Magnus:
Ev son birkaç gündür iyice ölüm sessizliğine bürünmüştü.
Alec benimle konuşmuyordu ve aşırı sinirliydi. Bir şey sorsam bile tersliyordu ya da laf sokuyordu.
Ona yakın olduğum tek an sabahlarıydı. Çünkü ondan önce kalkıp yanına gidiyorum ve yanağına bir öpücük bırakıyordum. Uyansa ne tepki verir bilmeden yapıyordum bunu ama yapmasam kendimi kötü hissederdim. Boşlukta hissederdim.
Şimdi de salondaki minderlerde oturuyorduk. O elindeki kitabı okurken ben de onu izliyordum. Zaman zaman da yere uzanıp tavana dikiyordum bakışlarımı.
Şu anda da bunu yapıyordum. Çünkü Alec'e gözlerimi dikerek bakınca bazen yerinde rahatsız bir şekilde kıpırdanmaya başlıyordu.
Yine bu şekilde sessizliğe gömüldüğümüz bir vakit Izzy'nin odasının kapısı açıldı ve birkaç dakika sonra Izzy salonda bitiverdi.
"Siz niye konuşmuyorsunuz?"
Ellerini beline koyup hesap sorarcasına bize bakmaya başlamıştı. Alec de ben de şaşkındık.
"Bakmayın bana öyle. Benim yüzümden mi konuşmuyorsunuz? Buna ben mi sebep oldum?"
"Dolaylı olarak evet." Dedi Alec kitabı yana bırakarak. "Sen Magnus'a gitmesini söyledin ve o da kabul etti. Etmemesi gerekirken etti hem de sebebi ileride bizim de öldüğümüzü görmek istememesiymiş."
"Çünkü ben ölümsüzüm." Diyerek açıklama yapma gereği duymuştum.
"Bunun için mi konuşmuyorsunuz yani? Biriniz diğeri gidecek diye, biriniz de diğeri ileride tamamen gidecek diye endişe duymuşsunuz. Sevdiği zaman insana bunlar olmaz mı? Bakın ben... buna neden olmak istemiyorum. Oturup çok fazla düşündüm ve... aslında düşünmem bile saçmaydı... Magnus sen de benim abimsin. Alec benim için neyse sen de öylesin. Ve benim seni suçlamam çok yanlıştı. Bir şekilde dolaylı da olsa buna sebep olmuş olsan da bu seni suçlu yapmaz ki. Aynı şey benim başıma da gelebilirdi. Yaptığım bir hata yüzünden ailemden olabilirdim. Ya da Alec'in de başına gelebilirdi." Durdu ve derin bir nefes aldı. "Olduğun şey yüzünden seni suçlamam yanlıştı. Ve en kötüsü de, senin by olayda dolaylı olarak sıfır etkin de olabilir ve ben... seni suçladım. Sen olmasan Alec'i de kaybedebilirdim. Sen bana her zaman çok iyi bir abi oldun, en az Alec kadar iyi abilik yaptın. Senden özür dilemek... yetersiz kalacak biliyorum. Ama elimden başka şey gelmiyor."
Gözünden akan yaşı sildiği zaman son derece samimi olduğunu bildiğim için anında ayaklandım ve onun yanına gidip kollarımla onu sardım.
"Lütfen beni bağışla."
"Sana kızgın olmadım ki ben hiçbir zaman. Sadece birazcık kırıldım hepsi bu. Sana kızgın kalamam ben." Deyip onun yüzünü iki elimle kavradım ve yanaklarına öpücükler bıraktım.
"Biliyorum, bu yüzden kendime daha da sinirliyim. Senin gibi mükemmel birisinin canını yaktım. Gitsen ne yapardım inan ben de bilmiyorum. İyi ki Alec tam zamanında gelmiş diyorum."
"Tam zamanında geldi ama acısını çok güzel çıkarıyor." Dedim imayla ona bakarak. Umursamaz bir şekilde kitabını eline aldı ve okumaya devam etti.
"Siz de inatçı olmayın ve barışın." Dedi Izzy biraz yüksek sesle konuşup. "Duydun mu Alec?"
"Ben dışarı çıkıyorum, burada kitap okumak eziyet olmaya başladı."
Bize bir şey dememizde fırsat vermeden dışarıya çıkmıştı.
"Üzülme Magnus, kabullenmesi uzun sürecektir. Alec seni çok seviyor ve büyük ihtimalle seninle yaşlanma planları vardı."
"Bunun farkında değil miyim sence. Ama elimden bir şey gelmiyor. Olduğum şeyi değiştiremem."
"Alec de bunun farkında buna eminim. Yakında aranız düzelecektir."
"Umarım dediğin gibi olur."
...
Alec akşama doğru gelmişti ve geldiği gibi de odasına çekilmişti.
