keyifli okumalarr <3|||
Hyunjin oldukça keyifli bir biçimde her zaman buluştukları harabe evin bahçesinde arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Konu Changbin'in Jisung onunla sevgili olmadan önceki kız sevgilileriydi. Jisung ile birlikte yönelimini fark etmiş Changbin, yıllarca neden sevgilileriyle mutlu olamadığına anlam vermeye çalışmıştı. Jisung hayatına girdiğinde aradığı şeyin hep bu olduğuna inanmıştı.
Bu Hyunjin'e kendini hatırlattı. O Changbin gibi, biri sayesinde keşfetmemişti yönelimini. Bu hep içindeymiş gibiydi. Fakat bunu bilmesine rağmen hiç aşık olmamıştı.
Lee Minho'ya kadar.
Durup dururken, herhangi bir konunun yine ona bağlanması oldukça moralini bozmuştu. Lee Minho, Hyunjin fark etmeden onun tüm hayatı olmuştu.
Sokaklarda boş boş yürürken istemsiz bir şekilde onun oturduğu sokağa adımlaması, bir şeyler çizerken birden bire aklına düştüğü için onu çizmeye başlaması, bir karar verirken acaba o olsa ne yapardı diye düşünmesi... Ve daha sayılacak bir çok şey ile Minho, Hyunjin'in tüm hayatı olmuştu. Onun neyini sevdiğini tam olarak anlamıyordu. Minho biraz bencildi. Arkadaşları bunu lafın gelişi söylediğini sanıyordu ama hayır, Minho gerçekten bencil bir adamdı. Üç arkadaşı dışında kimseyi pek düşünmezdi.
Ve en çok kendini severdi.
Kendini öyle çok severdi ki insanların ona olan sevgisini kendi bencil ruhunu tatmin etmek için kullanırdı.
Hyunjin bu yüzden ondan hep uzak kalmıştı. Zaten yorgun ve sessiz ruhu, eğer Minho onunla eğlenirse içine daha fazla kapanırdı.
Minho okulda oldukça popüler bir çocuktu. Yakışıklıydı, havalıydı ve oldukça hırslıydı. Bu onu hep öne çıkarıyordu. Ama Hyunjin'in de ondan pek bir farkı yoktu. Tüm okul adeta ikisi için yarışıyordu. Hyunjin oldukça yakışıklı ve nazik biriydi. Yetenekliydi ve çalışkandı. Bu da onu öne çıkarıyordu. Bu yüzden dışarıdan bakan biri rahatlıkla onların birbirlerinden hoşlanmadığını anlayabilirdi. Dört yıldır birbirleriyle zıtlaştıkları için asla arkadaş olamamışlardı. Ve birinci yılın sonunda Hyunjin kendini Minho'dan hoşlanırken bulmuştu. Pişman değildi ama en güzel ergenlik yaşlarını bu denli platonik olarak mahvettiği için üzgündü.
"Ah, Chan hyung!" Hyunjin arkasında ki birine seslenen Changbin'e baktı. Arkasını döndüğünde gördüğü şeye lanet etti. Minho ile yüzleşmeye henüz hazır değildi. Aslında sık sık bir araya gelirlerdi çünkü arkadaşları birbirleriyle arkadaşlardı. Minho hep Hyunjin'in arkadaşlarına uzaktı. Aynı şekil de Hyunjin'de onun arkadaşlarına uzaktı. İkisinin en büyük ortak noktası fazla kalabalığı sevmemeleriydi. Minho ve arkadaşları, Hyunjinlere doğru ilerlediler. Minho bu durumdan en az Hyunjin kadar hoşnut değildi. Oturdukları koltuklara diğerleride yerleşince Hyunjin derin bir nefes aldı ve arkasına yaslandı. Bu onun için zor olacaktı. Sıradan şeyler hakkında konuşurken Hyunjin, önündeki kağıda bir şeyler karalamakla meşguldü. Her zaman yanında bir defter ve kalem taşırdı.
"Okula yeni gelen kızı gördünüz mü?" Jisung'un sorusuyla herkes ona odaklanmıştı. Bu konu Hyunjin'in pek ilgisini çekmemişti. Çünkü ilgilendiği her kız Minho'ya yaklaşmaya çalışan kızlardı. Onlarda günün sonunda hep Minho'ya dönüyorlardı. "Kızın çok iyi piyano çalabildiğini öğrendim. Hyunjin, belki onu bu sayede tavlarsın." Jisung'un dedikleriyle Hyunjin gözlerini devirdi. "Dün Minho'yu kesiyordu." dedi Chan. İşte konu şimdi Hyunjin'in ilgisini çekmişti. Göz ucuyla Minho'ya baktı. Gururlu bir şekilde tebessüm ediyordu.
