ÖLÜM

145 15 4
                                    

Saat gece yarısı olduğu için Alin uyumuştu.

Sabah olmuştu Alin sadece bir kaç saat uymasına rağmen kalkmıştı. Düşünmekten uyuyamıyordu çünkü. Gece boyu düşündüğü gibi sabah uyanır uyanmazda aynı şeyleri düşünmeye başlamıştı.

İğneler, denekler, şans, güç, yaşam, ölüm ve acı... Ateş insanların ölümü ve acısından büyük zevk alıyordu, aynı şekilde Alin'de zevk alıyordu ama ikisinin durumu farklıydı. Ateş suçsuz insanların acısıylada mutlu olurken Alin sadece kötü olduğunu bildiği insanların acısıyla mutlu oluyordu.

Alin burda kaldığı her saniye daha çok gitmek istiyordu burdan. Arkadaşlarının ve ailesinin onu bulmasını istemiyordu. Eğer onlarda bu lanet yere gelirse Alin hep kendini suçlayacaktı bu yüzden kendi kaçmalıydı.

Gözlemlediği kadarıyla kaçması fazla zor olucaktı ama burayla ilgili fazla bilgi edinmişti bu yüzden Alin'i sıkı tutacaklardır. Alin kaçsa bile ne yapıp edip onu geri bulacaklarına Alin adı kadar emindi.

Alin'den

Kalkıp banyoya gittim rutin işlerimi hallettim ve kıyafetlerimi değiştirdim geri odama döndüm. Camın önündeki sandalyeme oturdum, dışarıyı izlemeye başladım. Saat daha çok erkendi bu yüzden dışarıda korumalardan başka kimse yoktu. Camı açtım hava biraz serindi, sakince düşünmeme yardımcı olabilirdi.

Her geçen saniye sıra bana daha çok yaklaşıyordu. Zamanında burdan çıkmazsam ne olucak bana? Yaşayacak mıyım, ölecek miyim? İlaçlara ve testlere ne kadar dayanabileceğim? Umarım ilaçlara fazla dayanamam. Çekeceğim acı umrumda değil, sadece bu hayattan nefret ediyorum ve kurtulmak istiyorum.

Ölüm kimine ceza kimine kurtuluş biletiydi bir hediyeydi.

Hayat ve insanlar bana yaşamı hiç sevdirmedi. Acılar, yalanlar, bahaneler, yaşanmışlıklar beni yaşayan bir canavara çevirmişti. Ama her şeye rağmen güçlü durmaya çalıştım ve başarmıştım da kendi ayaklarımın üstünde duran, güçlü bir kız olmuştum. Acılarımı çok iyi gizlemiştim bu bana bazen zor gelsede başarmıştım. Daha küçükken başlamıştı benim mücadelem aileme bile göstermemiştim acımı, ailem bile beni hep mutlu sanıyordu.

Ben acılarımı güce çevirmiştim o güçte beni bir canavara. 

Ama ben o canavarla her zaman aynı fikirdeydim o canavarı kendi ellerimle yapmıştım. Ne zaman canım yansa o canavar benden susmasımı istiyor, yaralarımı kendim sarmam gerektiğini söylüyordu bende böyle yapmam gerektiğini düşünüyordum çünkü insanlar birini güçsüz görünce üstlerine giderler, ezmeye çalışırlardı.

Önceden canı hiç yanmamış ve duygusuz rolü yapan kız uzun süredir rol yapmıyordu çünkü duygularımı gerçekten kaybetmiştim.

İstediğim sevgiyi alsam belki böyle olmazdı ama ben kendimi hep geride hissetmiştim o ilgi ve sevgiyi alamamıştım. Yakınlarımdan alamadığım sevgiyi dışardan almayı da reddetmiştim. Arkadaşlarımın ve tanıştığım kişilerin sevgisi bana her zaman sahte ve geçici gelmişti en yakın arkadaşlarımın bile...

Benim için ölüm bu yüzden kötü bir şey değildi. Ruhum zaten ölmüştü sadece bedenim hayattaydı ve geriye kalan bedenimin ölmeside pek bir şey ifade etmiyordu çünkü ben çoktan ölmüştüm. Tam anlamıyla yaşayan bir ölüyüm ama kimse görmüyordu çünkü buna izin vermiyordum...

Alin'i bu düşüncelerden alan dışarıdaki hareketlilikti.

Denekhaneden bir şeyler çıkarıyorlardı. Bunlar ölen denekler olmalı. Ama sayıları fazla. Adamlar denekhaneden bir kaç tane daha ölen denekleri çıkardı.

Bahçe kapısı açıldı içeri siyah bir araç girdi. Ölen denekleri o araca koydular ve araç hemen bahçeden geri çıktı.

Aracın nereye gittiğini anlamak için camdan giden araca baktım. Buraya uzak olmayan o mezarlığa gitmişti. Bu mezarlıkta denekler mi vardı?

Birden kapı çaldı.

- Gir!

Volkan: Erkencisin.

- Neden geldin?

Volkan: Hiç, sadece kontrol etmek için. Kalktığına göre birazdan kahvaltını gönderirim.

- Sende mi benim gibi geldin buraya?

Volkan: Yani evet. Neden sordun?

- Neden bu kadar iyi davranıyorsunuz?

Volkan: Kötü mü olalım?

- Değil misiniz zaten? Sadece bunu şiddet ya da davranış olarak yapmıyorsunuz. Ama insanları, çocukları kaçırıp buraya getiriyorsunuz. Bu sizi kötü yapmaz mı?

Volkan: Başına zaten kötü şeyler gelecek bu kadar acele etme!

-Kötü? Ne kadar kötü olabilir ki?

Volkan: Ölebilirsin...

- Ölümün kötü olduğunu kim söyledi?

Volkan kaşlarını çatmış, sorgular biçimde bakıyordu. Alin onun bu bakışı karşısında konuşmaya devam etti.

- Kimine ceza kimine hediyedir. Birinin felaketi birinin mucizesi olabilir. Ölüm size felaket ama bana değil.

Volkan: Değişik bir düşünce tarzın var. Peki sana ölümü mucize gibi gösteren şey ne? Ne yaşadın da seni bu hale getirdi?

Volkan'ın bu sorusuna Alin sadece sessiz kalmıştı.

- Az önceki araba mezarlığa gitti. Orası deneklerin mezarları mı?

Voklan: Çoğunlukla öyle ama sorunun cevabı bu değildi. Kahvaltını yap, bu günde denekleri izleyeceksin.

Volkan çıktı ve onbeş dakika sonra Alin'in kahvaltısını getirmişlerdi. Alin kahvaltısını yaptı ve beklemeye başladı.

Odaya Açelya girdi. Beraber gözlem odasına gittiler, deneklerin hepsi yine ordaydı. Açelya ve Alin'de içeri girdi.

Denek odasına sırasıyla teker teker yine masum insanlar girdi. Hepsine yine iğneler yapıldı. Ağlama, bağırma, acı sesleri vardı yine.

Alin'den

Odaya bir genç aldılar. O odaya girince ışıklar yanıp sönmeye başladı. Işıklara sonrada odaya gelen gence baktım. Bunu o mu yapıyordu?

Alp: Güçlerimi merak ediyordun. Onunla aynı...

Açelya: Ama o daha kontrolsüz. Güçlerini kontrol altında tutamıyor. Öğrenecek...

- Ona tekrar ilaç veriyorlar ama o fazla bitkin, ölmez mi?

Açelya: O güçlü dayanabilir...

- Görmüyor musun ne kadar bitkin? Eğer daha fazla ilerlerse ölecek! DURMALARINI SÖYLE!

Ateş: Buna sen karar vermezsin...

Tam cevap verecekken içeriden gelen bağırma sesiyle içerideki deneğe döndüm.

Ona ilacı vermişlerdi. Sandalyeden çözdüler, ayağa kalktı adım atacakken düştü. Ağzından ve burnundan kan gelmeye başladı. Kimse müdahale etmiyordu. Bir süre sonra denek dayanmadı ve yere yığıldı, odadaki doktorlar onun nabzına baktılar. Deneği odadan çıkardılar.

Bu sefer yanımdaki deneklere bakmadım, geçen seferki manzarayla karşılaşacağıma emindim. Ateş keyifli, Açelya ve Akgün umutlu, Volkan ve Alp alışkın bir şekilde izliyorlardı.

Onun öleceğini Ateş'de biliyordu ve bile bile engel olmadı. Buradaki deneklerin onlardan olma ihtimaline karşı hiç bir şey yapmadı. Onların göz göre göre ölüme gitmesini zevk ile izledi.

Odaya küçük bir çocuk getirdiler. Çocuğu sandalyeye bağladılar ve ilacı hazırlamaya başladılar. Çocuk bizim olduğumuz cama baktı, bizi görmesede burada olduğumuzu biliyor gibiydi. Ama bu çocuk...

DENEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin