25 Ekim 1770
Alec:
Magnus tüm uyarılarıma rağmen o şeyi eve getirmişti.
Sorun şu ki, Izzy de onunla aynı düşünüyordu.
"Eğer içimizden birisine saldırırsa ne olacak? Kana susamış bir vampir o ve birilerine zarar verebilir. Onu kurtardık işte, bırakalım da kendi haline baksın."
"Her vampir katil olmak zorunda değil Alec." Demişti Magnus benim karşıma dikilip. "Yeteri kadar kan içip insanları serbest bırakırlarsa sorun olmaz. Sonrasında onları etki altına alıp her şeyi unutturabilirler. Ona kendini kontrol etmeyi öğreteceğim. Ayrıca büyü kitaplarında illaki onun kendisini bastırmasına yardım edecek şeyler bulacağım. Şimdilik... bizimle kalsın işte. O daha çok genç ve dışarıda hatalar yapacaktır. Güneşe çıkmaması gerektiğini bile bilmiyor."
Magnus bir şeyler anlatırken resmen göz devirmek istemiştim.
"İyi ama bu işin sonu kötü giderse tüm suç senin olacak, anladın mı beni?"
"Anladım, tüm sorumluluğu ben alacağım."
....
Magnus Raphael denen şu kan emici ile ilgileniyordu sürekli. Ona bir şeyler öğretmekten zevk alıyordu.
Nasıl olduysa bir yerlerden kan bulup getirmiş ve Raphael'in beslenmesine yardımcı olmuştu.
"Korkma, kanı alırken kimsenin canını yakmadım." Demişti benim yanıma gelerek.
"Umurumda değil ne yaptığın. Hala bunu onaylamıyorum."
Sinirle ondan uzaklaştığımda peşimden gelmişti.
"İki gündür iyi durumda, güzel de ilerliyoruz. İlla surat yapmak zorunda mısın?"
"Bir hayvan beslemeye başladık ama bu hayvan kan emiyor. Sence bu normal mi?"
"Öyle söyleme, seni duyacak. Vampirlerin duyuları çok gelişmiş."
Magnus bunu dediğinde bir anda yandan birisinin sesi gelmişti.
"O haklı Magnus, benim başımın çaresine bakmam lazım. Nereye kadar bana bakıcılık yapacaksın ki?"
"Gittiği yere kadar." Demişti Magnus kararlı bir sesle konuşup.
"Burada kalmak benim için de zor bir durum. Özellikle Izzy ve Alec'in kokusu başımı döndürüyor. Ya kendime hakim olamayıp onlara saldırırsam? Seninle alakalı bir sorunum yok, senin kokunu bile tam alamıyorum ama ikisinin kokusu... çok farklı ve güzel geliyor. Bana zaten yardım ettin Magnus, bu saatten sonra ben kendi başımın çaresine bakmalıyım."
Raphael yanımızdan giderken Magnus bana sinirli bir bakış atmıştı.
"Yaptığını beğendin mi?"
"O haklı ama." Demiş olsam da Magnus onun peşinden gitmişti. Ben de iç çekip onu takip ettim.
"Raphael, hiçbir yere gitmiyorsun."
"Beni bırakabilirsin Magnus. Ben zaten... yaşamıyorum bile. Ölüyüm ve ölüler için üzülmen anlamsız." Deyip duvara yaslandı Raphael. "Elinden geleni yaptın zaten."
"Adam akıllı konuşup öyle karar verelim. Tek başına dışarıda ne yapacaksın? Gölge avcıları peşinde düşecek, diğer vampirler peşine düşecek. Hepsi ile baş edebilecek misin cidden?"
"Baş etmek istediğime emin değilim."
"Laflara bak sen!" Demişti Magnus sinirle konuşup. "Odana dön ve benim sinirimi bozma. Hiçbir yere gidemezsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's a Long Story
FanfictionPeki Magnus ve Alec küçük yaşta tanışmış olsa onları nasıl bir hikaye bekliyor olurdu?