Kedi gözler

1.8K 180 111
                                    

Alec:

Magnus bir haftadan fazla süredir bizde kalıyordu ve onun şu sırrını çok merak ediyordum.

Yine de üstüne gitmeme kararı almıştım.

Annem ona benim eski kıyafetlerimden  bir şeyler ayarlamış olsa da onlar bile Magnus'a büyük gelmişti bu yüzden annem kıyafetlerin üstünde biraz düzeltme yapacaktı.

"Bugün senle dışarıya çıkalım mı? Hem sana yaptığım ağaç evi gösteririm."

Magnus kafasını olumlu anlamda sallarken düşünceli bir halde beni süzdü.

"Sorun ne Magnus?"

"Ben sadece... ailene çok yük olacağım diye korkuyorum. Yani annenin de dediği gibi, siz kendinize anca yetiyorsunuz."

"Gerçekten saçmalıyorsun." Dedim ona sinirle bakmaya çalışarak. Yine pek etkili olmamıştı.

"Olsun... ben bir süre sonra giderim zaten."

"Hayır Magnus! Beni kızdırma." Dediğim sıra içeriye annem girmişti.

"Hey, neden kavga ediyorsunuz?"

"Magnus saçmalıyor. Güya gidecekmiş. Anne ona bir şey söyle."

Annem onun yanına çöküp elleriyle yüzünü sardı.

"Bak Magnus, ben Tanrı inancı olan bir kadınım. Ve Tanrı seni bize gönderdiyse bir nedeni vardır. Buna inanıyorum ben. Bu yüzden bizimle kalacaksın. Bir şekilde idare edeceğiz anladın değil mi beni?"

Magnus başını olumlu anlamda salladığı zaman annem onun alnına bir öpücük bırakmıştı.

"Kıyafetler hazır, getireyim de Magnus giysin."

Annem odadan çıktığı zaman ben hala sinirle Magnus'a bakıyordum.

"Bana şöyle bakma."

"Sen de bir daha gideceğini söyleme."

"Tamam." Dedi yüzünü asarak. "Söylemem."

"Güzel." Dedim biraz gülerek. "Şimdi şu ağaç eve gidebiliriz."

..

Magnus üstünü giydikten sonra onunla birlikte ağaç eve gitmiştik.

"Burası cidden çok yüksekte." Dedi başını kaldırıp eve bakarak.

"Evet öyle, çok güzel öyle değil mi?" deyip ağaca yaklaştım. "İlk ben çıkayım, arkamdan gelirsin."

"Tamamdır, dikkat et."

Başımı sallayıp ağaç ev için çaktığım tahtalara basa basa ağaca tırmanmaya başladım.

Ama son basamağa geldiğim zaman ayağımı bastığım tahta aniden çıktı ve ben zoraki bir şekilde bir yere tutundum.

"Magnus..."

"Alec dikkat et."

Elim kaymaya başladığı zaman ayağımı bir yere koymaya çalıştım ama aniden ayağım boşluğa denk gelince elim de kaydı ve birden kendimi boşluğa düşerken buldum.

Ama yere sertçe çakılmayı beklerken yumuşak bir iniş yaptığımda şaşırmıştım. Sırtım sakince yere değdiğinde Magnus'u gördüm.

Gözleri sarı sarı parlıyordu ve elinden renkli bir duman çıkıyordu.

"Magnus sen..."

Fark etmiş olacak ki anında elini kapadı ve duman yok oldu. Sonrasında gözlerime baktı.

Sarı bir şekilde parlayan gözleriyle.

Aniden koşmaya başladığı zaman ayaklanıp peşinden koşmaya başladım.

"Magnus... Magnus bekle."

"Alec uzaklaş, beni böyle görmeni istemiyorum."

Daha hızlı koştum ve ona yetiştim. Kolundan tutup ağaca yasladığım zaman eliyle yüzünü kapadı ve ağlamaya başladı.

"Lütfen bakma bana, çok çirkinim."

"Magnus... Magnus saçmalama. Ellerini açar mısın?"

Başını iki yana sallayıp daha fazla ağladığında ona anında sarıldım.

"Sırrın bu muydu?" dediğimde başını olumlu anlamda salladı.

"Ben korkunç bir yaratığım." Dedi hıçkırarak. "Normal birisi değilim. Babam bir iblismiş ve... ve annem beni istemediği için kendini öldürdü."

Daha çok ağladığı zaman ona daha sıkı sarıldım.

"Şimdi neden beni istemezsin diye korktum anlarsın."

"Magnus saçmalama, sen kötü birisi değilsin."

"Öyleyim." Dedi hıçkırarak. "Üvey babamı öldürdüm."

Duyduğum şeyle bedenim kaskatı kesilmişti.

"Sen..."

"Bir katilim. Ben... beni suçladı. Kendime engel olamadım ve..."

"Şhhh, tamam. Ağlama artık."

"Gözlerim tıpkı bir şeytana benziyor." Dediğinde onu ellerinden tutup ağaca yasladım ve ellerini yüzünden çektim.

"Bana bak lütfen."

"Hayır."

"Magnus, canavara filan benzemiyorsun." Dediğimde sakince gözlerini açtı ve yüzüme baktı. "Sen çok güzelsin tamam mı? Ve gözlerin de çok güzel."

"Gerçekten mi?" Dediğinde başımı olumlu anlamda salladım.

"Gerçekten."

"Benim bir canavar olduğumu düşünmüyor musun?"

"Hayır düşünmüyorum çünkü öyle değilsin." Deyip yüzünü okşadım. "Ağlama artık."

Yüzüne küçük bir gülümseme oturduğu zaman yaklaşıp onun yanağına bir öpücük bıraktım.

"Ailene söyleyecek misin?"

"Hayır, bu ikimizin sırrı olarak kalacak. Söz veriyorum."

"Teşekkür ederim Alec."

Gözleri yavaş yavaş eski halini alırken gülümsemiştim.

"Ben de teşekkür ederim. Beni düşmekten kurtardığın için."

...

Düşmekten kurtardı da ona düşmene engel olamıyor snsnsmms

It's a Long StoryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin