Yaz sıcakları yerini akşam serinliklerinin teninizi yaladığı rüzgârlara bırakmıştı. Güneş batarken kasabanın hemen ortasındaki evinizin çardağında yakınlarınızla oturabilir ve çocukken yaptığınız aptallıkları anlatıp ağız dolusu kahkahalarla gülebilirdiniz. En azından Chaeryoung her sene yaptıkları bu yaz akşamı sohbetlerini iple çekerdi. Ancak bu akşam kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Genç kız heyecanla hazırladığı sofraya, oturduklarından beri onuncu kez göz attı. Hiç kimse yeltenip de dokunmamıştı tabaklara.
Minho parmaklarını masaya vurmaktan vazgeçip yerinde gerindi "Böyle olması gerekiyormuş." İki kuzenine de tek tek bakarak su bardağına uzandı. Devamlı düşününce hiçbir şey düzelmiyordu.
"En azından içinde kalmadı." Minho'nun önündeki boş tabağa uzanıp ortadakilerden doldurmaya başladı. Hazır konuşmaya başlamışken bu fırsatı kaçıramazdı güzel kız. Kuzeniyse yalnızca omuz silkmekle yetinmişti.
"Seungmin'in olumlu bir cevap vermeyeceği belliydi zaten." Chan Felix'in yanında, yayıldığı yerde dikleşerek gerindi. Özellikle Hyunjin görsün diye yukarı kalkan siyah gömleğinden karnını göstermişti ancak güzel meleğin radarına birkaç gündür ne yapsa giremiyordu.
"İnsan sevdiği kişiyi mutlu olacağı bir konuda her zaman desteklemeli." Hyunjin kırmızı-siyah saçlarının gözlerine düşen tutamlarını kulaklarının arkasına verdi.
Felix kuzeninin hem cinsinden hoşlandığını henüz tam olarak kabullenememiş olsa da destek olmayı eksik etmiyordu. Chaeryoung'un uzun uğraşları sonucundan Minho'nun bu şekilde mutlu olduğuna ve buna saygı duyup çok sevdikleri kuzenlerinin yanında olması gerektiğine ikna olabilmişti. Chan bu konuşma esnasında o kadar çok göz devirmişti ki bir ara Hyunjin'in bakışları uzun süre yüzünde dolanmıştı.
"Hayvan herif bari tokat atmasaydı." Felix karpuz dilimine uzanıp koca bir ısırık aldı "Şuna bak neredeyse parmaklarını sayacağım yanağında hyung." Konuşurken masaya biraz karpuz suyu sıçratmayı ihmal etmemişti.
Minho kısa bir kahkaha atarak önündekileri yemeye devam etti. İzahı olmayan şeyin mizahı olurdu ne de olsa. O an çok üzülmüş olsa da bu anıyı atlatmanın en kolay yolu dalga geçip eğlenmekti. Aslında reddedilmesi beklemediği bir şey değildi. Seungmin, hoşlandığı kızı devamlı olarak kötülemesini buna yormuştu Minho'nun. Böyle bir çıkarım yapması sarışın genci ciddi anlamda üzmüştü.
Sakin muhabbetleri saat ilerledikçe daha yüksek sesli ve kahkaha dolu bir konuşmaya dönmüştü. Hyunjin söylenilen şeylere gülüp önüne inatla düşen saçlarını itiyordu. Şeytan olansa onu izlemekle meşguldü. Çünkü Hyunjin'i kucağına oturttuğu ve Han Jisung'un onları yakalayıp güzel meleği ellerinden çekip aldığı günden beri konuşamıyordu onunla.
"Eee Jinnie senin mutlu olacağın bir kararında Jisung seni ne olursa olsun destekler miydi?"
Hyunjin hafifçe kaşlarını çatarak sinir bozucu bir sırıtış takınan şeytana döndürdü bakışlarını. Cevap vermemek konusunda kararlı olsa da aklı kurcalanmıyor değildi. Chan da bunun farkında olduğundan konuşmaya devam etti. Önünde sonunda kendisiyle konuşmaya başlayacaktı.
"Mesela ben bir şeyi çok merak etsem ve bunun peşinden gitsem Lia bana en büyük desteği veren kişilerin başında gelirdi."
Aralarındaki bağ sayesinde güzel meleğin gerginliğinin arttığını hissediyordu. Öylesine konuşur gibi görünmek için masaya doğru dönüp oturduğu yerde aşağı kaydı ve kollarını yatar gibi başının arkasında bağladı.
Kısa bir süre ikisi de masada konuşulanları dinledi. Ancak ikisinin de konudan haberleri yoktu çünkü zihinlerinde düşünüp tarttıkları şeyler farklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sinner | Hyunchan
FanfictionBir şeytan olan Chan'a ne bir insan ne de bir melek karşı koyabilirdi. -- *Uyarısız Yetişkin İçerik* -slow update-