19. Bölüm

1K 49 5
                                    

UPS yine ben :)

Hira

Nerdeydim ben? Bu uğuldama ne? Diye düşünüyordum. Bilincim yarı açıktı yarı kapalıydı, en son olanlar film şeridi gibi gözümün önünden geçince kaşlarım çatılmıştı. Sonra bir şey oldu...

Bir ses herkesi susturmuştu, bu ses çok tandıktı sanki babamın sesiydi. Bir el yüzümü avuçlayıp yanaklarımı okşamaya başladı galiba bu ellerde babamındı ama garip bir şey vardı babamın elleri titriyordu. Ses tam gelmeye başladı.

Kaan "HİRA HİRA NE OLUR AÇ GÖZLERİNİ KORKUTMA BENİ BABACIĞIM HADİ AÇ O GÜZEL GÖZLERİNİ"

Gözlerimi zar zor açmıştım ama bayılacak gibiyim. Gözlerim ilk başta bulanık görsede bir kaç kere kırpıştığımda her şeyi net görmeye başladım. Gözlerimin önüne babamın yüzü düştü. Gözleri dolu doluydu sonra gözlerimi açtığında yüzünde tebessüm gördüm.

Kaan "Çok özür dilerim çok özür dilerim seni bırakıp gittiğim için, şimdi ambulans gelicek biraz daha dayan ne olur"

Ağzımı açıp konuşmaya çalışıyordum ama kelimeler ağzımdan dökülemiyordu. Babam bu durumumu fark etmiş olacak ki kafamı kucağına koyup  yüzümü okşamaya başladı.

Kaan "Yorma kendini bu kadar ambulans gelicek şimdi az sabret kendini yorarsan tekrar bayılırsın"

Sonra merdivenlerden koşma sesleri geldi. Annemin sesini duydum. Herkes benim başımdaydı ve herkesin gözlerinde ki o korkuyu görüyordum. Annem herkesi ittirip yerde beni kanlar içinde görünce oda korkmaya başladı. Ellerinin ve ayaklarının titrediğini görmüştüm. Güldüm hayallerim gerçek olacaktı, herkes benim için korkacaktı. Acı çeksem bile umursamadım yıllardır bu anı hayal ediyordum. Annem ve babamın beni kaybetmesinden korkmasını istemiştim hep çünkü bazı şeylerin değeri kaybedilince anlaşılırdı.

Sonra yine bilincimi kaybetmiştim gözlerim kapanmıştı. Babamın çığlıkları annemin hıçkırıkları ve herkesin korku dolu sesleri kulaklarıma dolmuştu. Ambulans sesi geldi beni sedyeye yatırdılar ve her şeyi yarım yamalak hatırlamaya başladım. Ambulansın siren seslerini babamın çaresiz bağırışlarını duydum. Beni tekrar sedyeyle arabadan indirmişlerdi hızlıca sedyeyi sürüyorlardı. Gözlerimi açtım yine bulanık görüyordum tabi babamın ne kadar çok korktuğunu gördüm. Dağ gibi güçlü duran adam beni kanlar halinde görünce enkaz gibi yıkılmıştı...

Yazar'ın Anlatımından

Bütün aile Hira'yı yerde kanlar içinde boğuşurken çok korkmuştu en çok da Kaan...

Herkes telaş içinde ambulansı takip ediyorlardı. Hastaneye geldiklerinde Hira'yı bir ameliyata aldıklarını görünce mecburen ameliyathanenin kapısının önünde beklemeye başladılar.  Beril ve Kaan kendini çok suçluyorlardı, onlarda biliyorlardı ki iyi bir ebeveyn olamamışlardı. Kendini en çok suçlayan Berildi. Çünkü kızına hak vermemişti...

İkiside pişmanlık duyuyorlardı. Yusuf ve Talha annelerinin bileklerini ovup sakinleştirmeye çalışmakla meşgullerdi. Hakan ve Ege çok korkuyorlardı zira onlar amcaları gibi değil abileri gibiydi. Hazal bir köşede ağlarken Gece ise Hazalı sakinleştiremiyordu çünkü oda Hazaldan beterdi. Herkes beklemeye başladılar. Bunca zaman küçük kızlarını  hazırlanırken beklerken çok isyan etmiş ve kızmışlardı şimdi ise onu ameliyathanenin önünde beklerken çok pişmandılar. Onu daha önce beklerken kızdıkları için, hayat onları nerden nereye getiriyordu.

Kaan vicdan azabıyla yanıp tutuşuyordu. İçinde ki ateş onu cayır cayır yakarken her nefes aldığında boğazı düğüm düğüm oluyordu. Boğazında ki ağrının geçmesi için su içmişti bir an geçtiği için sevinecekken tekrar nefes aldığında boğazında düğüm oluştuğunu hissedince geçmeyeceğini anlamıştı. Biricik kızı o ameliyatdan çıkıp gözlerini açana kadar devam edecekdi bu his bunu hissetmişti.

Beril ise oda Kaandan farkı yok. Nefes alırken acı çekmenin ne olduğunu çok iyi biliyordu ve buna alışmıştı, ama bu sefer daha acıydı. Her nefes aldığında sanki ateş yutmuş gibi acıyordu. Başından aşağı terler akarken bayılacakmış gibiydi.

Hira rahatdı. Herkesi enkaz halinde bırakırken kendisi nasıl bu kadar rahat olabilirdi değil mi? Ama bunca zaman hep o vicdan azabı çekti, kalp ağrılarıyla uğraştı, kendi başına ayağa kalktı. Normalde bir anne Hira'nın yaşadıklarını yaşamalıydı. Kendi ayaklarının üzerinde durmalı ve kendisini düşünmeyip evlatlarına bakmalıydı. Hira tam 5 yaşında bir anne gibi davranmaya başlamıştı. Herkes o bedeni küçük kızın ruhunun bu kadar büyük olmasına şaşırıyordu. O diğer çocuklar gibi oyunlar oynamıyordu, babasına oyuncak bardaktan çay kahve ikram etmiyordu, salıncaklarda gökyüzüne uçmuyordu, barbie bebeklerine hayran duymuyordu. O babasının annesini aldattığı gecelerde annesine yemek yedirmeye çalışmakla ve ateşini düşürmekle meşguldü. Arkadaşları onun odasına giderken bir sürü oyuncağı olduğunu görünce kıskanıp Hira'nın yerinde olmak istiyorlardı. Hira da onlar gibi olmak istiyordu. Onlar gibi kendi odasını görünce kıskanıp kendi yaşadığı hayatından, neler çektiğinden haberi olmamasını istiyordu. İşte hayat 5 yaşında ki çocuğun ruhunu yaşlandırmıştı.

Herkes Hira'nın yaşadığını sanıyordu. Fakat bilmiyorlardı. Hira binlerce kez öldürülüyordu. Bir insan bir kere ölürdü Hira binlerce kez öldü üstelik daha bir çocukken...

Son 🌆

Üzücü bir bölümle sizi baş başa bırakıyorum ve şunu istiyorum bu durumları gerçekten yaşayan çocukların gerçek hayatda olduğunuzu bilmek istiyorum, lütfen o çocukları bulup onlara sıkıca sarılın...

Bu arada benim taslak da yazdığım bir kurgum var henüz yayınlamayacağım şimdi bu hikayeyi bitirip o hikayeyide taslak da final ettikten sonra yayınlayacağım hikâyenin konusunu merak edip isteyenler yorumlara yazsın bir daha ki bölümde size konusunu yazıcam.

GECE KUŞU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin