3 Yıl Sonra
2 Nisan 1628
(Magnus 14 Alec 13 yaşında)
Magnus:
"Alec dışarıya mı çıkıyorsun?" Dedim yatağımda doğrulup ona bakarak. Bana bakıp saçını kaşıdı ve "Evet, bugün Daniel ile buluşacağız." Diye cevap vermişti.
Daniel...
Şu çocuktan nefret ediyorum.
"Bana niye şimdi söylüyorsun?"
"Çünkü sen o çocuktan nefret ediyorsun."
Doğru ama konumuz bu değil şu an.
"Nefret ettiğim halde görüşmeye devam ediyorsun ama."
"Çünkü arkadaşım."
"Ben de senin arkadaşınım!" Dedim biraz sinirle.
"Sen arkadaştan daha ötesin ve zaten her anımız birlikte geçiyor Magnus. Daniel ile ara sıra dışarı çıkıyoruz. Sen de gel diyeceğim ama ne zaman bizle gelsen yüzünü asıyorsun."
"Tamam gelmeyeceğim zaten, yüzümü asıyorum diye arkadaşın üzülüyordur şimdi." Deyip üstüme örtümü çektim. "Size iyi eğlenceler."
"Magnus?" Örtüyü indirmedim. "Magnus saçmalama." Deyip üstüme çıktı ve örtüyü çekti. "Yüzünü asıyorsun ve ben kötü bir şey yaptım sanıp üzülüyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum."
"Basit, onunla dışarıya çıkma."
"Sen Tracy ile çıkarken ben bir şey diyor muyum?"
"Hey, biz onla arkadaşız."
"Biz de Daniel ile arkadaşız. Zaten başka ne olacaktık ki?"
Bir şey demeden ona baktım alttan.
"Pekala sen Daniel ile dışarıya çık." Deyip onu üstümden ittim. "Ben de gidip Tracy ile buluşayım."
"Güzel." Dedi dişlerini sıkıp. "Git ve onunla buluş."
"Öyle yapacağım. Hem sanırım Tracy benden hoşlanıyor. Belki beni öper bile." Dediğimde kaşları sinirle kalktı.
"Ne güzel işte... öpsün. Güzel kız sonuçta..."
Yüzünün düştüğünü fark ettiğimde kendimi kötü hissetmiştim.
"Alec..."
"Ben gidiyorum." Deyip yanda duran ok ve yayını eline aldı. "Sana Tracy ile iyi eğlenceler."
...
Alec gittikten sonra boş bir şekilde yatakta uzanıp tavanı izlemiştim.
Bana ne oluyordu böyle?
Neden Alec'i bu kadar çok kıskanıyorum?
Neden onu ne zaman başkası ile görsem gördüğüm kişiyi küle çevirmek istiyorum?
Küçüklükten beri ona karşı çok sahiplenici oldum ama bu şey... arkadaşlık ötesinde bir şey.
Yanlış ya da doğru emin olamıyorum ama ona karşı kardeşlik ya da arkadaşlıktan uzak bir duygu barındırıyorum içimde.
Sonunda yataktan çıkma kararı aldığımda içeriye gittim
Maryse etrafı toplarken hızlıca onun yanına yaklaşıp arkadan ona sıkıca sarıldım.
"Kraliçem evi mi topluyor?" Dediğimde bana dönüp yüzümü elleriyle tuttu.
"Evet benim çirkin prensim. Acaba bana yardım edecek misin?"
"Hey, ben çirkin değilim. Çirkin olan Alec." Dediğimde gülmeye başlamıştı.
"Bunu duymasın. Zaten tam geçiş döneminde. Aynaya bakıp ben çirkinim diye ağlamasından korkuyorum." Deyip benden uzaklaştı.
"Ne yapmamı istiyorsan söyle."
"Bulaşıklara yardım edebilirsin. Ah ya da bekle, Isabelle'i dışarıya çıkarır mısın? Evde çok sıkıldı. Alec yanında götürmedi de."
"Tamam çıkarırım tabii ki. Benim güzel kardeşim ister de ben onu çıkarmaz mıyım?"
Maryse bana gülerek karşılık verdiğinde hızlıca Izzy'nin odasına girdim.
"Magnuuus, Alec beni yanında götürmedi."
"Biliyorum, hadi biz çıkalım dışarıya."
"Gerçekten mi? Seni çok çok çok daha fazla seviyorum. En sevdiğim abim sensin."
"Geçenlerde Alec'e de böyle diyordun..." dedim imayla.
"Olsun, bugün de sana böyle diyorum." Diyerek ayaklandı. "Hadi çıkalım. Şu göl kenarına gitsek ya, oradaki ördeklere evdeki bayat ekmekleri götüreceğim."
"Ah, senin güzel kalbini severim ben." Deyip onun başına bir öpücük bıraktım. Sonrasında evdeki bayat ekmekleri alıp göle doğru yürümeye başladık.
Izzy yol boyunca bana büyüdüğü zaman evleneceği adamın nasıl birisi olduğunu anlatıp durdu ben de ona "Alec acaba bu düşüncene ne der?" Diyerek cevap verdim.
"Onun düşüncesini önemsemeyeceğim çünkü o beni dışarıya çıkarmadı." Deyip elimi daha sıkı tuttu. "Hey şuraya bak, Alec de burada."
O yöne baktığım zaman Alec ve Daniel'ın göl kenarında oturmuş konuştuklarını görmüştüm.
Sinirim birden tavan yaparken Izzy'nin ah sesiyle kendime geldim.
"Elim acıdı." demeiyle anında elini bıraktım. Yanlışlıkla elini sıkmıştım sanırım.
"Üzgünüm birtanem, çok mu yaktım canını?" Deyip yanına eğildim ve elini avucum içine alıp eline bir öpücük bıraktım.
"Hayır sadece bir an acıdı. Neyse, hadi ördeklere yemek verelim."
Sevinçli bir halde koşmaya başladığı zaman Alec'in gözü bize kaydı. Izzy ona dönüp dil çıkardıktan sonra "Sen çıkarmazsan Magnus çıkarır beni." Diye bağırdı. Ben de gülerek onun yanına ilerledim.
"Daniel ile yalnız kalmak mı istediniz? Niye Izzy'i almadın?" Diyerek ikisinin yanına oturdum. Daniel beni görünce çekinerek bana baktı.
En son oyun oynarken ona çelme takıp yanlışlıkla onu yere düşürmüştum de.
"Hayır sadece, Isabelle çok konuşuyor ve rahat vermiyor. Biz de Daniel ile bir şeyler avlamaya gelmiştik. Sonra balık tutalım dedik ama pek balık yok."
Yanda duran oltayı işaret etmişti. Oltayı yere sabitlemişler.
"Anlıyorum..."
"Sen balık seversin diye." Deyip bana baktığında birden içimde bir şeyler kıpır kıpır olmuştu. "Geçen tuttuğum zaman çok mutlu olmuştun."
Balığı çok sevdiğim için değil benimle balık tuttuğun için çok sevinmiştim.
"Evet... seviyorum." Dedim ona gülümseyerek bakarak. O da bana aynı şekilde bakmıştı.
Sonrasında birden olta hareket etti ve Alec hızlıca oltayı tutup çekti. Oltanın ucuna büyükçe bir balık takılmıştı.
"Uğurlu geldin Magnus, her zaman uğurlu gelirsin."
...
Düşmeye doyamadığım dipsiz kuyum musunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's a Long Story
FanfictionPeki Magnus ve Alec küçük yaşta tanışmış olsa onları nasıl bir hikaye bekliyor olurdu?