Korku

1.8K 162 90
                                    

5 Aralık 1628

Alec:

Bir ay.

Magnus'u yanlışlıkla öpmemin üstünden bir ay geçmişti.

O konu üstüne konuşmaktan ikimiz de çekiniyorduk.

Daha doğrusu ben çekiniyordum, ben çekindiğim için Magnus da konuşmaya yanaşmıyordu.

Ama ikimiz de sonsuza dek kaçamazdık bunu biliyorduk. O yüzden gece eve geldiği zaman onunla konuşmaya karar vermiştim.

Ne yazık ki... Olay sandığım gibi gitmedi.

Magnus çok geç gelmişti ve dışarıda fırtına vardı. Ve bu normal bir fırtına değildi, yıldırım ve şimşek de işin içindeydi.

Ve Magnus bu ikisinden ölümüne korkuyor.

Sokakta kaldığı dönemlerden birisinde çok yakınında bir yere yıldırım düşmüş ve o günden beri sesinden bile çok korkuyor.

Bu yüzden geldiği anda yatağına uzandı ve örtüsünü üstüne çekti.

"İyi misin?"

"İyiyim uyurum şimdi." Demiş olsa da aniden gelen şimşek sesiyle bedeni sarsıldı ve örtüyü sıktığını fark ettim.

Küçükken korktuğu zaman yanına yatardım ama şu an için bu uygun olur muydu emin değilim.

"Birazdan geçecektir." Dediğimde ikinci bir ışık patlaması, ardından büyükçe bir gök gürültüsü gelmişti.

Göremesem bile Magnus'un ne halde olduğunu tahmin etmek zor değildi. Bu yüzden şu gereksiz belirsiz duruma lanetler okuyup yatağımdan çıktım ve onun yatağına sakince oturdum.

"Ben buradayım Magnus." Dediğim anda bana döndü ve bacaklarıma doğru yaklaştı.

"Yanıma uzan." Dedi bacağıma elini sakince koyarak. Örtüyü üstünden yavaşça çekti ve sarı gözleriyle beni süzdü.

"Yana kay hadi." Dediğimde hızlıca yana kaydı ve küçükken ikimizin rahatça sığdığı yatağa zar zor ikimiz sığmayı başardık.

Yanına uzandığım anda başını omzuma yaslayıp bana sıkıca sarıldı.

Dışarıdan gelen her seste elleri tişörtümü sıkıyordu ve vücudu titriyordu.

Kolumu başının altından geçirip onu kendime daha çok yasladım. Elimle yavaşça saçlarını okşamaya başladım ve bir yandan da diğer elimle elini tuttum.

"Şu an daha iyi misin?" Dediğimde başını salladı ve yüzünü biraz daha boynuma çıkardı.

Kısa zaman sonra nefesi yavaş yavaş düzene girmişti. Uyuduğunu anladığım zaman rahatlayıp onun saçına bir öpücük bıraktım.

Hala dışarıdan gelen seslere vücudu küçük bir sarsıntı ile tepki verse de şu an durumu daha iyiydi.

Bunu düşünerek uyumayı denedim, onu rahatlatmak için hala saçları ile oynarken gözlerimi yumdum ve burnumu onun saçlarına gömüp kokusunu içime çektim.

Değişikti, kokusu fazla değişik ve güzeldi.

Bunu düşünüp uzun bir süre uyumak için mücadele verdim ama aniden gecenin en yüksek gök gürültüsü patlak vermişti ve Magnus sıçrayarak uyanıp hızlıca üstüme çıkmıştı.

Kolları beni sertçe sararken başını omzuma gömüp ağlamaya başlamıştı.

"Magnus sakin ol, bir şey yok."

Saçını sakin sakin okşarken omzuma doğru hıçkırmaya başlamıştı. Onun bu hallerine daha önce şahit olduğum için ağlama demenin yararı olmadığını biliyordum. Bu yüzden sadece ona sarılmaya ve kulağına sakinleşmesi adına bir şeyler söylemeye devam ettim.

O da kulağıma kendi dilinde bir şeyler söylüyordu. Ne dediğini hiçbir zaman anlamazdım ama ara sıra "Anne." Dediğini işitiyordum.

Kastettiği kişinin kendi annesi olduğunu bildiğim için kendimi daha kötü hissediyordum her defasında.

