4 Ocak 1631
Magnus:
"Alec yapabiliyor muyum?" Dediğimde Alec'in bana alttan bakarak gülümsediğini görmemle pes edip kendimi bıraktım.
Kol kası yapmaya çalışıyordum ve ağaçta kendimi yukarıya çekme hareketini deniyordum ama olmuyordu.
"Daha basit şeylerden başlayalım. Ağaçta yaptığın şu şey... acı çekiyor gibiydin." Deyip gülmemek için dudağını dişledi.
"Dalga geçme sakın!"
"Üzgünüm ama elimde olan bir şey degil."
Alec yaklaşık iki aydır sarayda çalışıyordu. Maaşı ise babam ve benim toplam maaşımızdan daha fazlaydı.
Bu yüzden köydeki tüm kızlar Alec'e sulanıyor. Hatta saraydakiler bile Alec'e sulanıyor.
Ben de kendime biraz bakmak zorunda hissettiğim için kendimi geliştirmeye çalışıyorum işte.
"Mekik ya da şınav ile başlayalım istersen."
"Onlar neydi unuttum." Dedim saçımı kaşıyarak. Bu halime gülüp dudağıma bir öpücük bıraktı.
"Hadi seninle bir anlaşma yapalım. Bugün 50 mekik ve 50 şınav çekersen boynuna birden fazla kez öpücük bırakacağım."
"Hah?" Durup ona baktım. "Hemen şu hareketleri göster ve yapayım."
"Hemen motive oldun bakıyorum."
"Olmamam mümkün mü? Ne zamandır doğru düzgün baş başa kalamıyoruz ve öpüşemiyoruz bile. Hem de boynumdan ha... Hemen bitsin şu 50 şımal ve nekik."
"Yalnız isimleri onlar değil."
"Her neyse sen sadece hareketleri göster."
"O zaman şınav ile başlayalım." Deyip yere uzandı ve kolları üstünde yükseldi. "Hareket bu. Ellerin bu şekilde duracak ve göğüsünü yere sıfır hale gelene kadar indirip sonra vücudunu tekrar kaldıracaksın."
"Kolaymış ki bu." Deyip yere uzandım. "Ben de zor bir şey bekledim."
"25'e kadar geldiğinde konuşalım." Deyip ayaklandı. "Başla."
"1...2.."
...
"18... 19..."
"Alec kollarımı hissetmiyorum."
"Ne kadar üzücü... Devam et hadi."
"Seni geberteceğim." Deyip devam etmeye çalıştım ama 30'a geldiğim zaman yere yığıldım.
"Seninle işimiz var desene. Daha 30'u zor gördün. 100'lere nasıl çıkacaksın?"
"Yapmıyorum kas filan." Deyip ayaklandım. "Hayır orada kaslı askerleri görüyorsun zaten, ben de kassız olayım ne var yani."
"Bekle bir saniye?" Deyip bana yaklaştı hızlıca. "Şimdi anlaşıldı, sen kıskançlık yapıyorsun."
"Yapıyorum tabii. Etrafında bir sürü güzel kız var. Hepsinin sana dibi düşüyor. Erkeklerden bahsetmiyorum bile. Bir anda köyün en popüler çocuğu oldun. Demirciye gelenler bile bana seni soruyorlar. Hepsinin ağzının suları akıyor. Bir de bana baksana, niye beni isteyesin ki?"
"Magnus şu an çok fazla saçmaladığının farkında mısın sen? Ben napayım senden başkasını, hiçbiri benim umrumda bile değil."
"Belki şimdi değil ama ya sonra? Senin yanında çok çirkin kalıyorum, sana yakışmıyorum bile. Tek yapabildiğim şey bu." Deyip elimi havada sallayıp bir büyü oluşturdum. "Ve bunu da insanlar benden korkmasın diye gizlemek zorundayım. Kim olduğumu bile kabul edememiş birisiyim ben, niye beni sevesin ki? Niye beni seviyorsun anlamıyorum bazen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's a Long Story
FanfictionPeki Magnus ve Alec küçük yaşta tanışmış olsa onları nasıl bir hikaye bekliyor olurdu?