Ben de gece yarısı gibi odaya geçtim ve birkaç saattir kafamda kurduğum şeyi yapmaya karar verdim.
Bunu yapmamam lazımdı aslında ama yapmak istiyordum.
Odanın penceresine yaklaştım ve Alec'in uyuduğuna emin olduktan sonra elimi havada sallayıp gökyüzüne kara bulutların hücum etmesini sağladım. Saniyeler sonra sağanak etkisini gösterirken yatağıma yerleşmiştim.
Birkaç saniye sonrasında ise şimşek ve yıldırım sesleri yükseldi ve ben anında örtünün altına girdim. Hala daha şu korkumdan kurtulamamıştım.
Alec'in uyanmasını beklerken 3-4 gürültülü şimşek çakmıştı. En sonunda Alec'in sesini duydum.
"İyi misin?"
"Ben... iyiyim." Dedim sesimin bilerek titremesini sağlayarak. Genelde de zaten titrerdi ama bastırmayı başarırdım. Bu sefer bastırmamıştım.
"Hava çok güzeldi aslında bugün."
Başka da bir şey demedi. O sıra ikinci bir gök gürültüsü koptu ve ben ciddi anlamda panikle yerimden sıçradım. Örtüyü sertçe kavramıştım, öyle ki avuç içim acıyordu.
Sonrasında ayak sesleri duydum.
"Yana kay hadi."
"Gerekmez, iyi...yim ben."
"İkiletme Magnus!" Demesiyle hızlıca yana kaydım. Alec de örtüyü hafifçe açıp yanıma uzandı ve beni kendine çekti.
Anında kolları arasına girip küçük bir kedi gibi göğüsüne sığındım ve başımı boynuna gömdüm. Günler sonra ilk defa sıcaklığını hissediyordum ve bunun verdiği huzurun tarifi yoktu.
"Yaptığım şey..."
"Şu an konuşmayalım Magnus."
"Ama konuşmamız lazım. Ben... bencil olmayı istemedim. Ama hayatım boyunca hep olduğum şeyden kaçmaya çalışmışımdır ve ilk defa kaçmamın gerekmediği birisi ile karşılaştım Alec. Sence seni kaybetmeyi ben ister miyim?"
"Yine kendini düşünüyorsun."
"Çünkü çok fazla şey yaşadım. Senin yaşadığın şeylerin çok ötesinde, hayal bile edemeyeceğin şeyler. Şahit olduğum şeyleri bilmiyorsun. Sokakta kalan çocukları... satmaya çalışan bir adamla tanışmıştım. 4 kişiydik, aramızda bir kız da vardı. 9 yaşında filandım o zaman. Bir şekilde birlikte yaşamaya çalışıyorduk. Ateş yakar, yiyecek çalardık. O adam yanımıza geldi ve bize ev verebileceğini söyledi ve tek yapmamız gereken de onun dediklerini yapıp müşterileri memnun etmekmiş. Çocuk aklı ile anlamını kavrayamadık ama kimse kimseye öylece ev vermezdi. Kabul etmedik. Ertesi gün iki adamla geldi ve aramızdan üç kişiyi zorla götürmeye çalıştı. Şanslıydım çünkü götürmeye çalıştığı kişilerden birisi de bendim. Yolda üçünü de feci halde yaraladım ama noldu biliyor musun? Onları kurtarmış olmama rağmen arkadaşlarım benden korkup beni istemediler ve oradan gitmek zorunda kaldım. Bu sadece yaşadığım şeylerden bir tanesi. Dahasını ne sana anlatmak istiyorum ne de hatırlamak istiyorum."
Gözüme biriken yaşı silerken Alec hızlıca kollarını bana sardı ve ellerimi sıkı sıkıya tuttu.
"Elimde olsa sana acı çektiren ve çektirmeye çalışan her şeyden intikam alırdım."
"Bunu istemiyorum, varlığın benim için en büyük hediye zaten. Seni bırakmayı istemiyorum ve elimden gelen her şeyi yapacağım seni bırakmamak için, beni bırakmaman için."
Alnıma değen nemli dudaklar ile gözlerimi kapadım. Sonrasında dudaklarıma da aynı dudaklar temas etti.
Artık şimşek sesi gelmiyordu ama Alec yanımda uzanmaya devam etti.
"Uyu hadi, yarın yeni bir gün olacak."
"Yarın yeni bir gün olacak."
...
Magnus'un yaşadığı şeyler arasında taciz gibi bir şey yok arkadaşlar, yani o tarz bir şey düşünmenize neden olmak istemiyorum. Öyle bir şey yazmam zaten biliyorsunuz. Sadece fazla aç kaldığı, dışlandığı ve sürekli kaçmak zorunda kaldığı bir geçmişi var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's a Long Story
FanfictionPeki Magnus ve Alec küçük yaşta tanışmış olsa onları nasıl bir hikaye bekliyor olurdu?