23 Mart 1763
Alec:
Harika bir güne harika bir şekilde uyanmıştım. Magnus, yanımda küçük bir çocuk gibi uyuyordu ve ben de onu izliyordum.
Onunla uyandığım her gün harika bir gündü.
"Çok güzelsin." Dedim onu izlerken. Elimle yüzünü okşadım ve dudaklarına minik bir öpücük bıraktım. "Seni izlemeye doyamıyorum."
Ona birkaç öpücük daha verdiğim zaman yerinde hareket edip minik gözlerini açarak bana bakmaya başlamıştı.
"Günaydın." Dedim elimle yüzünü okşayarak.
"Günaydın." Deyip öne uzandı ve dudaklarıma bir öpücük bıraktı. "Çok güzelsin sevgilim."
"Senin kadar olamam." Deyip onun saçları ile oynamaya başlamıştım. "Yıllar geçtikçe sana daha çok aşık oluyorum. Yüz yılı aşkın süredir neredeyse sana aşığım ama her güne yine seninle uyandığımda yüzüne bir kez daha aşık oluyorum. Sıkılmadan, usanmadan seni izleyebilirim, seni sevebilirim."
"Birden ne oldu böyle?" Dedi şaşırarak. "Sevgin mi kabardı aniden?"
"Olamaz mı?"
"Olur tabii ama daha dün kavga etmiştik."
"Biz her gün kavga ediyoruz neredeyse ama birkaç saat içinde niye kavga ettiğimizi dahi unutuyoruz yalan mı?"
"Değil doğru. Seninle küs kalarak hayatıma devam etmem imkansız çünkü."
Gözleri birkaç saniye yüzümde dolaştı. Sonrasında uzanıp yanağıma bir öpücük bıraktı. Ben de dayanamayıp onun üstüne eğildim ve yüzünün neredeyse her yerine öpücükler dizmeye başladım.
"A... Alec yeter..."
"Yeter mi cidden?" Dedim tak kaşımı havaya kaldırarak. "Yeter deme bana, yetmiyor çünkü."
"Yetmiyor biliyorum." Deyip kollarını boynuma sarmıştı. "Nasıl bu kadar güzel olabiliyorsun anlatsana bana sevgilim."
"Anlatamam çünkü senin güzelliğin yüzünden dilim tutuluyor genelde."
"Yaa..." deyip güldü Magnus. "Benimle flört etme. Sonra sonumuz hep kötü bitiyor."
"Kötü mü? Ayıp ediyorsun şu an. Sonumuz mükemmel bitiyor demek istedin bence."
"Beni çok yorduğun bir süreçle bitiyor."
"Yormak? Bence daha enerjik oluyorsun."
"Doğru... bakış açısına göre değişir bu durum."
Dudaklarımız bir kez daha birleştiğinde bu sefer diğerlerinden daha uzun ve daha aceleci bir öpüşme içine girmiştik.
"Beni öperek öldürebilirsin." Dedi Magnus biraz geriye çekilerek. Ama dudakları hala dudaklarıma temas ediyordu. "Hem öldürüp hem de öpücüğün ile beni canlı tutuyorsun. Yaşadığımı hissediyorum senin sayende."
"Yaşıyoruz. İkimiz de birbirimiz sayesinde yaşıyoruz öyle değil mi? Yoksa ben... ben sen olmasam ailemin ölümünü nasıl kaldırabilirdim inan bilmiyorum. Belki sen olmasan Isabelle ve ben de ölmüş olurduk."
"Bunu düşünmek istemiyorum." Deyip yüzüme baktı bir süre. "Ama ailenin yaşamasını, hayatına girmemeye tercih ederdim."
"Sakın bana kızma ama sanırım ben de tercih ederdim. Ama sen hayatıma girdin diye olmadı bunlar biliyorsun. Sen beni hayatta tutan nadir şeylerden birisin. Yoksa ben sonsuzluk olayını da istemezdim, bu şey son derece korkutucu ama yanımda sen varsın Magnus. Sen varken hiçbir şey o kadar korkutucu olamaz."
Tekrar dudaklarımız birleşti. Tekrar ve tekrar. Çölde susuzluk çekip onun dudaklarından su içiyor gibiydim resmen. Bu beni hayatta tutuyordu ve canlı hissettiriyordu.