Kaç yaşına gelirse gelsin hala annesinin ölümü yüzünden kendisini suçluyordu. Bu yüzden ona kızamazdın, yapabileceğim tek şey ona destek olmaktı.

"Geçti Magnus, ben yanındayım. Yalnız değilsin."

Hıçkırıkları yavaş yavaş küçük iç çekmelere dönmeye başladığında ağlamaktan yorulduğunu anlamıştım. Zaten bedeni tam anlamıyla üstüme düşmüştü.

Ağlarken çok fazla yoruluyordu.

Sonunda anladığım dilde bir şeyler söylemeye başlamıştı.

"Onu ben öldürdüm, annemi. Onun ölümüne sebep oldum. Sokakta geçirdiğim her kötü şeyi hak ettim ben. Üvey babamı bile bile öldürdüm. Beni eve almamalıydınız, sokaklarda cezamı çekmeye devam etmeliydim."

"Saçmalamaya başladın." Dedim sinirli bir şekilde konuşup. "Aksine, ceza filan çekmemeliydin bu yüzden Tanrı karşıma seni çıkardı."

"Tanrı'nın beni sevdiğini sanmıyorum. Ben iblisin oğluyum Alec, ben lanetlenmiş birisiyim. Beni kimsenin sevmemesi lazım. Sizin de sevmemeniz lazım."

"Magnus..."

"Üvey babamı canlı canlı yakarken bir saniye bile tereddüt ettiğimi hatırlamıyorum. Benim de canlı canlı yanmam gerekiyor. Belki de yıldırımlardan bu yüzden korkuyorumdur. Tanrı'nın gazabı olarak gördüğüm için. Cezamın sonunda geldiğini düşündüğüm için."

"Beni delirteceksin." Dedim onun yüzünü boynumdan çekip yüzüne doğruca bakarak. "Sen olmasan ben ne halde olurdum bir fikrin var mı?"

"Hiçbir sorunun olmazdı. Ailen mükemmel, seni seviyorlar. Sorunsuz bir şekilde büyürdün. Benim gibi sorunlu birisiyle uğraşmak zorunda kalmazdın."

"Sen cidden böyle mi düşünüyorsun? Seninle uğraşmak zorunda kaldığımı mı? Magnus sen hayatımdaki en güzel şeysin, sakın bir daha böyle bir şey söyleme."

"Hayatındaki en güzel şey olmak için fazla çirkinim."

"Çirkin filan değilsin, şöyle düşünmeye ve söylemeye bir son ver!"

"Gözlerime baksana." Deyip parlayan gözlerle beni süzdü. "Sen kedi gözleri diyorsun ama ben onların şeytanın gözleri olduğunu biliyorum. Babamın gözleri olduğu biliyorum ve bu yüzden onlardan nefret ediyorum."

"Ben nefret etmiyorum ama. Sana ait olan hiçbir şeyden nefret etmem ben."

Elimle yavaşça yüzünü kavradım ve bir parmağımı yüzünde sakince gezdirdim. 

"Şu an seni öpmek istiyorum." Dediğinde yüzüme samimi bir gülümseme yerleştirmiştim.

"O zaman öp."

Başta birkaç saniye tereddüt ile bana baktı.

"Emin misin?"

Başımı olumlu anlamda salladığım zaman dudaklarını öne uzattı ve sonrasında dudaklarını benimkilerin üstüne nazikçe kapadı.

Yine aynı şekilde kalbim ağzımdan çıkacak kadar hızlı atmaya başlamıştı. Onun da aynı heyecanı yaşadığını hissedip sakince elimi onun boynuna doladım.

İkimiz de bir süre öpücüğü kesmedik. Hiçbir şey yapmıyorduk, sadece dudaklarımız hareketsiz bir halde birbirine temas ediyordu.

Sonra Magnus yavaşça geriye çekildi ve yüzünü boynuma gömdü.

"Yaşadığımı hissettiren tek şey sensin."

Sonrasında yavaşça kalp atışı ve nefesi düzene girdi, aynı şekilde benim de girmişti.

Bu sefer, bedeni tamamen üstümde ve başı boynumda olacak şekilde uykuya dalmıştı. Onu rahatsız etmemek için bir santim bile kıpırdamadım.

Yalnızca kollarımı sıkıca beline sardım ve onun nefes sesini dinleyerek uyumaya çalıştım.

...

Çok üzüldüm ya :(

It's a Long StoryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin