Bölüm 16

10 3 0
                                    

Beyza Yılmaz.

12 Ocak 2022.

"Üzerini sıkı giyin."

Fermuarın önünü çekip, kafasına öpücük kondurdum. Bazen dudaklarımla bile olsa, ona dokununca garip hissediyordum. Sanki şimdi kırılıp dökülecekmiş gibi. Hâlâ canımdan bir parça olduğunu algılamakta zorluk çekiyordum.

"Yine nereye gidiyorsun anne?"

Büyük, yuvarlak gözlerini bana dikerek sordu. Kuş gözü gibi gözü vardı. Çok fazla büyüktü. Kime çekmişti acaba diye düşündüm içimden.

Cevabını bulmakta gecikmedim. Tabii ki babama.

"Sana yalan söylemeyeceğim. Hem televizyondan da az çok neler olduğunu biliyorsun. İstanbul'da ailemizi korumam gerek Can. Sakın endişelenme ama sen burda güvendesin ve hep senin yanında olacağım."

Çocuk kaygılı bir şekilde kafasını onaylıyor anlamında salladı. Ardından boyunun zar zor yetiştiği kanepeye çıkarak oturdu. Konuşmamayı tercih ediyordu genellikle. Kısa ve öz konuşurdu. Bu huyunu da kimden aldığı belliydi.

Babasından.

Kendi kendime göz devirip önüme döndüm. Onunla bir yabancı gibi olmak istemiyordum. Yanındayken ben kendimi onun çocuğu gibi hissediyordum, bana hükmediyordu.

"Acele edin bence."

Ne dediğini anlamayaraktan tekrar sordum. Bakışlarımdan bir şey anlamadı herhalde. "Pardon?"

"Acele edin diyorum. Her an her şey olabilir. Olaylar sence de çok yavaş ilerlemiyor mu anne?"

Kaşlarımı çatarak cümleyi beynimde analiz etmeye koyuldum. Ne saçmalıyordu bu çocuk? Acaba bana çeken tek bir huyu var mıydı?

"Yani?" diye sordum harfleri uzatarak.

"Sanki birisi olayların gidişatına bilerekten bir şey yapmıyor gibi."

Oturduğum sandalyeden kalkıp Can'a doğru gittim. Karşısında yere oturarak sakin bir şekilde konuşmaya çalıştım.

"Can beni korkutuyorsun oğlum."

Yüzünde hiçbir mimik, hiçbir tepki yoktu. Tüm konuşma boyunca sadece robot gibi cümleleri söylüyordu. Ezbere mi konuşuyordu, biri mi zorluyordu yoksa bu çocuk gerçekten benim çocuğum değil miydi?

Minik parmaklarını uzatıp saçımı okşadı. Gözümün önüne gelen bir tutam saçı parmaklarıyla hafifçe geri itti.

"Korkma anne."

Daha fazla dayanamıyordum, sabrım taşmak üzereydi.

"Sen çocuksun. Haddini bil."

Ayağa kalkarak montumu üzerime aldım ve onu burda bırakarak dışarı çıktım. Kaç gündür ardı arası kesilmeyen telefon aramalarıma bakıp iç geçirdim. Korkumla karşılaşmak zorundaydım yoksa daha kötüleri başıma gelebilirdi.

"Ne var? Neden beni arayıp duruyorsun?"

Telefonun diğer tarafındaki adam bir süre konuşmadı, benim nefes alış verişimi dinliyor kendisinden çıt bile çıkmıyordu.

8 NumaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin