[Beni bırakıp gidemezsin]

97 9 10
                                    

|Minho|

Depodan içeri girer girmez karşılaştığım manzara öylece olduğum yere çakılmama sebep oldu. Hızlı hızlı nefes alırken sanki boğazımın biri tarafından sıkıldığını hissettim.

Yerde, kanlar içinde yatan benim sevgilim olamazdı. Olmamalıydı. Koşarak yanına gittim Lia'nın.

Yere oturdum, üstümdeki gömleği çıkarıp karnına bastırdım. Diğer elimi ise sırtından geçirip kucağıma çektim bedenini. Terlemiş suratına yapışan saçlarını çektim yüzünden.

Daha birkaç saat önce birlikteydik. Şimdi bu hâlde olmamalıydı.

"Lia, bana bak güzelim. İyi olacaksın korkma tamam mı ?"

Gülümsemeye çalıştı. Canının yandığı o kadar belliydi ki. Keşke.. Keşke onun yerine yerde yatan ben olsaydım. Tüm acılar bana gelseydi de ona hiçbir şey olmasaydı.

Ağzını araladı. Nefes almak bile onun için zorken konuşmaya çalıştı.

"S-sen geldin k-korkmuyorum a-artık."

Ona çok yakışan mavi bluzü şimdi kan kırmızısyla boyanmıştı. Kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Elimi yarasına biraz daha bastırdım sanki akan tüm kanı durdurabilecekmişim gibi.

Bakışlarımı tekrardan yüzüne çıkarttım. Rengi iyice solmuştu. Gözleri kapandı kapanacak gibiydi.

"Lia bana bak, lütfen. Kapama sakın gözlerini."

"S-sanırım ölüm bizi ayıracak..."

Zorla tuttuğum göz yaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başladı.

"Hşş, deme böyle şeyler. Şimdi ambulans gelecek ve iyileşeceksin."

"Seni seviyor-"

Aniden kapanan gözleriyle ağlamam daha da arttı.

"Lia hayırr ! Lia uyan lütfen, beni bırakıp gidemezsin. Lia !"

Arkamdan gelen arkadaşlarıma baktım. Onlar da benim gibi ağlıyorlardı.

"Nerede bu lanet ambulans !? Nerede !"

Kafamı bedenine gömüp ağlamaya devam ettim tam o sırada beklenen siren sesi gelmişti.

Benim gibi yerde oturan Seungmin hızla ayağa kalktı, "Geldi, geldi !"

Sonrasını hatırlamıyorum ne ara oradan çıktık ne ara hastaneye geldik emin değilim. Acilin kapısında oturmuş öylece boş duvarı izliyordum.

Ağrıyan gözlerim, deli gibi zonklayan başım ve etraftaki boğuk sesler...

Ne olurdu bunların hepsi bir kabus olsaydı ? Uyanıp kafamı sıradan kaldırsaydım tam şuan. Beni gülümsemesiyle karşılasaydı Lia. Yine çok uyudum, dersi kaçırdım diye söylenseydi.

"Nerede kızım ? Lia'm nerede ?"

Jooda teyzenin acı nidası kitlendiğim duvardan bakışlarımı çekip kendime gelmeme neden oldu.

Ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerle etrafa bakıyordu. Yanındaki Jin'in de ondan farkı yoktu.

Yeniden haykırdı acıyla, "Lia'm ! Tanrım önce oğlumu kaybetme korkusu yaşadım şimdi de kızım. Yalvarırım onu benden alma."

Yere çöken Jooda teyzeyi Solbin teselli etmeye çalışıyordu. Sadece öylece izleyebiliyordum olanları. Kalbim sıkışıyordu ara ara. Nefes almak bile acı veriyordu.

Koridora biri daha girdi. Annemi görmemle yavaşta olsa ayaklandım. Yeniden tüm gözyaşlarım gözüme hücum etmişti. Beni fark eden annem koşarak yanıma geldi, kollarını sardı bedenime. Gözyaşlarım yarış halinde akmaya başladı. Hıçkırıklarım arka arkaya yakamı bırakmıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 09, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sorry, I Love You | Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin