13 Mayıs 1630
Alec:
"Magnus, sahile inelim mi? Belki denize filan gireriz. Hava çok güzel."
Bugün Magnus'un izin günüydü ve bunu değerlendirmemiz gerekiyordu.
"Göle gitsek daha mı iyi?"
"Önce denize gidelim sonra gölde yıkanırız. Şimdi göl kenarında rahat edemeyiz, şenlik yeri gibidir orası."
"Haklısın. Deniz kıyısında sessiz bir koy buluruz mutlaka." Deyip gülümsediği zaman ben de gülümsedim. Hemen sonra anneme haber verip birlikte sahile inmiştik.
Sahilde neredeyse kimse yoktu ama biz yine de kimsenin gelmeyeceği bir yeri bulup seçtik.
Burası diğer sahil kısmına oranla içte kalan ve etrafında büyük kayalara sahip küçük bir koydu.
"Burası güzelmiş." Diyerek yere çöktü Magnus. Hemen sonra bileğimden beni kendine çekti. "Önce biraz dinlenelim."
"Dinlenmekten kastın ne?" Dedim imayla gülerek.
"Cevabı gayet iyi biliyorsun." Dudaklarını sakince yaladı ve elini yüzüme atıp dudaklarımı dudaklarına doğru çekti.
Başta sakince onu öpmeye başlamıştım ama sonra birden kucağıma yerleşince şok içinde geriye çekilip yüzüne baktım.
Daha önce hiç böyle bir şey yaptığına şahit olmamıştım.
"Bana öyle bakma." Deyip dudağını dişledi. "Alıştıra alıştıra bi şeyleri yapmamız lazım artık."
Dudaklarımdan önce boynuma geçti ve boynumu sakince öpmeye başladı.
Küçük bir öpücük değildi, küçük birkaç öpücüğün birleşimiydi. Boynumda ıslak bir yol izliyordu.
"Magnus..." sesim aciz bir tonda çıktığında boynuma doğru gülümseyip yüzünü geriye çekti.
"Üzgünüm ama boynun zaafım haline geldi." Deyip bir parmağı ile boynumu yavaşça sevdi. "Şimdi dudaklarına geçebilirim."
Dudaklarını dudaklarım üstüne kapadığında bu sefer ilk andan olaya sert girmişti.
Magnus istediği zaman çok sert oluyordu.
Alt dudağımı çekiştirip dudakları arasında eziyet ederken ara ara üst dudağıma da aynısını yapıyordu ve ben sadece dudaklarımı acemi bir şekilde hareket ettirmeye çalışıyordum.
"Bence artık öpüşmede bir üst aşamaya geçmemiz lazım." Deyip yüzümü kavradı. "Bunlar çok masum kalıyor."
"Masumluk hoşuna gitmiyor mu?"
"Tabii ki de gidiyor ama ara sıra... masumluktan uzaklaşmamız lazım." Deyip parmakları ile dudağımı okşadı. "16 yaşındayım Alec, pek de masum bir yaş değil bu."
"Ne yapmamızı istiyorsun?" Dedim meraklı bir şekilde sorarak.
"Belki... dillerimizi işin içine katabiliriz."
Ona anlamaz gözlerle baktığım zaman sırıttı.
"Sadece dudaklarını arala birtanem, gerisini ben yapacağım."
Dediği şey üstüne başımı olumlu anlamda salladım ve sakince dudaklarımı aralayıp onun dudakları üstüne kapadım.
Saniyeler sonra dilini ağzımın içine doğru ittiğinde gözlerim kocaman açılmıştı. Dilini ağzımın içinde gezdirmesi ile birden nefes aldım ve tükürüğüm boğazıma kaçtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's a Long Story
FanfictionPeki Magnus ve Alec küçük yaşta tanışmış olsa onları nasıl bir hikaye bekliyor olurdu?