23 Ekim.
Kötülük denen şey neydi? İnsan kötü olmayı kendisi mi seçerdi yoksa kaderinde mi vardı? Peki ya kötü olduğunun bilincinde mıdır? Her kötünün içinde iyilik var mıdır? Ya da kötü olmasına neden olacak geçerli bir sebebi var mıdır?
"Kapıyı açın."
Tok bir ses kulağımda çınlandı. Karşımda göreceğim manzaraya henüz hazırlıklı değildim. Ağlamaktan şişen gözlerim zar zor etrafı görüyordu. Alnıma dökülmüş saçlarımı hafifçe elimle geri ittim.
"Zamanınız kısıtlı."
Boş gözlerle bakıp hiçbir tepki vermedim. Ayaklarımı sürüyerek içeri girdim. Ona acımıyordum hatta onu görmek de istemiyordum. Bazen olanlar yüzünden onu suçladığım bile oluyordu.
"Serkan?"
Hâlâ baba demeye dilim varmıyordu. Bunca olanlardan sonra bile.
"Geç çabuk otur. Anlatacaklarım var."
Beklediğimin aksine tepki vermişdi. Normalde bile nadir sert olan sözde babam hızlı ve sert konuşuyordu. Azacık kendime gelmiş gibi hissettim. Silkinip karşısına oturdum.
"Sana tek tek her şeyi anlatacağım. Ama söz ver bana lütfen."
Kafamı salladım istemsizce. Normalde daha da direnir ne olduğunu öğrendikten sonra fikir söylerdim fakat nedense hiç oralı olmadım. Söylediklerini dinledim. Çok fazla uzun konuşmadı fakat beni çok büyük çıkmazın içine sürüklediği bir gerçekti.
***************
İki ay sonra.
Sonunda o lanet evden çıkmış ve yeni hayata başlıyordum. Tuttuğum eve dışardan göz gezdirip arabama atladım. Herkesle bağı koparmak sadece kendi kendime yaşam sürmek istiyordum fakat bu pek mümkün değildi. Özellikle evli ve çocukluyken.
Denizin kenarında uzun bir sürüş yaptım. Hiçbir zaman kendimi güvende hissedemiyordum. Hayatla hiçbir zaman anlaşamıyordum, bana asla istediklerimi vermiyordu ya da veremiyordu. Bu yüzden artık istediklerimi kendim kan terle almaya karar vermiştim.
Babamın söyledikleri ve sonrasında araştırdıklarım yeniden doğmama neden olmuştu. Nereden başlayacağımı bilemiyordum. Çok geç kalmıştım ama hâlâ vakit vardı. İşler daha fazla sarpa sarmadan yola koyulmam gerekiyordu.
O gün... O gün annem öldü. Ben öldürdüm ve bir manyak yüzünden. O manyak benim babamdı!
Aynen yanlış değildi hiçbir şey, benim babamdı. Serkan değildi. Bir başkasıydı.
23 Ekim.
"Söyleyeceklerini dinliyorum" dedim titreyerek. Hâlâ şoku üzerimden atamamıştım. Ben elimle terimi silmeye çalışırken o da konuşmaya başlamıştı bile.
"Annen bana ihanet etti."
Kaşlarımı çattım, sorgularcasına ona baktım. Ne saçmalıyordu bu adam?
"O adam senin baban."
Gözlerim daha da büyümüş ve dehşet verici bir hal almıştı. Göz bebeklerim yuvalarından çıkacak gibi hissediyordum. Kendimi toparlama ve ikinci habere hazırlıklı olma zamanı bile vermemişti.
"Benim bir projem var ve onu mutlaka hayata geçireceksin."
Şok olmaktan ziyade son dediği cümleyi idrak etmeye çalışıyordum. Tüm her şeyi es geçmiş özellikle son dediklerini düşünüyordum. Nasıl bir proje? Neden ben? Yapmasam nolacaktı? Nasıl bir saçmalığın içindeydim ben?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8 Numara
Mystery / Thriller"8 numaralı odadayım." Telefonu kapatıp otel kapısından içeri girdim. Derin nefes alıp vermekten bayılacak gibi hissediyordum. Kafam allak bullak olmuş bir şekilde tam girişte durdum. "Ee burası?" Dedim kendi kendime şok olmuş bir şekilde. Bir an g...