ÖLÜM

50 5 5
                                    

Ameliyathanenin kapısı açıldı, herkes ayağa kalktı ama doktorun başı öndeydi.

Sinem: Kızım iyi değil mi doktor?

Doktor düşünmüştü. En zoruda bu değil miydi zaten? Nasıl söyleyebilirdi bunu onlara?

Ateş: Konuş! Doktor iyi olduğunu söyle!

Doktor: Malesef. Başınız sağolsun.

Doktor oradan ayrılmıştı.

Ateş: Ne? Ne dedi o? Volkan ne dedi o?

Volkan: Abi...

Sinem Mehmet'e sarılıp ağlamaya başladı. Koridorda içi yanan bir annenin ağlama sesi yankılanmıştı. Fatih ellerini saçına atıp sağa sola hızlı adımlar atıyordu. Kabul etmek istemiyordu. Durdu ve sinirle duvara yumruk attı. Duvar kan olmuştu.

Herkes ağlıyordu.

Leyal: Volkan, ona bir şey olmaz değil mi? Olmamıştır. Başka bir hasta ile karıştırmışlardır. O benim kardeşim gibi. O giderse beni kim koruyacak? Kim kızacak, kim yardım edecek?

Ameliyathanenin kapısı tekrar açılmıştı.

Bir kaç hemşire Alin'i çıkarmıştı. Leyal sıkıca gözlerini kapatmıştı. Hazır değildi buna. Zaten Alin'de onun bakmasını istemezdi. Leyal çok hassastı, bu durumun onda yeni bir tranva bırakmasını istemezdi.

Alin'i o hâlde görenler daha çok ağlamaya başladı.

Hemşireler Alin'i morga götürdü. Bir süre sonra Ateş kalkıp morga gitti.

Alin'in yanına oturdu. Onun ölümünü kabul etmek istemiyordu.

Ateş: Sevgilim hadi kalk! Gidelim. Üşürsün sen burada. Doğru ya sen Volkan'la aynı güce sahipsin ve üşümüyorsun. Ama ben üşüyorum sevgilim, çok üşüyorum hemde. Hadi kalk yine ısıt beni. Benim için güçlerini kullan. Hasta olursam bana bakmak zorunda kalırsın. O zamanlar çok huysuz oluyorum. Yinede sever misin beni? Ben seni her halinle severim güzelim.

Ateş sevgilisinin anlına küçük bir öpücük bıraktı.

Ateş: Sende üşümüşsün güzelim. Bak, hadi kalk. Yalvarırım kalk. Alin uyan! Bak karanlık orası. Kapalı tutma gözlerini, gitme o karanlığa. Üzerini örtecekler güzelim, hiç mi korkmuyorsun karanlıktan? Çok karanlık orası, çok karanlık...

Ateş zorlukla nefes alıp verdi. Uyandıramıyordu sevgilisini, elinden bir şey gelmiyordu.

Ateş: Özür dilerim, özür dilerim, seni gerçekten kurtaramadım. Seni kaybettim. Şimdi benim yaşamamın ne anlamı var? Sen yoksun, yine yarım kaldım. Gittin benden. Beni bırakıp gittin sevgilim.

Bir hafta sonra

Alin'in cenazesinde bir çok kişi vardı. Sokak serserilerinden, iş adamlarına hatta mafyaya kadar her kesimden insan vardı.

Bu bir hafta boyunca hiç kimse kendinde değildi. Herkesde bir sessizlik vardı.

Denekler o günden sonra Alin'in dağ evine hiç gitmemişlerdi. O evde Alin ile anıları vardı. İyi, kötü birçok anı...

Bu ev Alin olmadan onlara boş geliyordu. Hepsi kaçıyordu, en güçlüsü bile kaçıyordu bu evden. Bazı anılar onlara acı veriyordu ama bugün Ateş, o eve geldi.

Oraya gidince sevgilisinin ona bakışı, gülüşü gözlerinin önüne gelmişti. Buraya ağlamak için gelmemişti ama ne için geldiğinide bilmiyordu. Kalbi buraya gelmesini sağlamıştı. Tek umudu onu burada tekrar görmekti. Onu göremeyeceğini bildiği hâlde buraya gelmişti. İçinde küçükte olsa onu tekrar görebileceğine dair bir umut vardı.

Arabadan inip eve girmişti. Tek tek onunla anısının olduğu yerlere baktı. Sanki onu görüp izliyormuş gibiydi ama o bir anda yok oluyordu. Onunla uyuduğu odaya girmişti.

Hâlâ Alin'in kokusu vardı orada. İçini huzurla dolduran kokuyu ciğerlerine çekti. Gözleri dolmuştu. Yatağa uzandı yavaşça. Yanında sevdiği kadını hayal etti. Daha bir hafta önce yanında uyuyan kadını şimdi sadece hayal ediyordu.

Ateş Alin olmadan geçirdiği bir hafta boyunca ne yemek yemiş, ne uyumuş, ne de diğerleri ile konuşmuştu. Ama şimdi uzandığı yatakta sevdiği kızın kokusu ile uyumuştu. Ne kadar engel olmak istesede uyku bedenini ele geçirmişti.

Ateş çalan telefonu ile gözlerini açtı. Kimin aradığına bakmadan telefonu kapattı. Bir kaç saniye tavanla bakıştıktan sonra yataktan kalkıp odadan çıktı. Kanepedeki kişiyi görünce olduğu yerde kalmıştı. Sadece ismini söyleyebilmişti.

Ateş: Alin...

Alin dönüp Ateş'e baktı. Gülümsedi sevgilisine, Ateş yeniden aşık oldu onun kısılan gözlerine.

Alin ayağa kalktı, Ateş hızla Alin'e doğru gitti ve sarıldı ona.

Ateş: Neredeydin?

- Bir yere gitmedim sevgilim. Hep seninleydim.

Ateş: Hayal değilsin değil mi? Yine yok olmayacaksın, bırakmayacaksın beni değil mi? Yine karanlığa dönmek zorunda kalmayacağım...

Alin kendini biraz geri çekmişti. Ateş onun yüzüne özlem ile baktı. İstemesede gözlerinden yaşlar akıyordu. Alin eli ile sildi onun gözyaşlarını.

- Neden ağlıyorsun? Ben buradayım.

Ateş: Alin ben seni çok özledim.

- Çok mu özledin?

Ateş: Tahmin edemeyeceğin kadar çok özledim.

- Sadece bir hafta oldu. Neden bu kadar özledin?

Ateş: Gitme, tekrar gitme.

Alin gülümsemişti.

- Özlemini gider, doyasıya bak sevgilim.

Ateş: Delirdiğimi düşünüyorlar ama ben demiştim. Alin yaşıyor demiştim. Sevgilim beni bırakmaz...

Alin yaklaşıp Ateş'i öpmüş ve sarılmıştı. Şuan Ateş'in en çok ihtiyacı olan şey buydu. Alin'in yaşadığını bilmek, sarılmak ve onu hissetmek...

- O gün bana kapıyı neden kilitlediğimi sormuştun. Odadaki masama bak.

Ateş: Şuan değil. Şuan seninle kalmak istiyorum.

Alin gülümsemişti.

DENEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin