1.20 : Kötü Kader

940 101 25
                                    


İlk defa bu kadar uzun süre yazamadııım ama öğrenci evinden aile evine taşınıp azıcık da sıcak havaların etkisine kapıldım :( Yine de her zamanki bölüm uzunluğumuzda bir bölümle geldim. Ayy işler iyice arap saçına dönüyor yalnız ahashda

20. Bölüm

Kötü Kader

Bekleyişler daima can sıkardı. Sonucunun iyi olup olmaması önemli değildi. Özellikle benim gibi sabırsız bir insan için beklemek işkenceden farksızdı. Ancak şimdi işler çok daha karmaşıktı çünkü bu bekleyişin sonunda bir felaketle mi yoksa bir iyilikle mi karşılaşacağımız belli değildi.

Mabel'de geçen yedinci günümüzdeydik. Bütün konuklarımızı odalarından atıp kendimizi bu eski motele hapsedişimizin yedi günü...

Gözden uzak olmak ve kraliyet düğününe dek belaya bulaşmamak için yapabileceğimiz en iyi şey buydu.

Barda oturmuş, boş bardağımı sıradaki içkiyle doldururken Afel'in şu an nerede olduğunu düşünüyordum. Her zamanki gibi "tehlikeden uzak kalma" planımızı görmezden gelerek bugün de Mabel'den çıkmıştı. Kayıp tabancayı bulabilmek için çabalıyordu ancak ne tabancadan ne de onu kullanan kişiden bir iz vardı.

Holly, hırıltılı bir şekilde öksürdüğünde başımı çevirip, baktım. "Senin iyi bir doktora görünmen gerekiyor." dedim omzumun gerisinden.

"Doktor?" diye sordu öksürüklerinin arasından.

"Şifacı." diye düzelttim. "Afel'in getirdiği karışımların hiçbir işe yaradığı yok."

Başını iki yana salladı. "Bir şeyim yok benim." diye konuştu güçlükle. Ardından peçetesini dudaklarına bastırarak bir kez daha öksürdü. Dirseklerini önündeki masaya dayamış, elleriyle alnını kavramıştı.

"Kraliyet balosundan beri bu haldesin." dedim bardağımdan bir yudum alırken. "Şimdiye iyileşmiş olman gerekirdi."

Holly, alnını ovuşturdu. "İnan hasta olmak hiç umurumda değil." dedi bıkkın bir sesle. "En son derdim öksürüğüm."

Derin bir nefes alıp bardağı kafama diktim. Boğazımdan aşağı kayan yakıcı tat karşısında yüzümü ekşittim. "Alkol mikropları öldürür." dedim bardağımı gösterirken. " Ne dersin?"

Holly, başını kaldırıp baktı ve yüzünde hafif bir gülümseme oluştu. "Başka bir zaman olsa bu teklife asla hayır diyemezdim." dedi geriye yaslanırken. "Ama şimdi ayık kalmam gerek."

Omuzlarımı silktim. "Ne önemi var ki? Zaten hayatımız paramparça oldu."

Bardağı bara bıraktım ve parmağımın ucuyla ittirerek onu çevirmeye başladım. Ah... Tıpkı bu bardak gibi tüm dünya etrafımda dönüyordu sanki.

"Haklısın." dedi Holly kayıtsız bir ses tonuyla. "Ayık da olsam elimden bir şey gelmiyor nasıl olsa."

Oturduğu yerden kalktığını ve bana doğru geldiğini belli eden adım seslerini duydum. Uzanıp bir bardak daha çıkarmak için ona bakmama gerek yoktu.

Şişede kalan son içkiyi bardaklarımıza bölüştürürken yanımdaki tabureye oturdu.

Konuşmaya başlamadan önce derin bir iç çekti. "Sence onları bırakacaklar mı?"

Kimlerden bahsettiği apaçık ortadaydı. Şişe boşaldığı sırada duraksadım ve sessizce önüme baktım. Bu soruyu kraliyet askerlerinin Mabel'i bastığı günden beri düşünüyordum.

Evrenin Sınırında  | 2. DüzenlenecekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin