Birkaç saat sonra
Alec'ten:
Olanların üstünden ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama hepimiz ağlamaktan dolayı güçsüz düşmüştük.
Izzy resmen kollarım arasında ağlarken güçsüzlükten uyuyakalmıştı ve uykusunda bile iç çekmeye devam ediyordu.
Magnus hala dış kısımda oturuyordu ve ben kalkıp onun yanına bile gidememiştim.
Sonunda cesaret edip ayaklandım ve kıpkırmızı olmuş gözlerim ile onun yanına çöküp oturdum.
Başını dizlerine yaslamıştı ve kıpırdamıyordu bile.
"Onları kurtarabilirdim."
"Elinden geleni yaptığını biliyorum." Deyip onunla aynı şekilde oturmaya başladım. "Kendini suçlama."
"Ama suçluyorum." Deyip yüzünü kaldırdı ve gözlerime baktı. "Özür dilerim."
"Dileme."
"Ben... böyle olsun istemezdim."
"Magnus sen olmasan Izzy ve ben de ölmüş olacaktık. Bizi kurtardın, kendini suçlamayı kes."
Bir şey demeden bana baktı ve akmayı bırakmış yaşlar yine gözüne hücum etti.
"Seni kaybetmeye dayanamazdım."
"Buradayım işte." Deyip ona biraz daha yaklaştım. Omzuma kapanıp hıçkırarak ağlarken ben de ona eşlik ettim. Ondan daha sakin bir şekilde akıyordu yaşlar gözümden.
Bir süre birbirimize sarılıp ağlamaya devam etmiştik ama artık cidden bir şeyler yapmamız gerekiyordu.
"Magnus orada dönmemiz gerekiyor."
"Bunu yapamam."
"Yapmamız lazım. Canlı kalan birileri var mı kontrol etmeliyiz. Ve annemle babamın... bedenlerini orada öylece bırakamayız."
Haklı olduğumu biliyordu. Başını yavaşça benden çekti ve gözlerime baktı.
"Bana kızgın değilsin dimi? Yani bunu... şeytanlar yaptı ve ben de... şeytanın oğluyum. Suçum olduğunu düşünmüyorsundur umarım."
"Böyle bir şeyi düşünmedim."
"Ama ben düşündüm. Bu yüzden... babama sordum... onu çağırdım. Yapmam lazımdı. Bağlantım olmadığını bilmem lazımdı."
"Magnus..."
"Yapmam gerekiyordu Alec. Kendisinin bir payı olmadığını söyledi. Ona inanmak aptallık mı bilmiyorum ama inanmak istiyorum. İkinci kez ailemin ölümüne neden olduğum gerçeği ile yaşayamam çünkü."
"Buna sen sebep olmadın." Deyip yüzünü ellerim ile kavradım ve yüzüne baktım. "Buna kesinlikle sen sebep olmadın tamam mı? Böyle düşünmeyi bırakmalısın."
Başını tamam dercesine sallamış olsa da yapmayacağına adım gibi emindim.
Yine de zar zor ayaklandık. Magnus Izzy'nin üstünde küçük bir büyü uyguladı. Biz gelene kadar uyanmayacaktı. Bir de evin etrafına koruma kalkanı indirdi.
Sonrasında sakince bir portal açtı ve elimi tutup portaldan içeriye çekti beni.
Geldiğimiz yer köyün içinde bir yerdi ve etraf cidden berbat haldeydi.
Dağıtılmış evler, yıkılmış su kuyuları.
Parçalanmış bedenler.
Bunları izlerken midem ağzıma geldi ve kendimi tutamayıp tüm içimdekileri dışıma çıkardım. Magnus ise hala ifadesiz bir şekilde etrafı inceliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's a Long Story
FanfictionPeki Magnus ve Alec küçük yaşta tanışmış olsa onları nasıl bir hikaye bekliyor olurdu?