Kafede uzun süre oyalandıktan sonra hava kararırken herkes evlerine dağılıyordu, daha doğrusu dağılmaya çalışıyordu.
Jeongin'in oldukça fazla uykusu vardı saatin erken olmasına rağmen. Bu da onu sanki sarhoşmuş gösteriyordu dışarıdan.
"Hadi Jeong, kalk canımın içi." Ona seslenilmesiyle etrafa aptal aptal bakan arkadaşına gülmüştü herkes.
Seungmin, Jeongin'in kolunu omzuna atmış ve diğer boşta kalan eliyle onu omzundan destekliyordu. Jisung da diğer tarafından tutmuştu aynı Seungmin gibi.
"Gören sarhoş sanacak." Herkes Changbin'e gülüp onay verirken beraber minibüse binip evlerinin yakınında inmişlerdi.
Changbin her ne kadar ben de geleyim sizinle diye ısrar etse de Seungmin kendisinin halledebileceğini ve gerek olmadığını, Felix ve Jisung'u eve bırakmasını söylemişti.
En son vedalaşıp eve çıkmışlardı ve Jeongin'i ilk gördüğü yere bırakmıştı. Yol boyunca kimseye belli etmemişti ama bu kadar ağır olmasını beklemiyordu.
"Ekmeklerin gramajı arttırılmış anlaşılan."
Söylene söylene mutfağı geçip arkadaşına soğuk su doldurdu. Her ne kadar aklına soğuk suyu yüzüne fırlatmak gibi şeytani fikirler gelse de su şakalarını sevmeyen ve vücut çalışan arkadaşına bunu yapmamaya karar verip solan doğru ilerledi. Arkadaşını koltukta dikleştirip suyu içirmiş ve koltuğun önündeki sehpaya bırakmıştı.
"Jeong, kendine gel lan. Gece uyumadın mı sen?" Kafasını sağa sola sallayan arkadaşıyla derin bir nefes alıp şakaklarını ovuşturdu.
"Sana kahve yapacağım. Kalk ve otur bari," diyerek eline geçen tüm yastakları sırtının arkasına koydu ve tekrar mutfağa ilerlemeden birkaç defa da hafifçe tokatladı hala kendine gelemeyen genci.
Kendine de bir kupa koymayı unutmamış ve elinde iki tane kahve ile salona geçmişti. Gece neden uyumadığını cevaplayacak kadar ayık olmalıydı lazım. Uzatılan kupayı eline almıştı uykulu genç ama ani hareketler yaptığı ve Seunvmin'in de canı yere dökülen bir şeyi silecek kadar uğraşmak istemediği için elinden alıp tekrardan sehpaya koydu. İkili koltukta arkadaşının yanına oturdu Seungmin. Hareketlerini izliyordu sadece.
Kahvenin biraz ılıdığını düşünüp bir iyi yudum arkadaşına içirmiş ve ona baktığında biraz daha iyi olduğunu görüp içten içe sevinmişti.
"Jeongin, ne yapacağım oğlum ben seni? Bu nasıl bir bünye böyle? Sen alkol alınca bu kadar sarhoş gibi olmuyorsun." Ayılan arkadaşı kendisine gülmüş, bu sefer kendisi kahveyi eline alıp içti.
"Ben de bilmiyorum. Doktora gitsem iyi olur." Seungmin onu şiddetle salladığu kafasıyla onayladığında kıkırdadı.
"Sen bana neden dün gece uyumadığını söyle bakayım. Ağzında da bakla ıslanmıyor." Jeongin bunu söylediğinin farkında olmadığından kupası dudaklarının üzerinde Seungmin'e bakarken dona kalmıştı.
"Ben öyle bit şey mi dedim ya? Lanet olsun..." Seungmin pişmanlıkla kupayı diğer eline alıp boşta kalan eliyle alnına vuran arkadaşına gülmüştü.
"Dedin dedin. Hadi söyle, bekliyorum."
Derin bir nefes aldı. "Bugüne olan projeyi unutmuşum. Dün gece aklıma geldi ve sabaha kadar onu yaptım... Cidden istem dışı oldu! Vizelere çalışırken aklımda çıkmış."
Seungmin elini kaldırıp hafifçe omzuna vurdu küçüğünün. "Hiç akıllanmayacaksın Yang, değil mi?"
Jeongin omzunu tutmuş ve oturduğu yerden kalkmıştı. "Acıyor!"