1998. Sonbahar.
"Serkan, bu mor elbise nasıl? Yakıştı mı?"
Kadın büyük boy aynadan bir babasına, bir kendisine baktı. Son zamanlar birkaç kilo almıştı bu yüzden kendisini beğenemiyordu. Özellikle karın bölgesi onun korkulu rüyasıydı ve rüyası gerçek oluyordu.
Sesli bir şekilde oflayıp babasına döndü. Babası hâlâ gülümseyerek kızını izliyordu.
"Güzelsin işte, biliyorsun. Hoşuna gidiyor naz yapmak."
Kız tek kaşını kaldırıp babasına baktı. Normalde onunla arasında böyle samimiyet olmazdı, olunca da sevmezdi.
"Sapık flört gibi davranmayı keser misin?"
Babasının yüzündeki gülücükler yavaş yavaş solmaya başlamıştı. Kızı sayesinde dünyaya tutunmak, insanları sevmek istiyordu. Fakat olmuyordu, bu sefer de kızı izin vermiyordu. Tıpkı kendisine çekmişti.
"Spor salonuna gitmem gerek. Paracıklarını hazır etsen iyi olur."
Gülümseyip kabine doğru yöneldi. Belki de pişman olmuştu ve ortamı yumuşatmak istiyordu. Nafile, ağızdan çıkan tek bir kelime tüm her şeyi alt üst etmeye yeterdi. O tek bir kelime dünyanın kaderini bile değişirdi.
Kadın kabinden çıktıktan sonra bir iki saniye babasını süzdü. Tam karşısında oturmuştu fakat onu görmüyor gibiydi. Derin derin bir şeyler düşünüyordu.
"Hadi eve gi"
Adam sözünü bitirmeden yarıda kesilmişti.
"Gerek yok" diye ters bir şekilde karşı çıktı kız. "Yine sorun çıksın istemiyorum. Ayrıca kendine gelsen iyi edersin. Geçmişte yaşadığın şeyler yüzünden nefretini anneme kusmaya hakkın yok."
Bir şey bilmiyorsan konuşmaman gerekir. Bilgin yoksa fikrin de olmasın.
Kız babasının söylediklerine karşın ukalaca gülümsedi. Ağzını açıp bir şeyler söylemek istedi fakat yapamadı, babası onu iyi susturmuştu.
"Al şu anahtarı arabayla git."
Yine karşı çıkmak istiyordu ki bu sefer babası onu üsteledi.
"Ne diyorsam onu yap. Ben taksiyle giderim. Gerçi merak ettiğini de sanmıyorum ama neyse."
Kız nefret dolu bakışlarla babasından anahtarları alıp çıkışa doğru yöneldi. 23 yaşındaydı fakat hâlâ ehliyeti yoktu. Nedendir bilinmez, yoktu işte. Pek de dert etmiyordu. Neye güvendiği de belli değildi.
Arabaya atlayıp babasının uzaklaşmasını izledi. "Keşke senden kurtulmanın bir yolu olsa çabucak"dedi dişlerinin arasından. Bunu söylemeye hakkı yoktu hem de hiç hakkı yoktu. Hayatında görüp görebileceği en iyi babanın canavara dönüşmesini izliyordu ya da o canavarı kendi elleriyle yaratıyordu.
Tam arabayı gazlamaya çalışırken ensesinde birini hissetti. Yabancı birini, hiç hoşuna gitmeyecek birini. Ardından çırpınma, azacık bağırma, ağzını tutan koca eller ve sonrası... Sonrası yoktu.
*********
Kız gözlerini zar zor açmaya başlamıştı. Kendini yatağında bulunca biran sevinir gibi oldu. Son olan olayı hatırlıyordu ve ondan sonra burada uyanmak onun için bir kurtuluş gibiydi. Lakin daha sonra anlamıştı işin aslını. Burası ona bir mezardan farksız olacaktı.
Ellerini yatağın başına bağlanmış şekilde uzanıyordu. Bileklerini hissetmiyor gibiydi. Uyuşmuş ve acıyordu. İlk önce nasıl bir tepki vereceğini anlayamadı. Bağırsa bir dert olacaktı, bağırmazsa ayrı dert. Kendisini toparlayıp dışarıdan gelen seslere odaklandı. Kelimeleri tam olarak seçemiyordu. Sonunda bir ayak sesi tam kapının önünde durmuştu. Korkuyordu. Olanlardan, olacaklardan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8 Numara
Mystery / Thriller"8 numaralı odadayım." Telefonu kapatıp otel kapısından içeri girdim. Derin nefes alıp vermekten bayılacak gibi hissediyordum. Kafam allak bullak olmuş bir şekilde tam girişte durdum. "Ee burası?" Dedim kendi kendime şok olmuş bir şekilde. Bir an g...