İki gün sonra ise Felix'in vizeleri bitmiş, Minho ve Hyunjin için hazırlıklar başlamıştı. Chan da bir gram telaş olmamasına rağmen Felix gergin ve telaşlıydı.
"Felix, bebeğim sakin mi olsan acaba? Bu adamlar bizim her bokumuzu gördü, alt tarafı evimize gelecekler." Felix kafasını yaptığı işten kaldırıp abisine baktığı gibi Chan ellerini teslim olurmuşçasına havay kaldırdı.
"Tamam, demedim bir şey. Sadece yardıma ihtiyacın olduğunda bana seslen."
Felix tatlı yapacağım diye tutturduğu için şu anda mutfakta brownie yapıyordu ve telaşlı olduğu için de eli ayağına dolaşıyordu fazlasıyla.
Yarım saat sonra kapı çaldığında Felix çıkardığı kurabiye tepsisini masanın üzerindeki altlığa koymuş ve kapıyı açmaya giden abisinin yanına koşarak ilerlemişti.
"Hoş geldiniz lan." Kapıyı açtığı gibi Felix, adeta Minho'nun üzerine atlamıştı. Felix'e gülen Hyunjin ve Chan ikiliyi izliyordu. Minho da Felix'e karşılık vermiş ve uzun sayılabilecek bir sarılmadan sonra ayrılmışlardı.
"Şerefsiz, insan arkadaşlarını ilk defa geldikleri halde böyle mi karşılar? Ahlak da mı yok sende?"
Chan gülüp eliyle Felix'i gösterdi. "Ne o? Yoksa Küçük Prens servisimizi beğenmedin mi?" Hepsi Chan'ın dediği şeye gülerken Hyunjin lafa atladı.
"Minho hyungtan sonra bana kalmadı anlaşılan. Biraz kırıcı." Felix sanki bunu bekliyormuş gibi Hyunjin'e de sıkıca sarıldı.
Yavaş yavaş Felix hariç hepsi salona geçtiler. Felix son kez brownielerini kontrol edip o da salona geçti.
"Evi niye gezemiyoruz onu anlamadım ben. İnsan kaçaklığı mı yapıyorsun yoksa?" Chan, Hyunjin'in dediği şey ile derin bir nefes aldı.
"Aynen öyle. Hatta sıradaki kurbanlarımız da sizsiniz." Minho Chan'a gülmüş ve daha fazla saçmalamasın diye Hyunjin'e patlatmıştı bir tane.
"Brownie yaptım, getireyim mi şimdi? İster misiniz?"
"Oo Felix bey sahalara geri dönmüş anlaşılan." Hyunjin'nin bu dediğiyle sanki uzun saçları varmışçasına saçlarını geri savurmuştu.
"Yapıyorum işte bir şeyler."
Salonda uzun uzun sohbet ederken evdeki tüm içecekleri bitirmişlerdi bile.
"Abi! İçecekler bitmiş!"
Mutfağa ilerleyip kardeşine baktı Chan. "Minho abiyle gidip alın hadi." Chan kardeşine onay verip içeriden arkadaşına seslenmişti.
"Minho, yürü lan. Markete gidiyoruz." Minho ayaklandığı gibi kapının önünde onu bekleyen arkadaşına baktı.
"Niye ben oğlum? Hyunjin üvey evlat mı?"
"Felix'le biz gelene kadar dedikodu yapar işte. Sen çok sıkıyorsun çocuğu. Geçen gün ben tuvalete gittiğimde seni birisinin ona zarar vermediğine ve sarkıntılık etmediğine ikna etmeye çalışıyordu bağırarak. Ah Lix'im..." Minho gözlerini devirdi.
"Tamam ulan, tamam. Soran kafama tüküreyim." Minho da ayakkabılarını giydi ve aşağıdaki markete doğru ilerlemeye başladılar. Rafların arasında zaman öldürdükten sonra kasada ödemeyi yapıp çıktılar.
Sigara yakarken konuştu Chan. "Eve gitmeden bir sigara yakayım, Felix daha çok kızıyor artık."
"Haklı çocuk." Chan arkadaşının dediğine tepki vermedi ve paketini çıkarıp içinden bir tane aldı. İçmediğini bildiği halde sırf uğraşmak için arkadaşına da uzattı.