Her zaman da böyle olacak.
...
"Kahvaltıya geciktiniz." Dedi Isabelle şeytani bir gülüşle bize bakarak. O sıra ikimiz de sessizce masaya gelmiştik.
"Geç uyandık."
"Yalan olduğunu bu masadaki herkes biliyor."
Magnus göz devirirken Isabelle bana bakıp gülmeye başlamıştı.
"Boynun seni ele veriyor."
Tişörtüm ile boynumu kapatıp sinirle kardeşime bakmıştım.
"Çeneni kapalı tutarsan sevinirim."
"Sanırım Isabelle'in de bir sevgiliye ihtiyacı var." Dedi Magnus gülerek. "Bizi kıskanıyor gibime geldi."
"Sevgili filan istemiyorum. Ben özgür olmayı seven bir kızım, o yüzden erkeklerle pek işim olmuyor."
"İşin oluyor da çok uzun sürmüyor."
Magnus'un lafı ile yediğim şey boğazıma kaçtı ve öksürmeye başladım.
"Şu konuyu kapatın!" Dedim sertçe konuşup.
"Ne yani, hiç mi kimse olmasın hayatımda?"
Isabelle sinir olduğumu bildiği için üstüme gelmeyi seviyordu bu konuda.
"Olmasın demiyorum ama bu kadar rahatça konuşmayalım bu konuları bir zahmet."
"Şu son takıldığın çocuğu sevmiştim ben. Neydi adı, John?"
"Josh. Evet ama çok sinirimi bozuyordu. Ben eğer birisi ile olacaksam tam olarak sizin gibi bir ilişkim olsun istiyorum. Her gördüğümde kalbimin ağzımda atmasını sağlayacak, asla ondan vazgeçmeyi düşünmeyeceğim ve kavga etsek dahi anında yumuşayacağım birisi... ve öyle bir insan yeryüzünde yok denecek kadar az olduğu için yapabileceğim bir şey de kalmıyor."
"Bir gün karşına çıkar eminim" dedim ciddileşerek. "Magnus'la bana bakma, biz birbirimiz için çok emek verdik. Emeksiz olmuyor bu işler."
"Emek vermek mi? Siz birbirinizi büyüttünüz resmen. Aynı odada kalırken kim bilir neler yapıyordunuz..."
Bu sefer Magnus ile aynı anda öksürmeye başlamıştık. İkimizin de aklına bazı tatsız -pek tatsız denemez- anılar gelmişti tabii.
"Biz... ne? Asla... asla yapmadık." Dedi Magnus itiraz eden bir ses tonuyla konuşup.
"Eminim öyledir. Siz iki azgının hiçbir şey yapmadığına beni ikna edemezsiniz. Bir de ergenken... imkansız."
"Uslu çocuklardık biz." Dedim kıvırmaya çalışarak.
"Çoğu zaman." Dedi Magnus. Ona gözlerimi büyüterek baktığımda gülmüştü. "Kardeşimiz her şeyin farkında, daha fazla kıvırmaya gerek yok."
"Ne zaman başlamıştı aranızdaki etkileşim?"
"Sanırım ben 15 yaşındayken." Dedi Magnus hatırlamaya çalışır gibi bir süre sessiz kalarak. "Alec'le antrenman yaparken onunla öpüşmüştük. Daha doğrusu ben onun yanağından öpmüştüm sonra da yanlışlıkla öpüşmüştük."
"Bayağı küçükken olmuş o zaman. Alec ne yapmıştı o zaman."
"Magnus!"
"İkimiz de son derece utanmıştık. Bir de ben daha arsızdım. Alec'in açılması fazla zaman almıştı."
"Bakın çeker giderim evden, kapatın şu muhabbeti." Dedim ciddi bir tonla konuşup. İkisi de kıkırdayıp kahvaltılarına döndüler.
Ama o günleri hatırlamak nedense hoşuma gitmişti. Sahip olduğum en güzel 2 şey karşımda dururken mutlu olmamak imkansızdı zaten...
...
Sizi yerim ben ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's a Long Story
FanfictionPeki Magnus ve Alec küçük yaşta tanışmış olsa onları nasıl bir hikaye bekliyor olurdu?