17 Haziran 2019.
Anahtarı deliğine zar zor tutturup açmayı başarmıştım. Kendime geldiğimde öpüp kendimi kutlamak istiyordum. Kafam karmakarışıktı. Bu kadar içmeyecektin Çağla. Bu kadar içmeyecektin.
Artık bacaklarım yürümüyor gibi hissediyordum. Herkes uyumuştu fakat ben ısrarla babamı arıyordum. Merdivenlerden çıkmak şimdi hiç cazip gelmiyordu.
Telefon son kez çaldı ve kapandı. Ağlamak üzereydim ama sinirden. Ayakkabılarımı kapının önüne fırlattım umarım yarın erkenden annem kalkıp bu düzeni görmezdi. Birkaç dakika merdivenlerde oturduktan sonra kendimi toparladım. Burada uyuyamazsın Çağla, hayır.
Sürünerek çıkmayı başarıyordum. İkinci kata geldiğimde annemlerin odasından sesler duymaya başladım. Hâlâ uyanıklardı. Babam neden telefonu açmadı acaba diye düşünmeden edemedim.
Kafam pek yerinde olmasa da konuştuklarını dinlemeden geçmiyordum. Merak duygusu. İnsanın başına ne gelirse ya meraktan ya da... Her neyse işte.
"Senden iğreniyorum." Duyduğum cümleyi idrak etmem birkaç saniyemi aldı. Doğru mu duymuştum? Babam mı söylüyordu bunu cidden?
"Ne zaman böyle birine dönüştün? Hani yaptığım her şeyi destekleyecektin?" Annemdi. Yine her zamanki gibi otoriter ve dik duruşlu. Ona hayrandım hep hayrandım.
"Utanmadan bunu söyleyebiliyor musun?" Babam her zaman olduğu gibi çok fazla sessiz konuşurdu. Aşırı sinirli olsa bile yakıp geçmezdi. Sabırlıdır. Bu evdeki tüm herkesin aksine. Beyza istisnaydı. O da burada değildi. "Sen o hakkı 22 sene önce kaybettin Meltem."
Uykuya dalıyor gibi hissediyordum. Vücudum artık hiçbir şekilde beni taşımıyordu. Kendimi zorluyordum ama artık gerçeği ayırt edemiyordum. Kulağıma gelen sesleri duymuyordum sadece sözcüklerden ibaret anlamsız şeyler gibiydi.
"Bana onu ver dedim." İlk defa babamın sinirli sesini duyar gibi oldum. Bunun bile kendi hayal ürünü olduğunu düşünmeye başlamışdım.
"Sen şeytansın." Ardından annemin kahkahasını duydum. Daha sonra da kulaklarımda tokat sesi çınlandı. Kendimi teslim ediyordum. Beynim çoktan durmuş gibiydi.
19 Ocak 2022.
Suzy'yi yatağına bırakıp aşağı indim. Beyza, Serkan ve annem. Üçü de sessiz bir şekilde oturmuşlardı. Sofaraya geçtim. Konuşmaya lüzum yoktu. Anlaşılan herkes gergindi. Bir an neden aşağıya indiğimi sorguladım.
Suskunluk anlamsız bir şekilde beni bıktırmıştı. Gürültü yaparak dikkat çekmek istiyordum ama kimse beni umursamıyordu. Ağzıma bir tane zeytin atıp hepsinin yüzünü tek tek inceledim. Çok saçmaydı. En azından bulunduğumuz durum.
"İlginç detaya rastladım." O kadar sessizliğe alışmışım ki Serkan konuşmaya başlayınca anlam veremedim. O ve ilginç detay? Öyle mi söylemişti?
" Ne zamandan beri bu senin işin oldu?" Ağzımdaki peyniri zar zor yutmaya çalışıyordum. Dediklerimi anladı mı onu bile bilmiyorum.
"Ukala olma Çağla." Anneme sert bakış attım. Neden herkes benim üzerime geliyor gibi hissediyordum? Yoksa cidden fazla mı abartıyordum?
"Tamam dinliyorum işte? Ne bekliyorsun arkadan bir fon müziği falan gelmesini mi?" Kendim bile anlam veremiyordum. Neden bu kadar sinirliydim? Sinir olsam bile Serkan'ın suçu neydi?
"Kemal Yıldırım."
"Ne?" dedim uzatarak.
Ne alaka, ne alaka diye bağırmak istiyordum. Neden herkes birbirine girmişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8 Numara
Mystery / Thriller"8 numaralı odadayım." Telefonu kapatıp otel kapısından içeri girdim. Derin nefes alıp vermekten bayılacak gibi hissediyordum. Kafam allak bullak olmuş bir şekilde tam girişte durdum. "Ee burası?" Dedim kendi kendime şok olmuş bir şekilde. Bir an g...