Sen benimsin

1.5K 137 133
                                    

8 Mayıs 1634

Magnus:

Olanların üstünden iki haftadan fazla zaman geçmişti ama hiçbirimiz kendimizi toparlayamamıştık.

Annemle babamı gömdükten sonra eve dönüp eşyaları almıştık. Biriktirdiğimiz parayı da alıp köyden uzakta bir yere taşınmıştık. Hiçbirimiz orada duracak güce sahip değildik.

Isabelle konuşmuyordu. İstediği birkaç şeyi söylemek dışında bir şeyler söylemekten kaçınıyordu.

Alec paralarımızın olduğunu bildiği halde buraya geldiğimiz andan beri iş arıyordu. Aslında onu anlıyordum, bir şeyler ile meşgul olmaya çalışıyordu.

Onun kadar güçlü olmayı isterdim çünkü benim de Isabelle'den farkım yoktu. Alec de farkında olduğu için üstümüze gelmiyordu.

Aslında onun da bizim kadar kırık olduğunu biliyordum ama birimiz sağlam kalmalıydık ve bunu Alec üstlenmişti.

Benim toparlanamama nedenlerimin başında Alec ve Izzy'i kaybetme korkusu geliyordu aslında. Hala daha Alec'e ölümsüzlük olayını anlatamamıştım. Zaten o da iyi durumda değildi ve bu yükü de onun omuzlarına yükleyemezdim.

Alec yine dışarıdaydı ve Izzy her zamanki gibi odasındaydı.

Ben de akşam için yiyecek bir şeyler hazırlıyordum. Birazdan Alec eve gelirdi ve genelde aç oluyordu.

"Hey Magnus."

"Isabelle." Diyerek hızlıca Isabelle'e dönmüştüm. "Nasılsın?"

"Nasıl olabilirim." Deyip yüzünü astı ve arkadaki masaya yaslandı. "Seninle biraz konuşalım mı?"

Başımı olumlu anlamda salladığım zaman Izzy salona doğru ilerlemişti. Ben de arkasından ilerledim ve ikimiz de yer minderlerine çöküp oturduk.

"Uzun zamandır fark ettiğim bir şey var." Deyip öylece bana bakmayı sürdürdü. "Alec'le aranızda bir şeyler var öyle değil mi?"

Sessizliğimi koruduğum zaman başını bildiğini belirten şekilde salladı.

"Tahmin ediyordum zaten."

"Bir şey demeyecek misin?"

"Diyeceğim." Deyip gözlerini tam gözlerime dikti. "Bize saldıran şeyler... onların da güçleri vardı öyle değil mi?"

"Şeytanlardı." Dediğimde histerik bir şekilde gülmeye başladı.

"Ve sen şeytanın oğlusun. Sence bu tesadüf mü?"

"Izzy bak..."

"Asıl sen bak Magnus. Senin nasıl birisi olduğunu biliyorum. Senden her zaman abilik gördüm, en az Alec kadar bana abilik yaptın. Her zaman yanımda oldun ama eğer ailemin ölümünde dolaylı olarak da olsa bir katkın varsa..."

"Bunu düşünmedim mi sence Izzy? Babamla konuştum ve... yani gerçek babamla konuştum. Onun bir parmağı yok."

"Yalan söylemediğinin garantisini verebilir misin?" Dediğinde bir şey dememiştim. Hiçbir zaman babamın sözleri hakkında garanti veremezdim. Özellikle de benim acımla eğlenmeyi seven birisi olduğunu biliyorken.

"Garanti veremem."

"Bence gitmelisin." Dediğinde ona anlamaz bakışlar atmıştım. "Farkında değil misin? Yakın olduğun herkes bir şekilde zarar görüyor. Gerçek annen, üvey baban ve şimdi de annemle babam. Ortak olan tek şey sensin ve ben senin yüzünden Alec'i de kaybetmek istemiyorum. Ona bir şey olmasını istemiyorum anladın mı beni? Ve sen burada olduğun sürece o da tehlikede olacak."

It's a Long StoryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin