0.3

433 49 110
                                    

Biraz daha oturup oyun oynadıktan sonra geç oldu diyip hepsi kalkmıştı.

Chan mutfağı toparlarken Felix masada oturmuş sadece ağabeyine bakıyordu. Chan Felix'i görüp gülmüştü. Çok tatlı bakıyordu şu an.

"Bakma bana öyle, sevdim arkadaşlarını merak etme." Felix çığlık atıp abisine sarılmıştı. Eğer Chan sevmeseydi çok cidden üzülüp kendini soyutlardı çünkü, bunu Felix de Chan da biliyordu ama Chan bu cümleyi cidden arkadaşlarını sevdiği için söylemişti. Hepsinin Felix'e olan tavrı kardeşinin arkadaşlarıyla olduğu zaman güvende olduğu hissini yaratmıştı içinde.

Changbin, Jeongin, Seungmin ve Jisung ise yolda ilerlerken günün kritiğini yapıyorlardı aralarında.

"Seungmin, Seungmin! Changbin hyungun nasıl gerildiğini gördün mü," kahkahalarından dolayı anlaşılmayan şekilde cümlesine "Çok komikti." diye devam etti Jisung.

Seungmin ve Jeongin de bozulan büyüklerine baktılar ve ikisi de gülmeye başladı. "Emin ol ki sadece üçümüz gördük."

Üçü de Changbin'in böyle aile yakınlarıyla, akrabalarıyla ne zaman tanışsa gergin olduğunu biliyordu ve dalga geçerlerse belki onlarla uğraşırken kafası dağılır diye düşünmüşlerdi ama Changbin için şu an işe yaramıyordu.

"Oğlum söyleseydiniz en azından bu kadar gerilmezdim, insan en azından kaş göz yapar. Ne kadar pislik insanlarsınız be!?" Jisung, Changbin'in sitemine daha da gülünce Seungmin bu sefer Jisung'un ensesine bir tane geçirmişti. Jeongin ise olayı toplamaya çalışmıştı.

"Ya hyung bir şey olmaz. Gayet iyiydin. Sadece bir ara sigara içmeye çıktınız ya biz ikinizi konuşurken seni birazcık, minicik gergin gördük ondan yani. Takma bunu ya, saçma sapan konuşuyor işte." Changbin, ona moral vermeye çalışan gencin eliyle gösterdiği, hala sırıtan gence baktı ve güldü.

"Şş, Seungmin," koluyla yanındaki arkadaşını dürttü "Sen de az değilsin, Chan hyungu gözlerinle yedin bitirdin." Jeongin'in dediği şeyle gülmeye başlayan Jisung ile gülecek başka bir şey bulmuştu bile diye düşünmüştü herkes. Changbin yerine gelen keyfiyle Jeongin'in dediğine gülmüştü. Seungmin ise gönderebileceği bütün yargılayıcı bakışları arkadaşına gönderiyordu.

"Yuh Innie, konuşurken hangi birinizle göz teması kurmuyorum? Siz de beni ne yaptınız? Aşk olsun gerçekten." Jeongin, Seungmin'e gözleri kısık şekilde, sana inanmıyorum anlamını taşıyan bakışlarıyla bakıyordu arkadaşına.

"Tamam yahu, sustuk. Hiçbirinizle de uğraşılmıyor bugün. Akşam Felix kesin yazar, bakmayı unutmayın telefonlarınıza. Hyung sen de kafana takıp canını sıkma, takılıyoruz sadece. Depresifleşirsen şu kaslı kollarımla beynini patlatırım." Changbin, Seungmin ve Jeongin Jisung'a el sallayarak onların bir şey demesine izin vermeden giden arkadaşlarına gülmüştü ve üçü de yavaşça yorgun şekilde eve doğru yürümeye başlamıştı.

Changbin'in evinin önüne geldikleri zaman Seungmin yorgunluğunu bir kenara atıp konuştu. "Normalde bana bir kahve yap diye atılır evine zorla girerdik ama ben duş alıp yatacağım. O yüzden bay bayy!" Changbin karşısında zar zor durup, konuşan arkadaşına bakıp gülümsemiş ve ikisine de el sallarken konuşmuştu.

"Seungmin'e sahip çık Yang Jeongin. Eve gidince de yazın bana, bay bay!" Jeongin arkası dönük bir şekilde elini okay işareti yapıp yavaş yavaş ilerlemeye başlamıştı. Cidden aşırı uykusu vardı, bahane değildi.

Chan ile Felix dr ağabey - kardeş günün kritiğini yapıyorlardı aralarında. Felix sürekli bugünkü olaylardan yola çıkıp önceki bir sürü olayı anlatıyordu. Chan her ne kadar çok takip edemese de kardeşini pür dikkat dinliyordu. Hevesini kırmayı sevmezdi.

start, seungchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin