusuna yüzünü buruşturarak Chaeryoung'a baktı "Sen iyi misin?" Genç kız onaylar biçimde başını salladı.

"Onun yanına gitsen daha iyi olur."

Minho omzunun üstünden kuzenine baktı. Döner dönmez bakışları kesişmişti. Yanına ulaşıp diğer sandalyeye oturduğunda daha yakından görüdüğü yüzü o kadar solgundu ki ciddi bir hastalıktan nasibini aldığını zannedebilirdi normal şartlarda.

Kolunu tutarak dikkati kendi üzerine çekti "Felix?" Kuzeni ona bakıyordu ancak bu fiziki bakıştan başka bir şey değildi.

Çilli çocuk boş bakışlarını kuzeninin yüzünde bir miktar daha dolaştırıp kafasını büyüğünün göğsüne yatırdı. Beklenmedik bu hareket Minho'yu başta şaşırtsa da kollarını kuzeninin etrafına sarması gecikmemişti.

Chan yine bıkkınlık dolu ifadesini takınarak Felix ve Minho'nun arasından çıktı "Aman iki dakika rahat durmayın zaten." Üzerini silkeleyerek Hyunjin'in yanına ilerledi.

"Minho hakkındaki düşüncelerinden sonra böyle sarılması çok hoş." Güzel meleğin keyfi yerindeydi. Kısalmış saçlarını geriye atarak Felix'in sağ tarafında, oturduğu yerde gerindi.

Bilmem kaçıncı göz devirişini veren Chan ise bir bacağını Hyunjin'in bacağının üstünden atarak yayıldı yanına. Meleğin garip bakışları Chan'ın bacağında dolansa da bir şey dememişti. Henüz tam anlamıyla kabullendiği söylenemese de alışmaya başladığı belliydi.

"Niye bu kadar mutlusun? Bilmem farkında mısın ama babasını yaraladı." Hyunjin dudaklarını aralayarak şeytana döndü. Evet haklıydı, kendi insanı çok kötü bir şey yapmıştı "Üstelik öldürme düşüncesiyle yaptı bunu. Eğer hayati bir yerini tuttursaydı amacına ulaşabilirdi de."

Chan'ın ciddiyetle sorduğu soruya çarpık bir gülüş takındı "Ne yani, insani reflekslerin hepsini günah mı zannediyorsun?"

"Ne?" Chan doğal bir şaşkınlık belirtisiyle sesini yükselterek sormuştu. Hyunjin'in kıkırtısı ise daha garipti.

"Adamın Feliximizi ne kadar kudurttuğunu ikimiz de biliyoruz." Felix'in kolunu sarmalayıp başını yasladı "Bu sadece ani bir refleksti."

"Hyunjin sen iyi misin?" Chan kaşlarını çatarak koltuğa yasladığı bedenini doğrulttu ve meleğe döndü "Bir insanın canını almayı düşünmek bile büyük günah. Nasıl refleks olduğunu söyleyebiliyorsun, kendini kontrol etmek zorundaydı."

Sinner | HyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin