0.2

459 56 36
                                    

Felix kapının çalmasıyla zıplaya zıplaya kapıya doğru koşunca Chan arkasından gülmüş ve yavaş yavaş arkasından ilerlemişti.

"Hoş geldin hyung!" Gelen kişi Changbin'di. Felix tam anlamıyla Changbin'in üstüne atlayıp sarıldıktan sonra yaşça büyük olan geri çekildi. Abisi de olacağı için biraz gergin sayılırdı.

"Hoş buldum Lix." Sıcak bir gülümseme ile cevap verdi ve Felix'in abisine, Chan'a, baktı ve hafifçe eğildi.

"Ah, hayır hayır. Aynı yaşta gibiyiz. Resmi olmana gerek yok. Chan ben, memnun oldum." Changbin ilk önce uzatılan ele baktıktan sonra bakışlarını kaldırıp Chan'a baktı ve çok bekletmeden elini sıktı.

"Changbin ben de, memnun oldum." Chan gözleri kısılarak gülerken Felix, Changbin'in yapılı ama Felix için neredeyse yastık sayılabilecek olan kollarına girdi ve salona hoplaya zıplaya aynı zamanda da bir şey anlatarak ilerledi. Chan ikilinin arkasından tebessüm ile baktı ve açık kapıyı kapatıp arkalarından salona doğru geçti.

Felix heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatırken Chan ve Changbin ikilisi güneş saçar gibi konuşan çocuğu gülümseyerek dinliyordu.

İkinciye kapı çaldığında bu sefer 11'de gelmeyi planlayan ama yaklaşık bire doğu gelen kişi, Seungmin'di.

"Hani 11'de gelecektin? Senin yüzünden 10 buçukta kalktım, haberin var mı?" Felix, Seungmin'in koluna vuruyordu.

"Ben alarmı duymamışım ki. Halbuki 18 tane alarm kurmuştum. Kış uykusuna mı yattım anlamadım oğlum." Yavaş yavaş kapıya doğru ilerleyen Chan yorum yapma gereğinde hissetmiş ve o an aklına geleni söylemişti.

"Benim bildiğim kadarıyla köpekler kış uykusuna yatmıyordu." Seungmin şaşkınlıkla gelen kişiye baktı ve içinden koca bir yuh dedi.

"Ne bakıyorsun ayı gibi? Abim o benim, Chan." Chan yine aynı sıcak gülümsemesiyle Seungmin'e sunmuştu.

"Selam, Felix'in de dediği gibi, Chan ben." Seungmin hafifçe başını eğip selamla beraber konuştu.

"Ben de Seungmin, çok memnun oldum." Seungmin hala gözünü alamıyordu en yakın arkadaşının ağabeyinden.

"Yürü salona, tüm gün bekleyemem seni kapıda bu şekilde." Arkadaşın ona attığı lafla biraz kendine gelip geri cevap verdi.

"O zaman dışarıda bekle. Gerizekalıya bak ya. Changbin hyung görüyorsun değil mi?" Salona ilerken bir yandan da göz ucuyla eve bakıyordu.

"Ulan gelir gelmez başlamayın. Yemin ediyorum beyninizi patlatırım sizin." Felix yalancı bir kızgınlık ve mutsuzlukla sitem etti hyunguna.

"Hyung ya!"

Felix ve arkadaşları sohbete dalmıştı. Chan ise çok fazla yorum yapmak istemediği için sadece dinliyor, eğer yorum yapabileceği bir şey ise fikrini söylüyordu. Üçüncüye kapı çalınca Jeongin'in geldiğini anlayan Felix kapıya koşmuştu. "Innie'm!! Hoş geldin."

Jeongin içeriye biraz yavaş ve tedirgin şekilde ilerledi ve ilk önce arkadaşlarına sonra ise Chan'a selam vermişti.

"Merhaba, Chan ben." Gözleri kısık şekilde duran büyüğüne baktı Jeongin. Çok tatlı birine benziyordu. Jeongin'in o an gerginliği uçup gitmişti bile. "Jeongin ben de, memnun oldum." Chan tekrar sıcak gülümsesini sundu ve sohbet etmeye başladılar.

Yaklaşık 15, 20 dakika sonra son kez kapı çalınca Felix kapıya doğru ilerlerken konuşmuştu.

"Sonunda geldi geç kalma kralı. Akşama gelir diye düşünüyordum ben." Yorumunu yaparken aynı anda kapıyı da açıyordu. Arkasından da Chan gidiyordu kapıya doğru.

"Bu sefer geç değilim. Bu üç salak erken gelmiş. Seungmin aptalı beni çok yordu dün zaten. Uğraşma benimle Bang Felix." Jisung ayakkabılarını çıkarırken etrafa bakmadığı için Chan'ı da görmemişti.

"Damn. Kim bu yakışıklı?" Felix arkadaşının koluna sağlam bir tane geçirdi.

"Ağzının suyunu sil terbiyesiz herif. Dün dedim ya size, abim o benim. ABİM! " Jisung kulaklarını kapattı ve Felix'e "Sağ ol, ilkinde anlamamıştım," diyince herkes gülmüştü. Jisung bunu fırsat bilmiş ve hemen kendini tanıtmıştı.

"Bendeniz Jisung. Seungmin'in en yakın arkadaşıyım ve aynı yaştayız. Siz de maşallahı olan abisisiniz anladığım kadarıyla." Chan kendini tutamayıp kahkaha patlattı.

"Teşekkürler... sanırım? Chan ben de." Jisung kafasını salladı ve arkadaşlarına "Hayatınızın anlamı biricik kankanız geldi," diye bağırıken salona doğru neredeyse koşmaya başlamıştı bile.

Herkes tamamlanınca hazır olan sofraya oturup kahvaltı yapmışlardı ve uzun bir süre sofrada sohbet etmişlerdi.

"Gençler ben bir balkona çıkayım, hava alacağım." Felix ağabeyine göz devirdi ve açıklama yaptı.

"Sigara içecek kısaca. Abi, Changbin hyung da içiyor isterseniz beraber çıkabilirsiniz," Changbin'e döndü ve onay için sordu. "Olur mu hyung? Biraz kaynaşmış olursunuz hem." Changbin ilk önce Chan'a baktı ve hafifçe kafasını olur anlamında hareket ettirince Felix'in sorusunu cevapladı.

"Olur, gidelim bakalım." Chan salondan balkona doğru ilerlerken Changbin de onu takip ediyordu.

"Getirmediysen benden içebilirsin." Changbin uzatılan sigaraya baktı ve kafasını kaldırıp bir de Chan'a baktı.

"Ben zaten çok içmiyorum, teşekkürler."

"Ya ben de çok içmiyorum. Kırma teklifimi, al işte." Changbin hala önüne doğru uzatılmış sigaraya baktı ve yavaşça eline aldı. Dudağının arasına koydu ve çakmakla yaktıktan sonra ilk dumanı üfledi. Dört günün ardından ilk defa sigara içmişti. Chan göz ucuyla Changbin'e baktı ve hafifçe güldü.

"Çok içten üfledin." Sigara dumanını üfledi ve Changbin'e doğru baktı.

"Biraz uzun zaman olmuştu. Çocuklar sigara içmeme biraz kızıyor o yüzden az içmeye çalışıyorum." Chan anladım dercesine kafasını salladı.

Balkondaki ikili havadan sudan bir de biraz müzikten konuşurken içerideki Felix, Jisung, Jeongin ve Seungmin dörtlüsü ise çok karışık sayılabilecek bir sohbet içindeydi.

"Ya gerizekalı, yok öyle bir şey. Niye gözlerimle yiyim Chan hyungu?" Seungmin, Jisung'un koluna vurduğunda abarttığı için yere düşmesine takılmadan bağırıyordu.

"Hadi tamam yok öyle bir şey diyelim çocuğu niye yere attın?" Felix, Jisung'u eliyle gösterip Seungmin'e bağırıyordu. Jisung ayaklanıp ışık hızıyla Felix'e sarıldı. Jeongin ise neden ve nasıl bu ortama düştüğünü sorguluyordu.

"Bir tek sen düşünüyorsun beni koruyucu meleğim. İyi ki varsın." Seungmin ikisine tuhaf tuhaf baktı.

Jisung yerine otururken Felix mutfaktan çok olmasa da biraz gözüken balkona baktı ve aklına gelen sorunun cevabı belki arkadaşlarında vardır diye onlara sordu.

"Onu bunu bırakın da, Changbin hyung bugün biraz bana karşı soğuk mu yoksa ben mi kafamda kuruyorum?" Jisung balkona doğru baktı.

"Chan hyungla tanıştı ya şimdi, belki o yüzden gergindir. Sana soğuk olmasının imkanı yok çünkü." Jeongin kafasını onaylar anlamda sallayıp masada tek tük kalan yiyeceklerden birini ağzına attı.

"Dünyaları yedin Jeongin, doy artık." Jeongin Felix'e doğru yumruğunu kaldırmışken Chan ve Changbin içeri girdi.

"Sana ne lan. Yediğim lokmaları mı saydın terbiyesiz? Changbin hyung bu benim lokmalarımı saymış." Chan gülerken Changbin boş boş ona gelen şikayete ne tepki verebilirim diye bakıyordu.

"Ne yapayım Jeongin? Az önce Jisung'un Seungmin'e yaptığın gibi ben de Felix'e vurup yere mi düşüreyim Chan hyungun önünde?" Jisung eliyle kapak hareketi yaparken Chan hepsine gülmüştü ve yavaş yavaş sofradaki şeyleri kaldırmaya başlamıştı ve diğerlerini uyarırcasına da konuşmuştu.

"Az laf çok iş gençler. Hadi, ne kadar hamaratsınız görelim bakalım."

- - -

kitap hakkında öneriniz vs varsa yazınn

16. bölüme kadar taslakta hepsi duruo bu arada. gecikme olmaz eğer telefonum tamamen bozulmazsa <3

start, seungchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin