Pazar günü olduğu için herkes yarın için ufak ufak hazırlık yapıyordu kendi çapında. Örneğin Seungmin yarınki derste hoca sürpriz sözlü yapar diye tekrar yapıyor, bir sonraki konuya göz atıyordu. Ders çalışmak gerçekten zevk veriyordu ona. Zeki ve özgüvenli hissediyordu ders çalışırken.
Aynı evde bulunan Jeongin'de televizyondan bir şeyler izliyordu ama dikkati kesinlikle orada değildi. Elindeki telefonu ile Jisung ile konuşmaya çalışıyordu.
"Seungmin, Jisung bana cevap vermiyor!" Seungmin odasından çıkıp salona baktı.
"Belki biraz kafasını dağıtmaya çalışıyordur Jeong. Rahat bırak çocuğu." Jeongin sıkıla sıkıla elindeki telefonu yanına koydu. Haklı olabilirdi. Sonuçta olay olalı daha 2 gün bile olmamıştı.
Jeongin telefonunu koltuğa bıraktı ve ne yapabilirim diye düşünmeye başladı. Daha yeni dersten kalkmıştı, tüm gün ders çalışamam diye geçirdi içinden. Mutfağa ilerledi ve tam ortasında durup etrafa bakındı. Belki bir şeyler pişirmeyi deneyebilirdi. Mutfağa giren Seungmin, Jeongin'e tuhaf bakışlar attı ve kupasını tezgaha bırakıp odasına çekildi tekrar.
Jeongin daha önce Felix ile tatlı yapmayı denemişti ama az kalsın mutfağı yakmıştı. Tam anlamıyla mutfağı yakmıştı. Bu yüzden de Felix onu tatlı yapmaktan men etmişti ve mutfaktan men etmemesi için zor ikna etmişlerdi.
Eline basit malzemeler aldı ve yemek yapmaya başladı. O sırada neredeyse bir saat geçmiş ve Seungmin de çalışmasını bitirmişti.
"Umarım tatlı yapmıyorsundur. Felix duyarsa sana yemek yemek için bile mutfağa girmene izin vermeyebilir." Jeongin bu cümle ile hafifçe kıkırdadı.
"Hayır, yemek yapıyorum. Basit bir şeyler denemek istedim. Yapacak hiçbir şey yok." Seungmin onu anladığını belirten mırıltılar çıkardı ve kafasını salladı.
"Birine ihtiyacın olursa seslen. Kolay gelsin." Jeongin, büyüğüne sıcak bir gülümseme sundu ve işine geri döndü.
Birkaç saatin sonunda Jeongin fırındaki yaptığı yemeğe gururla bakıyordu. Şu anda her şey kontrolü altındaydı. Hiç kimseye zarar gelmemişti. Seungmin arada kapının eşiğinden arkadaşını kontrol için gelmişti ama her seferinde her şey yolunda gözüktüğü için artık bakmıyordu. Sadece isminin seslenilmesini ve yemeğin hazır olduğunu söylenilmesini bekliyordu.
"Kim Seungmin!" İsmiyle hemen yayıldığı koltuktan ayaklandı ve nefis kokuların geldiği mutfağa ilerledi.
"Sofrayı hazırla, o kadar yemek yaptım." Bu cümleyle omuzları ve yüzündeki gülümseme senkronize bir şekilde düşmüştü.
"Çok kötüsün Yang." Jeongin gülümseyerek omuz silkti ve umrunda olmadığını söyleyen cümlelerle salona ilerledi.
Mutfağa gitmeden önce telefonu fırlattığı yere baktı. Mesaj gelmiştir herhalde diye düşündü ve ekranını açtı ama grup sohbeti ve ödevlerle ilgili şeyler dışında bir şey yoktu. Jisung hala cevap vermemişti ona. Bu durum biraz canını sıkmıştı. Gruba da çok bakmadığını görünce kafasını dağıtıyordur herhalde diye düşünüp telefonunu şarja takmak için odasına ilerledi.
"Innie, hadi!" Odasından çıkıp mutfağa ilerledi.
Sofraya otururken konuştu. "Beğenmediysen bile beğendim de."
Seungmin cümlesi ile gülüp ağzına bir lokma atmıştı. Bu kadar güzel olmasını beklemiyordu. "Jeongin çok güzel bu! Aman Tanrım..."
Jeongin gerçekten güzel olduğu için söylediğini anladığında mutlulukla ağzına ilk lokmasını attı. Kendine şaşırdı. Kötü olmasını beklemiyordu ama bu kadar güzel olmasını da beklemiyordu dürüst olmak gerekirse.