3 Şubat 1632
Magnus:
Demire sertçe elimdeki ile vurup şekil almasını sağlarken bir yandan da alnıma biriken teri silmeye çalışıyordum.
Bugün erken çıkarsam Alec'in yanına gidip eğitim verirken onu izleyecektim ama işim hala bitmemişti.
Hızlanmak için biraz büyü kullandım ama usta buradayken büyü yapmak kolay olmuyordu.
"Nasıl gidiyor Magnus? Yetişecek mi işler bugüne?"
"Yetişecek gibi duruyor, biraz daha hızlanmam lazım."
"İyi iyi aferin, ben biraz dışarıya çıkıyorum. Dükkan sana emanet."
"Tamamdır." Sonunda gidiyor.
Hızlıca onun gidişinin ardından kalan işleri büyüm yardımıyla kısa zamanda bitirdim ve elimi yüzümü yıkadım. Bir süre sonra Peter dükkana döndüğü zaman işlerin bittiğini söyledim.
"Aferin Magnus, yine formundasın."
"Teşekkür ederim efendim. Çıkabilir miyim artık?"
"Tamam çık bakalım, yarın görüşürüz."
Başımla selam verip hızlıca dükkandan çıkmıştım. Yandaki atın ipini çözüp hızlıca ata bindim ve sarayın yolunu tuttum.
Daha önce de birkaç kez onu ziyaret etmiştim ama eğitimlerine hiç denk gelmemiştim.
Artık görevliler beni tanıdıkları için itiraz etmeden içeriye alıyorlardı. Ben de zaten hemen antrenman yaptıkları yere yönelmiştim.
Atımı bağladıktan sonra Alec görüş açıma girmişti. Hızlıca onun yanına giderken sessiz olmaya özen gösterdim ve bir süre uzaktan onu izledim.
"Evet, kaldırın okları. Şimdi hedefi iyi görün. Hazır... bırak!"
Hedeflere isabet eden okları inceledi bir süre.
"Sen" dedi içlerinden birisini işaret ederek. "Bu ok buraya mı atılacaktı?"
"Hayır Alec, elim titredi."
"Elin titredi demek." Deyip hedefin oraya ilerledi ve hedefin orada durdu. "Şimdi düşün ki ben düşman bir askerim ve sizin askerlerinize doğru ilerliyorum. Sen hedefi kaçırdın ve benim en az 20 saniyelik bir zamanım oldu. Geldim ve sizin askerlerinzden bir ya da birkaçını öldürdüm. Ne yapacaksın o zaman Wilson?"
"Hemen ona bir ok daha göndereceğim ve bu sefer ıskalamayacağım."
"Güzel, ama ilk seferinde ıskalama. Senin elin titredi diye arkadaşının ölmesi, bu hoşuna gider mi?"
"Hayır gitmez."
"Güzel." Gözleri o an beni bulduğunda anında gülümsedi. "Siz devam edin, ben birkaç dakikaya geliyorum."
Askerler itaat ederek okları toplarken Alec hızlıca benim yanıma geldi.
"Geleceğini söyleyince yine yetişemezsin sanmıştım."
"Ama yetiştim işte. Bu arada otoriter tavrına bayıldım."
"Onlara arkadaşça davrandığım zaman beni dinlemediler ben de otoriter davranmaya başladım." Bir süre yüzümün yanını inceledi ve parmağı ile yüzümün yanını okşadı. "Siyah bir şey kalmıştı."
"Demirciden geliyorum, normaldir."
"Evet aslında seninle o konu hakkında konuşmak istiyordum." Deyip birkaç saniye sessiz kaldı. "Magnus, artık benim maaşım fazlaca eve yetiyor ve artıyor bile. Yani... senin çalışmana gerek bile yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's a Long Story
FanfictionPeki Magnus ve Alec küçük yaşta tanışmış olsa onları nasıl bir hikaye bekliyor olurdu?