Duyduğu isimle şoka giren sarı saçlı genç sadece "Ne," diyebilmişti.
Jisung dikkatle Felix'i izlerken tepki vermesini istiyordu. Changbin bunu fark edip karşısında oturan gencin kolundan dürttü.
"Konuşsana Lix."
Kendisine gelerek Jisung'a baktı. "Nasıl yani?"
Omuz silkti. "Bildiğin hoşlanıyorum. Hatta biraz daha böyle devam ederse kör kütük aşık da olabilirim."
Changbin yanındaki arkadaşını dirseğiyle hafifçe ittirdi. "Daha yeni çıktı şoktan, iki dakika sus da kendine gelsin."
Felix biraz durdu ve arkadaşının Jeongin'e karşı hal hareketlerini düşündü. Gözünün önünde olan şeyi görmemişti resmen.
"Tamam, sindirdim sanırım."
Jisung "Heh," demiş ve anlatmaya başlamıştı.
"Tam ne zaman hoşlanmaya başladığımı hatırlamıyorum ama biraz uzun zaman oldu. Ağladığım gün beraber çıktık fakülteden. Yanımıza birisi geldi ve bayağı konuşmaya başladılar. Ben olayı anlamadan çocuk Jeongin'e akşam bir şeyler yapalım dedi. Sonra ben de kalakaldım. Jeongin bana sonradan anlattı, çocuk fakültede bayağı ilgi gören biriymiş. Tabi bizimki de boş değil gibiymiş buna. Sevine sevine eve gitti o gün ben de kötü bir gün geçirmiştim zaten o da tuzu biberi olunca bir anda ağladım."
Felix arkadaşının anlattığı şeye üzülmüştü. Yanında olmasına rağmen daha çok yanında olmak istedi o an. Jisung bunu fark edip hemen konuştu.
"O gün sen ve Minho hyung olmasa ne yapardım bilmiyorum, teşekkür ederim."
Felix yüzündeki güzel gülümsemeyle sorun olmadığını belirtip konuya geri döndü.
"Niye söylemedin Jeongin'e?"
"Bana aynı gözle baktığını düşünmüyorum."
Changbin yorum yapma gereği hissetti. "Bence bunu Seungmin'le de konuşun. Sonuçta Jeongin'le aynı evde kalan o."
İkisi de bunu mantıklı bulurken biraz daha bu konu hakkında konuşup ilerleyen vakitlerde konudan konuya atlamışlardı.
O sırada merkeze yakın bir yerde her zaman gittikleri kafeye giden Minho, Chan ve Hyunjin üçlüsü oturuyordu. Chan, Hyunjin'in son zamanlarda kendini çektiğini fark etmiş ve bunu konuşmak istiyordu.
"Hyunie, bir şey mi oldu?"
Hyunjin durdu ve arkadaşlarına baktı. "Hayır. Bir şey mi olması gerekiyor?"
Minho, Chan'a baktı. "Son zamanlarda kendini bizden uzaklaştırıyormuşsun gibi hissediyoruz o yüzden seninle konuşmak istedik."
Hyunjin kafasını salladı. "Yok bir şey."
Kendi kendine dertlerimle kimseyi yoramam düşüncesine sarıldı ve konuyu bu şekilde kapattırdı.
Akşama doğru Chan da Minho da Hyunjin'i yanlız bırakmak istemedikleri için beraber Minho'nun evine içmeye gitmeye karar verdiler. Chan, kardeşine haber verince ilk başta gelmek için ısrar eden kardeşini zorla 'Hayır' cevabını kabul ettirmişti.
Felix de ev de yalnız kalmamak adına Changbin'e gitme kararı almıştı.
Chan ve Minho arada birbirlerine bakıp ardından da Hyunjin'e bakıyorlardı. Hyunjin sinirlendiğini hissediyordu.
"Beyler beni iki de bir kontrol etmeyi bıraksanız mı artık? Deli değilim ama beni siz deli ediceksiniz sanırım."
Chan arabanın aynasından arkada oturan Hyunjin'e baktı. "Konuşmadığın için senin adına endişeleniyoruz."