*-6-*

661 93 23
                                    

"Hyung benden daha ne kadar kaçacaksın?" Minho cevap vermeden su içmek için girdiği mutfakta sürahiyi aradı. Köşedeki damacanayı fark ettiğinde bir bardak çıkararak üstündeki pompaya bastı "Öyle yavaş basarsan su gelmez."

Felix yanına gidip hızlıca bastırarak bardağı doldurdu ancak biraz taşırmıştı "Hızlı yaparsan da böyle olur." Bakışları kesiştiğinde Minho suyunu içti "Ortasını bulamıyorsan işe karışmamalısın Felix."

"Hyung, ben özür dilerim." Kolundan tutmasaydı gidecekti Minho "Gerçekten çok üzgünüm, o gün öyle şeyler dememeliydim."

"Ayy içim kıyıldı." Chan zıplayarak mutfak adasına oturdu "Lix boş versene bu kadar peşinden koşmana gerek var mı?" Şımarık bir tutumla bacaklarını sallıyordu. Hyunjin düz bakışlarını Felix'in üzerinden çekmemesi dışında hiçbir eylemde bulunmuyordu. Chan'ın kafası birkaç gündür izlediği aynı görüntüden dolayı karışıktı.

Felix kaşlarını çatıp dudaklarını aralasa da bir şey söylemedi. Arkasını dönüp mutfak penceresinden bahçeyi izlediği süre boyunca alt dudağını kanatırcasına kemiriyordu. Eğer kafasındaki tüm sözleri söylerse Minho'yu daha fazla kırabilirdi ancak patavatsız kişiliği bir önce o cümlelerin havaya karışmasını istiyordu.

Usulca su içen Minho, çilli çocuğun verdiği bu küçük savaşın sanki farkına varmış gibi yanına gitti. Kuzeniyle arasının kötü olmasını kendisi de istemiyordu. En azından özür dilemişti, sonrasında illâki kendini affettirirdi.

"En son bana maket uçağını bitirdiğini söylemiştin, hadi göster. Bakalım böbürlendiğin kadar var mıymış?"

Felix'in yüzü aydınlandı "Olur!" Önden koşarak odasına çıktı. Arkasından annesinin ve teyzesinin yavaş olması gerektiğine dair yükselen bağırtıları kulağına ulaşmamıştı bile.

"Ne?" Chan, Felix'in odasında belirerek çoktan gelip çalışma masasına oturmuş Hyunjin'e baktı "Ne yaptın ona?"

Siyah saçlı melek bakışlarını bir an olsun insanından çekmeden omuzlarını silkti.

Chan'ın boynundaki öfke çizgileri tıpkı bir damar gibi belirginleşmişti "Bu ne? Konuşmayı bırak bakmıyorsun bile, yeni yıldırma politikan bu mu?"

Hyunjin çarpık gülüşünü bir süre odada gezdirdi. Güzel melekten yayılan enerji Chan'ın dikkatini dağıtmıştı. Neydi bu? Çiftleşme döneminin getirisi falan mı yoksa ortamı yoğunlaştıran bir çeşit büyü mü? Birçok melek ve şeytanla tanışmıştı Chan, sosyal kelebekti o. Ancak şu anda kendisine dönen bir çift mavi gözde gördüğü pırıltılara daha önce rastlamamıştı. Kafasında yankılanan meleğin sesi hipnoz olduğu gözlerinden kopmasını sağladı.

"Haklarımı değerlendiriyorum." Arkasına yaslanıp kollarını göğsünde bağladı "Senin gibi çift bağının ne demek olduğundan bir haber olan birinden de anlamasını beklemezdim zaten."

"Laf cambazlığının sırası olduğunu zannetmiyorum." Aynı şekilde o da zihninden cevap vermişti. Dışarıdan görünen tek şey bir an bile kaçırmaksızın gözlerinin içine bakmalarıydı.

"Her varlık bir diğer varlığa bağladığında onun da güçlerinin küçük bir miktar da olsa kendisine katılmasını sağlayabilir."

Chan dişlerini tüm gücüyle sıkarak karşısındaki meleğe zarar vermemek için akla karayı seçiyordu. Ne olabilirdi ki? En fazla Tanrı onu sonsuza dek sürecek acılı bir cezaya mahkum ederdi?

"Yani anlayacağın ben küçücük bir anlığına dahi olsa ona karşı kullanabileceğin çoğu olasılığı görüp buna karşı çözüm üretebiliyorum."

Sinner | HyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin