Minho, sarı perçemlerini gözlerinin önünden itelese de tekrar olduğu yere gelmişlerdi. Bulunduğu ortamın gerginliğinden olsa gerek yerdeki az desenli fayansları kafasında yeniden sıralayıp dizayn etmişti. Ufak hastane odasında uzun süredir çıt çıkmıyordu.
Seungmin ortamdaki sessizlikten ciddi anlamda rahatsızdı ancak ağzını açıp ne diyeceğini bilemez halde kapatıyordu. Minho'nun çalıştığı pastaneden yanlarına ulaşması ve Felix'i hastaneye getirmeleri neredeyse ışık hızında gerçekleşmişti.
Uzun süredir Felix'in ayak diremesi yüzünden gelemedikleri doktor iki gence bir güzel azar çekmişti. Üstelik henüz 18 yaşına gelmemiş olan çilli çocuğun hastaneye yatması için annesine ulaşmış, bir de üzerine o garip kadınla uğraşmak zorunda kalmışlardı.
"Ben kuzeniyim, neden velisi saymadılar ki?" Sessizliği sakin mırıltısıyla bölen Minho olmuştu. Sorudan ziyade bir tür söylenmeydi aslında.
"Birinci dereceden olman gerekiyor." Seungmin bakışlarını arkadaşından çekmeden yanıtlasa da kendisine dönen bakışlardan haberdardı. Uzunca bir süre olmuştu Minho ile konuşmayalı sanırsa "Teşekkür ederiz." dedi birkaç saat gibi geçen saniyelerin ardından "Geldiğin için."
Minho omuz silkti "Lafı bile olmaz. Bilseydim çok önceden götürürdüm hastaneye." Sırtını oturduğu tekli koltuğa yaslayıp biraz yayıldı. En azından odadaki trafo gerginliği azalmıştı "Gerekirse döve döve sürüklerdim." diye mırıldandı. Seungmin burnundan ufak bir nefes vererek gülmüştü bu söze. Cidden de dediği gibi döverek getireceğini biliyordu.
"Nasıl gidiyor?" Belki otuzuncu kez göz gezdirdiği odadan inanılmaz sıkılmıştı Minho.
"İyi, aynı okul falan." Seungmin ensesini kaşıdı "Gerçi bu mal yüzünden gidemedik ama olsun."
"Chaeryoung'a söyleyecek miyiz?"
Emin olmayan gözleri Minho'yu bulurken birkaç saniye kafasında tarttı "Akşam eve gidemezsek zaten öğrenmeyecek mi?" Büyük olan kafasını yavaşça onaylar biçimde salladı. İkili birbirlerine doğrulttuğu bakışlarını kesmeden öylece kaldı.
Minho, Seungmin'i sevdiğini söyleyeli çok uzun süre olmasa da ikili önceden neredeyse hiç ayrılmadığı için çok süre geçmiş gibi gelmişti. Belki Minho'ya bu arkadaşlığı bozduğu için kızabilirdiniz. O bazı geceler kendine kızıyor ve tüm sinirini odasındaki eşyalardan çıkarıyordu çünkü. Ancak günün sonunda artık başkasından hoşlanmasına ve aylarca acı çekmesine dayanamayacak hale geldiği için bitirmek zorunda hissetti bu arkadaşlığı. Bunu da saçma sapan bir kavga ile değil, onu sevdiği için yapmak istedi. Bu sayede tüm problemi Minho üstlenecek ve Seungmin kötü hissetmeyecekti.
Elbette Seungmin'in kabul etme ihtimali şıklarda bile yoktu ancak tokat atmasını da beklemiyordu sarı saçlı. O gece Felix ve Chaeryoung'a hikayeyi anlatırken yanağında Seungmin'in parmakları sayılabiliyordu.
Aklına gelen anıyla gülümsedi. Bu kadar uzak ve hayal gibi gelmesi garipti, daha üzerinden ne kadar geçmişti ki?
"Neye güldün?"
Minho omuz silkti "Hiç." Hala gülümsüyordu.
Yine ufak bir sessizlikten sonra "Senin nasıl gidiyor?" sorusu geldi Seungmin'den. Minho tam cevaplayacakken hemşire içeri girdi. Elindeki doyayı yatağın hemen ucundaki sehpaya bırakarak ayaklanıp kendisine bakan ikiliye döndü.
"Kan değerlerinde herhangi bir sorun görünmüyor. Sadece kan şekeri biraz düşük son zamanlarda beslenmesine dikkat etmesi gerekli."
"Nasıl yani başka bir şeyi yok mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sinner | Hyunchan
Fiksi PenggemarBir şeytan olan Chan'a ne bir insan ne de bir melek karşı koyabilirdi. -- *Uyarısız Yetişkin İçerik* -slow update-