"Daha ilk günden belli olmaz Chan, kız kesinlikle Hyunjinlik." Changbin'in sözleriyle çatık kaşlarla onlara döndü Hyunjin. Amaçları neydi? Aşık olduğu çocuk zaten onlarla aynı masada oturuyordu. Jisung ona susmasını söyler gibi baktı. Aklında bir şeyler vardı.
"İmkanı yok. Daha dün bile Luna Minho'yu tercih etti." dedi Felix.
"Eğer Hyunjin hyung Minho hyung kadar hevesli olsaydı Luna'nın kiminle yemek yiyeceğini gayet iyi biliyoruz." dedi Jeongin.
Arkadaşlarına sormadan arkadaşları için kafa tutuyorlardı.
"Hyunjin eğer biraz daha kızlara karşılık vermezse başka şeyler düşünmeye başlayacağım." Hyunjin'in gözleri konu hakkında ilk defa konuşan Minho'ya döndü. Alaylı bakıyordu suratına.
Oldukça yakışıklı ve çekici, diye geçirdi içinden Hyunjin.
"Hadi bir iddiaya girelim." diye bir cümle attı ortaya Jisung. Bu cümlenin arkadaşının hayatını mahvedecek cümle olduğundan habersizdi. "Kızı şu on gün içinde ilk tavlayan kazansın."
"Jisung," diye uyardı sevgilisini Changbin. Bunun Hyunjin'in hoşuna gitmeyeceğini biliyordu. Jisung sevgilisinin elini tutarak onu susturdu. "Kabul." dedi Felix hiç düşünmeden. "Sizce üstüne iddiaya girdiğiniz insanlara sormanız daha mantıklı olmaz mıydı?" dedi Chan. Herkesin gözleri Minho'ya döndü, çünkü o kolay olandı. Omuz silkti. Onun için çocuk oyuncağı olduğunu düşündü.
"Hyunjin kabul etmeyebilir ama. Malum, ne zaman bana kafa tutsa kaybediyor." dedi. Hyunjin tebessüm etti. Biraz kırık bir tebessümdü. "Sana hiç kafa tutmadım." Bana kafa tutan hep sendin, bana sana sadece yenildim. Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra "Kabul." dedi. Bu Minho'ya ilk kafa tutuşuydu fakat ilk defa yenilmek istemedi. Kazanmak istedi.
Belki kazanırsam, diye düşündü. Belki kazanırsam onun ilgisini çekerim.
Masadaki herkes şaşırdı. Seungmin Hyunjin'e bakarak konuştu. "Sonuçlarına herkes katlanabilecek mi?" dedi. Hyunjin ve arkadaşları duraksadı. Seungmin bir şeylerden haberi varmış gibi konuşmuştu. Bu Hyunjin'i ürküttü. Birkaç dakikalık sessizlikten sonra ilk konuşan Jisung oldu. "Ah, süper o zaman. Yanılışınızı izlemekten zevk alacağım." dedi ve güldü. Tüm ciddilik kaybolduğunda tekrardan saçma konular hakkında konuşmaya başladılar. Minho ve Hyunjin ise oldukça sessizdi. Minho Hyunjin'i izliyor ve anlamaya çalışıyordu.
İlk defa kendisine karşılık veriyordu. Heyecanlıydı ve tereddütü yoktu ama gergindi. Çünkü bu ilkti ve ilkler onu rahatsız ederdi. Arkasına yaslandı ve düşünmeye devam etti.
Hyunjin üzerindeki bakışların farkındaydı ama sesini çıkartmıyordu ve çizimine kaldığı yerden devam ediyordu. Oturdukları bahçeyi çizerken bazen nefesinin daraldığını hissediyordu. Ne yaptığını bilmiyordu ama rahattı. Bu olay Minho ile onu yakınlaştıracaktı ya da çok daha beter edecekti.
Şu anlık bir şey bilmiyordu ama tek istediği biraz olsun onunla etkileşim içinde olabilmekti. Çünkü artık bedenine bu kadar yakınken ruhuna bu denli uzak olmak canını yakıyordu.
|||
bu fic nereye gidiyor bilmiyorum ama yaziyorum iste
bu bebelerin liseli oldugunu unutmayalim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
narcissus, hyunho
Fanfictionve bir gün çok güzel bir çiçek açtı bencil bir adamın ölüsünde. herkes çiçeğin güzelliğine daldı ama kimse bencil adamın arkasından ağlamadı. [angst degil!] yarı texting, yarı düz yazı.