Ertesi gün Jeongin Seungmin'in ağzını aramak için sabah kahvaltısında bir şeyler geveliyor ve konuşmasını bekliyordu.
"İn, bu sabah çok konuşkansın. Hocaların kızmıyor mu sana hiç sus diye?" Jeongin burun kıvırdı.
"Dersin kaçtaydı bugün? Beraber gidebiliriz istersen?"
"Öğleden sonra, benim dersim başlarken sizinki bitecek." Cümlenin sonlarına doğru moral bozukluğu ile sesi azalmıştı. Aynı fakültede değillerdi ama yine de yakınlardı bu yüzden yalnız kalmayı çok da sevmiyordu.
Mutfaktan çıkarken Jeongin'in yanından geçmiş ve saçını karıştırmıştı büyük olan. "Akşam geç kalma Yang!"
Oflamış ve geciktirmeden cevap vermişti. "Tamam!"
Fakülteye girdiğinde arkadaşlarının çimlik alanda oturduğunu görüp oraya doğru ilerlemeye başladı.
"Bensiz buluşmayı bu kadar sevdiğinizi bilmiyordum." Gelen kahverengi saçlı gence gülmüş ve konuşmaya geri dönmüşlerdi.
"Bu arada dün akşam Jeongin'e söyledim, size de söylüyorum. Artık 3 tane daha arkadaşımız var. Felix gelmeden sizi gördüğüm iyi oldu." İkisi de anlamadığını açıkça belli ederken Seungmin onlar sormadan açıkladı.
"Bakmayın bana öyle. Dün Felix'e unuttuğum bandanamı almaya gittim. Chan hyungun arkadaşları vardı. Beni elçi ilan edip Chan hyungun arkadaşlarıyla tanışır mısınız diye sorunca kabul ettim. Changbin hyung, senle hemen hemen yaşıtlar. Ayrıca Ji, bir tane daha bizimle yaşıt var." Hepsi ne olduğunu çözmeye çalışırken güldüm.
"O kadar karışık bir durum değil ama siz bilirsiniz."
Jisung herkes adına konuştu. "Pekala, bu eğlenceli olabilir ama kampüste otururken aniden duymayı beklediğim bir şey değildi açıkçası." Changbin de ona katıldığını belli etmek amaçlı kafasını salladı.
"Üzgünüm Ji~ Şaşırttım mı seni~?" Kahverengli saçlı genç arkadaşına tatlılık yaparken Felix gelmişti.
"Selam selam! N'apıyorsunuz orada siz?" Geldiği gibi arkadaşlarını birbirleriyle uğraşırken görmüştü.
"Yok bir şey sarı civcivim. Hoş geldin." Jisung yanını pat patlayıp oraya oturması için yana kaydığında Felix de oraya ilerleyip oturdu.
"Bugün Jeongin'in dersi öğleden sonra, değil mi?" Changbin'in sorusunu Seungmin yanıtlamıştı.
"Hmhm. Sabah morali bozuktu tek kalıyor diye. Evde tüm gün suratını asıp geziyor." Jisung aklına gelen fikirle bunu arkadaşlarına söylemeye karar verdi.
"Onun dersinin bittiği saatte yine bizim kafeye gidelim. Hem Seungmin de tüm gün suratsız Jeongin'i çekmez. Olur mu?" Hepsi ilk önce dediği şeyle arkadaşına gülmüş ardında da güzel fikir olduğunu söyleyip onaylamıştı.
Seungmin saatine bakıp dersinin neredeyse başlayacak olduğunu görünce arkadaşlarına el sallayıp hızlıca dersliğe ilerlemişti.
Vizeler bittiği için çok fazla insan yoktu bu yüzden hoca çok fazla sıkmadan anlatıp dersi kısa kesmişti. Kampüse inip arkadaşlarına nerede olduğunu soran bir mesaj göndermişti. Herkesin dersinin devam ettiğini görünce bir yere oturmuş yanına getirdiği kitapları çıkarmıştı. Arkadaşları gelene kadar ders çalışabilirdi.
Ders çalışırken kendini biraz fazla kaptırmıştı çünkü yanına gelen bedeni fark etmemişti bile.
"Hey..." Kafasını gelen sesle kaldırdığında burada görmeyi bekleyeceği son insanlar karşılaşması onu oldukça şaşırtmıştı.